Kazaların nedenleri
Sektörümüzde ekonomik koşulların yarattığı sosyal ve ekonomik bir travma var. Bu travma, kazançsızlık ve borçlarla birlikte sosyal çöküntüye neden oluyor; çalışma koşullarını, insan psikolojisini zorluyor. Bunlar göz ardı edilecek konular değil. Özellikle yüksek vergilerin yarattıklarıyla birlikte akaryakıt ve işletme giderleri, otobüs işletmeciliğini sektörler arası ve sektör içi haksız ve yıkıcı rekabete sürüklüyor.
Lastikleri ekonomik koşullardan dolayı zamanında değiştirmemek, başkasının ehliyetini kullanmak Bakanlığın çözeceği sorunlar değil. Firmaların biraz sorumluluk alması lazım. Yol denetimlerinin mutlaka yapılması lazım. Sürat denetimleri çok iyi yapılıyor, ancak kaptanların araç kullanma sürelerinin yeterli denetlendiğine inanmıyorum. İkinci, üçüncü şoförü araca koyamamak da ekonomik travmanın yarattığı bir sonuçtur.
SRC eğitimi verilmeden belgesi veriliyor
Sürücü eğitimleri de yetersiz. SRC eğitimleri verilmeden, belgeleri veriliyor. Psikoteknik testleri yapılmadan sürücülük yapanlar var. Bize göre SRC’nin altının doldurulması ve eğitim verilmesi gerekiyor. TOF olarak biz, Afyon Kocatepe Üniversitesi ile işbirliği yaparak, sürücülere özellikle kış koşullarında kazaların yaşanmaması için çok ciddi eğitimler veriyoruz. Beslenmeden dinlenmeye, ilaç kullanmaya kadar dikkate ve teknik araç kullanımına yönelik eğitimler veriyoruz. Buna rağmen kaza olur mu, olur tabii. Kazalar bazen insanın kendi hatasından bazen de karşı tarafın hatasından olur.
Avrupa’da sürücü eğitimleri
Trafik Güvenliği Platformu ile güzel kararlar alındı. Ama önce ehliyet sorununun çözülmesi gerekiyor. Toplu taşıma sürücülerinin yeterli eğitimi almadıklarını iddia ediyoruz, bunu da kanıtlamaya hazırız. Avrupa’da özellikle büyük araç kullanımına geçişte kaygan zemin eğitimleri veriliyor: çamurda, karda nasıl gidilir, kuru zeminden karlı zemine geçişte neye dikkat edilir, frenleme süreleri nasıl olur? İyi otobüs şoförü frene basmayan şofördür. Frene bastığınız zaman olacakları tahmin edemezsiniz. Her frene bastığınızda otobüs içindeki yolcu irkilir. Bu yazıyı sürücülerimizin de okuyacaklarını umuyorum. Ben İstanbul’dan Ankara’ya kadar hiç frene basmadan giden kaptan şoförlerimizle seyahat ettim.
Taşınana göre eğitim…
Likit yükleri taşıyan sürücülere ayrı eğitim verilmesi gerekiyor. Likit yükler hareketli yüklerdir, likit yükler ayrı, sürücü ayrı yere gider. Arabayı sallar, savurur. Bu eğitimlerin verilmediğine tanık oluyoruz. Bazı sivil toplum örgütleri ve üreticiler bu eğitimleri vermeye çalışıyorlar ama altyapılar yetersiz. Trafik eğitimlerinde bu altyapı yetersizliğini giderecek acil bir düzenlemeye ihtiyaç var.
Başbakanlık Genelgesi’nin gerekleri kısmen yapıldı. Bunları bir an önce hayata geçirmemiz lazım. Trafiği yönetmekte sorumluluğu olan yetkililere bir mesaj vermek istiyorum: B sınıfı ehliyet veren kurumla, E sınıfı veren kurumların altyapısının farklı olması lazım. Kaygan zemin, buzlu, sulu zemin testleri, likit yük testleri, ağır pekasların taşınmasına yönelik eğitimlerin verilmesi lazım. Duble yollar yol güvenliği ve büyük konfor sağladı. Ancak duble yolların niteliklerinin geliştirilmesi, trafik işaretlerinin yeterli hale gelmesi, kara noktaların giderilmesi lazım.
Kar lastiği ve diş derinliği
Otobüslerde çekici lastiklerin kar lastiği, ön lastiklerin dört mevsim olması yeterli. Ancak bu lastiklerin diş derinliğinin de 6 milimden aşağı olmaması şart. Bizde diş derinliğine yönelik bir mevzuat yok. Bu düzenlemenin de bir an önce hayata geçirilmesi büyük önem taşıyor.
Kaplama lastiğin günahı yok
Biz kaplama lastiklere günah buluyoruz ama kaplamanın bir günahı yok. Lastikler, yeter ki, ECR standartlarını taşıyan lisanslı yerlerde kaplansın. Denetim yapması gereken Sanayi Bakanlığı bu standarda sahip olmayan tür kurumlara izin vermemeli. Lastik ekonomik bir değerdir. Onu yok etmemek gerekiyor. Siz kaplamayı üçte bir fiyata yaptırabiliyorsunuz. Dört mevsimi bir arada yaşayan bir ülkeyiz. Bizde kuru zeminden ıslak zemine, ıslak zeminden buzlu zemine ne zaman, nerede, ne zaman geçileceği belli olmadığı için sürücülerin özellikle soğuk havalarda havanın derecesindeki değişime bakarak dikkatli gitmesi lazım. Bunun da eğitimlerde anlatılması şart.
Dijital-analog takoğraf
Kaza ile birlikte gündeme gelen dijital takoğraf konusuna değinirsek, yarı elektronik, mühürlü, kapalı analog takoğraflar kullanıyoruz. Dijitallerden sadece maksimum sürate yönelik veriler alıyorsunuz. Yeni dijitallerde son durumu bilmiyorum ama mevcut orijinal analog takoğraflar daha çok fayda sağlıyor; yolculuğun bütününü, daha doğrusu seyahatin bütününü röntgen gibi görebiliyorsunuz. Sürücünün nerede ne kadar süratle gittiğinin kontrol ediyorsunuz. Analog sistemlere artık müdahale söz konusu değil. Bunlar muayene istasyonları veya servisler tarafından açılabiliyor. Sürücüleri iyi denetlerseniz, hesap sorulabilecek hatayı tekrarlamak istemediklerini göreceksiniz.
Otogarlarda kaptanlara dinlenme yeri
Biz her zaman otogar projelerinin önemli olduğunu, sektörün ihtiyaçları doğrultusunda projelendirilmesi için de görüşünün alınmasının önemini vurguluyoruz. Otogar projelerinde kaptanların dinlenme alanları yer almıyor. Özellikle kaptanların ucuz şekilde konaklayabilecekleri alanların oluşturulması şart. Bunun Türkiye genelinde ulusal proje olarak ele alınması gerekir. Biz İETT şoförü kullanmıyoruz, akşam evlerine gitmiyorlar bu şoförler. Otobüs bagajlarında yatıp yeteri kadar dinlenmiyorlar; bütün bunlar mutlaka çözülmesi gereken sorunlarımız. Bu kazalar tek taraflı, karşı taraf yok. Buradan çıkarılması gereken sonuç sürücü taşıt ve yol ilişkisi. Sonuç: sürat ve fren. Ya süratli olacaksınız, ya da hatalı fren yapacaksınız. Bunları yapmak için dikkatsiz olmanız gerekiyor. Dikkatsizliği yeterli dinlenmemiş olmak tetikliyor. Onun için bu analizi doğru yapmanız gerekiyor. Sonuçta kazaların nedeni sürücü hataları. Bu kazalar ilk değil, son olmayacak. Bunu önlemek için alınması gereken tedbirlerin yüzeysel değil, kalıcı olması lazım. ■