Sevgililer günü için…
Dün erkendi kuşkusuz, yarın geç olabilir… işte onun için zaman belirleyici, zaman önemli. Hem tam punduna getirip söylemelisin hem de kaçmasına fırsat vermeyecek sözcükleri bulmalısın.
Zor geldi değil mi? Kolay olsa; piyasa yapanların hepsi bir sevgili bulurdu kolaycacık. İnce eleyip sık dokumak zorundasın… Titiz olmak, titiz davranmak zorunda olduğun kadar. Bir kere kimi sorusu kemirmeli beynini, ardından niye sorusu sökün etmeli. Nedeni, nasılı, ne zamanı, neylesi, niçini ve daha bir sürü soru işareti taşıyan tek kelimelik sorular gelmeli.
Yanıtlamak gerek…
Her bir sorunun yanıtı olmalı sende. Kimseye söylemesen de yanıtını biliyor olmanın güveni yeter. Yeter mi? Denemek gerek; denemesi bedava.
Yine de kendi içinde sorduğun ve kendi içinde yanıtladığın her soru, açılması olası yeni sorulara, kaygılara cevap bulmanı kolaylaştıracak; o da rahatlatacaktır seni. İstemez misin rahatlamayı… kim istemez ki!
Günümüzde de mi?
“Vahşetin uluorta sergilendiği bir dünyada, sevişmek için saklanmak zorunda kalıyoruz." demiş John Lennon, keşke uzun yaşasaydı… Laf aramızda, güzel söylemiş ama değil mi?
Birbirimizin yüzüne bile sevgiyle bakmaya utanırız da çocuk gelinlere ses çıkartmayız. Hele onların öldürülmesi, gelenek ve töre adı altında savunulduğunda umursamayız. Günümüzde ayakkabı kutusuna milyonları dolduranları gözden ırak tutmak için nefreti ve şiddeti körükleyenleri ‘kefen’le karşılayanlara söyleyecek söz bulamadığımız gibi.
En güzel şey değil mi?
Sevişmek, ilk canlının oluşumundan beri içgüdüsel olarak yapılan bir eylem. O eylemi bir görev niteliğinden çıkarıp bir mutluluk denizine çevirmek en çok da sizin elinizde. Eskiden sevişen kadınların ayağının altına yumurta konurmuş; eğer düşerse ‘kötü’. Çünkü keyif aldığı anlaşılırmış, keyif almak bir kadın için asla, ama asla düşünülemeyecek bir şeymiş. Sevişmek ile çiftleşmeyi, bedenlerin uyumu ile egemenliğini birbirinden ayırt etmek gerekir. Bazen görürsünüz, uçuşan bir kelebeğin kanat vuruşu bile mutlu eder sizi… su yılanlarının birbirine sarılarak dansını izlemek keyif vermez mi… kendi halinde sallanan denizdeki kayık bir hoş etmez mi içinizi… taneleri dolu dolu başakların rüzgarla salınması da aynı şey değil mi… hışırdaması yaprakların… iri iri yağmur damlalarının düştüğü toprağın kokusu… güneşin sıcaklığı… Her ne gelirse aklınıza, işte ondan çıkaracağınız tek sonuçtur sevişmek
Boşuna dememişler…
“Sevişmek o yüzden gereklidir” dizesi, Turgut Uyar’ın, doğaldır ki şiirinde konu ettiği açlıkla sınırlı olamaz, kesinlikle. Sonra, bir diğer şiirinde ekliyor:
“ama baharda ya da dışarda
sonsuz göğün altında
aşkın aşkla çarpımı
nedendir bilinmez
garip bir biçimde
hep sonsuzdur”
Freud da öyle söylememiş miydi?
Havalar soğuk şimdilik, ama ısınacak. Bahar gelecek, su yürüyecek dallara, çiçekler açacak, arılar vızıldayacak, kuzular meleşecek… O zaman sorarım size. O zaman, bakalım ne diyeceksiniz yukarıda yazdıklarıma…
Sadece bir günle sınırlı olmamalı
Dilimizin en büyük öykücülerinden Sait Faik, insanı betimleyen o güzelim cümlelerine şiir de eklemiş. Tam da 14 Şubat için, Sevgililer Gününe uygun…
Nasıl bilsem
Nasıl etsem
Nasıl yapsam da
Meydanlarda bağırsam
Sokak başlarında sazımı çalsam
Anlatsam sana şu kiraz mevsiminin
Para kazanmak mevsimi değil
Sevişme vakti olduğunu.
Ben sadece dile getiriyorum usta yazardan el alarak. Hazırlık yapmanız gerekecek. Unutmayın.