Sektörde ilk üç aydaki gelişmelere baktığımızda, ölü sezonlarda uçaklardaki kampanyaların can sıkıcı bir hal aldığını görüyoruz; sivil bir havayolunun 800 bin yolcuya indirimli bilet verme girişimi var. Pazar daraldı, daralan pazardan herkes bir pay almaya çalışıyor ama burada devletin vergi kayıpları başta olmak üzere ciddi bir sıkıntı var. Bu kayıplar sonradan başka şeylere yansıyor. Adaletsiz bir vergi düzeni ortaya çıkıyor. Her sektör, her hizmet dalı kendi içinde üretmesi gereken katma değeri, vergiyi üretmesi lazım. Ama serbest piyasanın bu kadar başıboş ve dengesiz olması bunları getiriyor. Disiplinden uzak, hiçbir kural yok. Havayolunun tavan ücreti var, taban ücreti yok. Biz ‘taban ücreti olsun demiyoruz, ama bir katsayı olsun’ diyoruz. Bunu defalarca gündeme getirdik. Eski Ulaştırma Bakanımız söz vermişti, ama maalesef olay beklendiği gibi çıkmadı. Bildiğim kadarı ile havacıların 6 ayda bir fiyat yenileme şansı var. Yazın fiyat yükseltecekler, kışın fiyat düşürecekler. Vatandaşın seyahat etmek istediği zaman pahalıya, seyahat etmek istemediği zaman ucuza seyahatin var olması toplumun bütününü ilgilendirmiyor. Bir nevi fırsatçılık yaratıldığını, her seferinde söylüyoruz.
Demiryolu sırada…
Havayolu ve karayolu rekabetinin dışında, bizi bekleyen sıkıntılar arasında demiryolu da var. İstanbul-Ankara demiryolunun açılması, Eskişehir-Ankara etabında ve Ankara-Konya hatlarında olduğu gibi büyük kayıplara neden olacak. İstanbul-Ankara yolunda yılda yaklaşık 20 milyon yolcu, günde 50 bin yolcu gibi bir hedef var. Eskişehir-İzmit- Adapazarı- Ankara etabında 20 milyon yolcunun kaybolacağını görüyoruz. Henüz bununla ilgili bir tedbir yok sektörde. Tabii, küçülme devam ediyor. Ulusal dediğimiz firmalar kısa hatlara yöneldi.
Türkiye aslında otobüsçülükte kendi yörüngesine oturmaya çalışıyor. Demiryolu sonrası hazırlıklar bir şekilde başlamış oldu.
Yörüngesine oturuyor
Kısa mesafelere saldırı devam edecek. Ulusal şirketlerin Trakya’ya saldırması, Trakya’da yeni bir rekabet ortamı doğuruyor. Yani kısa mesafe bizim gelecekte ümidimiz, ama bu ümit de aşırı yıkıcı rekabet ile yoğrulursa buradan sektör adına ekmek çıkmaz.
Ekonomi her işin başı
Sektörde pahalı, kaliteli otobüs kavramı ikinci plana itildi. Daha ucuz, daha az akaryakıt tüketen otobüsler öne geçecek. Hizmette de bir azalma olması olağan. İkramlar kısa mesafede kısıtlı hale gelecek. Tabii, bu arada bizi ilgilendiren bir başka yön: sektör maliyetlerini gözden geçirmek zorunda. Kısa mesafelerde otogar fiyatları sektörün canını sıkmaya devam edecek. Bir günde 4 kere kalktığınız bir otogara dünyanın parasını öderseniz, -Türkiye genelindeki bütün otogarlar için bunu söylüyorum- özellikle pahalı olan otogarların bu kısa mesafelerde çok ciddi maliyet getireceğini görüyoruz. Önümüzdeki dönemde bunların düzenlenmesi lazım. Kısa mesafelerde rekabet alabildiğine artacak. Bu konuda dikkatli olmak lazım. Sektördeki sivil toplum kuruluşları olarak birtakım çalışmalar yapıyoruz, ama tek yumruk olmamanın, güçlü olamamanın sıkıntılarını yaşıyoruz. Sözümüzü geçiremiyoruz.
Siyasetçiler çıkıp, 1-2 milyon tarım kesimine konuşmalar yapıyorlar. Akaryakıtın pahalılığından da bahsediyorlar, ama bunu kamyoncu, otobüsçü, minibüsçü herkes için söylemeleri lazım. Maalesef bu söylenmiyor. Siz hakkınızı gündeme getiremezsiniz siyasetçiler de bunu konuşmazlar. İktidarı ve muhalefeti ile akaryakıt fiyatlarının herkes için gündeme getirilmesi gereken bir konu olduğuna inanıyorum. Tavan fiyat ile bir indirim yapıldı; bu indirim, inşallah seçimlerden sonra bindirime dönüşmez. Yani devlet, akaryakıtı petrol şirketlerinin, lisansörlerin cebinden aldı ucuzlattı, ama inşallah daha sonra ÖTV’de artış olmaz.
Tansiyon yüksek
Seçimler ortamı gerdi tansiyon yükseldi. Seçimlerden sonra normalleşmeye gidilmesi lazım. Gerek Başbakan, gerek iktidar partisinin üyeleri, gerekse muhalefet partileri bu tansiyonu düşürmek zorunda. Yoksa ülke kaosa sürüklenecek. Önümüzde iki seçim daha var. Bütün bu süreçlerde bu ülkeyi normalleştiremezsek, faturasını çok ağır öderiz. Türkiye kazanımlarını kaybetmeye devam eder, onun için dengeli tutarlı bir yol izlenmesi gerekir. Bütün vatandaşların da sorumlu olması lazım. Olanı biteni değerlendirip ‘doğruya doğru, eğriye eğri’ demesini öğrenmesi lazım. Siyasette taraf olmak gibi bir lüksümüz yok, her zaman doğrudan yanayız. Vatandaşlarımızın da gündeme bakıp olayları değerlendirip buna göre bir karar vermesi lazım.