Sektörde doğal bir çekilme var. Hesap ortadadır. Özellikle 2001 yılında 8 milyon 700 bin havayolu yolcusu varken 2016 yılı sonuçlarına göre 102 milyon yolcuya ulaştı. 2020 yılında bu rakamın 120 milyonu bulacağı söyleniyor. Havayolundaki büyüme de bu rakamın yakalanacağını gösteriyor. Otogar çıkışları, otoyollar, köprüler, feribotlar, akaryakıt ve yolcu azlığı sektörde ciddi şekilde sorun doğuruyor. Önce şehirlerarasından turizme kayma oldu. İstanbul’da, turizm parkında yatan otobüsler ortada. Borçlarından dolayı otobüslerini iade eden çok sayıda arkadaşımız oldu. Atıl kapasite birikti. Diğer taraftan çalışmakta olan otobüslerin çalışma şartları ve maliyetleri ağırlaştı, ağırlaşmaya da devam edecek.
Otobüs yatırımcısı
Önce bireysel otobüsçü yok oldu. Şimdi grup otobüsçüsü de çekiliyor. Otobüs yatırımcısı artık sektöre girmiyor. Mevcutları korumaya çalışmak lazım. Yeni yatırımcıların sektöre girişleri için bir neden oluşmuyor. Kar yok, borç ödeme yok. İşte, fabrikalar da üretimlerini kısıtladılar. Otobüs çıkışları durdu. Otobüs kiralama, sezonluk kiralama gibi yöntemler gelişiyor. Biz kara tablo çizmekten yorulduk, ama sonuçlar hep dediğimiz gibi çıktığı için de söylenmeye devam ediyoruz.
3-4 ay seneyi kurtarmıyor
İnsanların tatillerle sınırlı bir iş potansiyeli var. Tabii otobüsler çekildiği için arz talep dengesi talep aleyhine bozulabilir. Bu geçici bir durum ama sonuçta bayramlar, özel günler, sezon bütün seneyi kurtarmıyor. Çünkü kış aylarında otobüslerin yatmasının getirdiği büyük bir maliyet var. 3-4 aylık kârlılık dönemi, 8 ayı kapatamıyor, otobüsçü de sürekli yatırımcısını kaybediyor. Bu da bir kısır döngüye dönüştü. Uçaklar uzun mesafelerde çok ciddi indirimler yapmaya devam ediyor. Yazın bile yoğun günlerde, hafta arası fiyatlar dip yapabiliyor. Sonuçta yazın bir gidiş ve dönüş dönemi var. Ortasında bir aylık verimli bir dönüm var. Haziranın neredeyse tamamı Ramazan ayı olarak geçiyor. Haziran ayı tamamen kayıp bu sene de. Önümüzdeki yıl bayram, Haziran’ın 14’üne gelecek ve sezon biraz daha iyi geçecek. Bütün bunlardan yola çıkarak, otobüs işletmecilerinin yaptıkları ciroyu kaybetmemeleri için çok daha akıllı çalışmaları lazım. Serviste, terminalde birleşmeler olması lazım.
Kayseri örnek olmalı
Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mustafa Çelik ilk adımı attı. Teşekkür ediyoruz kendisine. Bizim önerimiz olan fikri hayata geçirmek için gerekli çalışmaları tamamladı ihaleye çıktı. Şehir içindeki acenteler kapatılıyor, servisler tamamen kalkıyor. Servisleri belediye ücreti karşılığında yapacak. Servisi kullanan bedelini ödeyecek, kullanmayan da ödemeyecek. Şehir içi terminallere gelince; Başkan, bize, çok cüzi bir komisyonla bunları insansız bir terminal gibi çalıştıracaklarını söyledi. İsteyen bunun içine banko da koyabilir. Kiosklar da içinde olacak. Kayseri modelinin tüm Türkiye’ye örnek olmasını diliyoruz. Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımıza da bu modeli aktardık. Artık İstanbul’un bir adım atması gerekiyor. İstanbul’un adım atması için de bu çalışmaları hızlandırmamız gerekiyor. Özellikle büyük firmaların sahiplerinin bu kazancı görmesi gerekiyor.
Giderleri kısmanın yolu
Otobüslerden yüzde 30 kesinti yaptığınız sürece otobüsçü kar edemiyor. Kar edemeyince yola gidemiyor. O zaman bizim giderlerimizi kısmamız lazım. Giderlerimizi kısıtlayabileceğimiz en önemli alan acente komisyonları. Bunların minimize edilmesi ve yolcudan hizmet bedeli alınması, ücretlerin standart kalması, önce ortak ücretsiz servis, sonra ortak ücretli servis olarak çalıştırmamız gerekiyor. Havayollarındaki Havaş, Havataş bir örnek. Bundan yola çıkarak bizim de artık tasarrufa yönelmemiz gerekiyor. Kısa mesafelerde ikramı kaldırmak gibi birçok adımı atmak gerekiyor. Tüm bunlar sektörü kurtarır mı, kurtarmaz. Kurtaracak olan giderlerden tasarruf yapmak. Servis başta geliyor, acente komisyonları ikinci planda geliyor. Biletlerin büyük bir bölümünü akıllı sistemlerle satarsak kısmi bir rahatlama olur. O zaman otobüsçü yatırımcı bulur.
Otoyol ve köprü maliyetleri
Otoyol, köprü maliyetlerine çözüm bulunmalı. Konuyu Sayın Cumhurbaşkanına kadar yazdık. Herhangi bir cevap gelmedi. İstanbul Boğazı’nı eşit şartlarda kullanan herkesin aynı bedeli ödemesi lazımken 3’üncü köprü özelleştirilmiş olabilir ama bu konuda aynı faydayı sağlayan taşıtların 1’inci 2’inci köprüden çok ucuz bedelle, 3’üncü köprüden çok ağır bedelle geçmeleri kabul edilebilir bir durum değil. Biz köprülerin homojen şekilde ücretlendirilmesini istiyoruz. 1, 2, 3’üncü köprülerden sonuçta bir sübvansiyon yapılacak. Köprülerden geçişlerin bedelini hep birlikte ödeyelim.
3 ‘üncü köprü zorunluluğu
3’üncü köprünün getirdiği ağır bedeli geri kazanmanın yolu; köprüler arasında şartları ve ücretleri eşitlemekten geçiyor. Köprü maliyeti yaşamımızdaki bütün tüketime yansıyor. 3’üncü köprünün teşvik edecek bir yapısı olmalı. Hem uzak hem pahalı, oysa uzak olduğu için ucuz olmalı. Bu konuda inanıyorum üst akıl bir adım atacaktır. İstanbul halkına zulüm yapan bu köprü, sektörümüze de zulüm köprüsü oldu. Bu konuda sesimizi yükseltmek zorundayız. İzmit, Bursa otobüsçülüğü çok büyük zarar gördü. Uzun mesafeler de aynı şekilde. Ulaşım ekonomisine aykırı olan bu durumun bir an önce giderilmesi gerekiyor diye düşünüyorum. ■