Demiryolları’nın en son açıkladığı bilgiye göre, iadesiz biletler 35 liraya satın alınabiliyor. Bu da otobüs fiyatının neredeyse yarısı; kullanan öder mantığı bir tarafa bırakıldı. Dünyada demiryolunu yaygınlaştırmış gelişmiş ülkelerde sübvansiyonlar, hizmet almayanlar o hizmet için bedel ödemesin diye kaldırıldı. Dünyada, özellikle devlet eliyle yürütülen hizmetlerde veya işlerde geçerli olan mantık, kullanan bedelini ödeyecek, sübvansiyon olmayacak. Türkiye, demiryolları konusunda Cumhuriyet tarihinde ikinci hamleyi yaptı ve hızlı demiryoluna adım attı. Ama demiryollarının geliştirilmesi, bu mantıkla mümkün değil. Bir hükümet döneminde popülist bir şekilde yürütülür başka kaynaklardan yatırım yapılır ve demiryolu belirli bir mesafeye gelebilir ama demiryollarının geliştirilmesi kendi kaynaklarını yaratması ile mümkündür. Böyle bakıldığı zaman, daha ilk adımda, popülist fiyatlar uygulanarak fiyatların 35 liraya kadar çekilmesini beklemiyorduk doğrusu. Demiryollarımız pahalı olsun demiyoruz, ama mantık olarak uçak ile otobüs arası bir noktaya oturtulması lazım. Doğrusu da budur.
Ulaştırma sistemleri bir bütündür
Ulaştırma sistemleri birbirini tamamlayan, birbirini destekleyen entegre olan bir yapı içinde sürdürülebilir yapılardır. Diğer taşıma sistemlerine yük yükleyerek, demiryolu taşımacılığına kaynak yaratmak akıl işi değil. Onları çökertirsiniz. Bu ülkeye havayolu da denizyolu da demiryolu da lazım. Karayolu da lazım. Bu dört sistem, denizi az kullandığımız için bir yana bırakırsak, İstanbul-Ankara hattı bizim omurgamız. İstanbul-Ankara hızlı treninde bilet ücreti bana göre 80 lira olması lazım. Bana göre trenin en alt fiyatı, otobüsün en üst fiyatından yüzde 10 yüksek olması lazım. Biz 67 liraya otobüs bileti satıyorsak trende indirimsiz fiyatın 90 lira olması lazım ve yüzde 30’dan fazla da indirim yapılmaması lazım. Çünkü vatandaş, haklı olarak, “Benim yaşım 65 değil benim cezam niye? Ben üretiyorum vergi veriyorum ben niye cezalandırılıyorum. Belki ben 65 yaşına kadar yaşamayacağım siz benim hakkımı neden 65 yaş üzerindeki insanlara yediriyorsunuz?” diye sorar. Bu sorular insani sorulardır. Aslında ucuz seyahat ettiğini sanan insanlar o bedeli ödüyorlar. Devlet onu başka vergilerden alıyor.
Kullanan ödesin
Hep söylüyorum: kullanan ödesin, vergi adaletsizliği çıkmasın. Havayollarında özel sektör, önce THY’den sonra Anadolu Jet’ten çok ciddi bir tokat yedi. Türk sivil havacılığı, bu şartlarda gelişemez. Havacılık riskli bir meslek. Rakibiniz devlet veya devlet kuruluşları olursa, yaşama şansınız çok zor. Ulaşım insan hayatının yüzde 30’u. Giderek artan bir ulaşım kat sayımız var.
Almanya demiryolunun getirdiği sübvansiyonlar ve ağır yükleri ortadan kaldırmak için kısa mesafelerde otobüs taşımacılığına geçişi serbest bıraktı. Yani olmayan modeli Türkiye’de çok iyi olan taşımacılık sistemini geliştirme cihetine gitti. Demiryolundan kısa mesafelerde yolcuyu yüksek düşük yoğunluklu taşımaları az sayıda taşımaları otobüsle yapalım, trenlere çok büyük kaynak ayırmayalım. Tren seferlerimizi de optimize edelim; verimli hale getirelim ve zarar etmeyelim. Yılda 10 milyar euro sübvansiyon yapan Almanya, bugün 3-4 milyar Euro’ya kadar düştü. Türkiye, Avrupa Birliği ne aday ülkelerden bir tanesi böyle bakıldığı zaman ekonomisin çarklarının doğru dönebilmesi için de, kaynaklarını doğru yönetmesi lazım.
Vergi adaletsizliği
Bizde vergi adaletsizliği var. Siz demiryollarındaki yatırımları zararları karşılamak üzere; çeşitli vergilere, ÖTV’ye zam yaparak oluşan açığı kapatacaksınız. 10 gün bayramda vatandaş bedava seyahat ediyor, bunlar güzel jestler, vatandaşın hoşuna gidebilir ama bunların bedelini kim ödüyor, dönüp ona bakmak lazım. Özel sektörü demiryoluna davet ediyorsunuz yönetmelik hazırlıyorsunuz, ama bir tarafta rakibiniz devlet. Olmaz. Artık devletin ticaretten çekilmesi lazım. Bir taraftan her şeyi özelleştireyim diyeceksiniz diğer taraftan taşıma sistemlerini devlet eliyle yürüteceksiniz, bu olmaz. Devlet altyapı yapar, düzenler ve denetler; ticareti de tüccar yapar.
Taşımacılar kendilerini geliştirmeli
Türk taşımacıları, dünyadaki büyük taşımacılar karşısında KOBİ ölçeğindedir. Bunun nedeni de devletin politikalarıdır. Kalkınmaya gelişmeye ve dünyaya açılmaya fırsat vermiyorlar. Yani Türkiye’deki taşımacı kuruluşlar kendilerini daha fazla geliştirebilirler. Diğer taşıma sistemlerine girebilirler, ortaklık kurabilirler. Konsorsiyum kurarak demiryoluna, havayoluna girebilirler. Bu fırsatlar olmadığı için de Türkiye’de devlet her zaman taşımayı tekelinde tutmaya çalışıyor ve popülizm aracı olarak görüyor. Demiryolu taşımacılığı 10 gün bedava. Şimdi iadesiz biletler 30 lira, 65 yaş üstü 35 lira, öğrenci de öyle; peki, biz ne taşıyacağız? Bize canın cehenneme ne taşıyorsan taşı gözü ile bakılmaması lazım. Çünkü biz alternatif sistemiz. Demiryollarının karşısında havayollarının karşısında değiliz. Onların hem alternatifi hem tamamlayıcısıyız. Biz olmasak onlar, yolcuyu hedefine taşıyamaz. Onun için Türkiye’de ulaştırma politikalarında, ulaştırma yatırım politikaları, ulaştırma işletme politikalarının kökten değiştirilmesi ve bu anlayışın terk edilmesi gerektiğine inanıyorum. ■