Günümüzde global popülasyonun yüzde 32’sini Z kuşağı oluşturuyor. Yani 19 yaşından küçük olanlar. Yüzde 27’sini de Y kuşağı oluşturuyor. BofA Merrill Lynch Lobal Research’in de paylaştığı kuşaklar bazında teknolojik gelişmeleri gözden geçirdiğimizde, yön veren teknolojik gelişmeler sırasıyla, araba, televizyon, PC, akıllı telefon ve AR/VR. AR/VR, artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik kelimelerinin kısaltılması. (AR, augmented reality, artırılmış gerçeklik. VR da, virtüal reality, sanal gerçeklik.) Bu araştırmanın da belirttiği gibi, Y kuşağının anahtar teknolojisi akıllı telefonlar iken, Z kuşağının anahtar teknolojisi AR/VR. AR ile VR’ın farkı ne diyecek olursanız; AR, gerçek dünya ile sanal dünyanın bir arada kullanıldığı alanlar. Şu an popülasyonun yüzde 32’sini de Z kuşağının oluşturduğunu göz önüne alırsak, yakın bir dönemde satın almada en çok söz sahibi olacak grup Z kuşaktakiler. Bu ne anlama geliyor? En basit cevabı, onların alışkanlıkları, ilgisine göre ürünlerimizi, çözümlerimizi şekillendirmemiz anlamına geliyor. Hadi bunu otomotiv, ulaştırma özelinde biraz daha örneklerle anlatmaya çalışalım.
Sanal Gerçeklik
AVMlerde, caddelerde, showroomlarımızda araç sergilemeyle başlayalım. Aracımızı AVM’nin en güzel yerine koyduk, insanların bakmasını incelemesini istiyoruz. Z kuşağı diyor ki, bana deneyim de yaşat. AVM’de duran araçla nasıl deneyim yaşatacaksınız? Çözüme sanal gerçeklik yetişiyor. Bu deneyimi yaşamak isteyenlere veriyorsunuz sanal gözlüklerinizi, gözlüğü takan arabanın içindeymiş hissiyle sanal trafikte yol alabiliyor. Kafasını çevirdiği her yönde aracın ilgili bölümünü görüyor. Katalog görüntüsü değil, tamamıyla aynısını. Evet sanal. Odaklanıyor, kumandadan sileceklere kadar inceliyor. Şimdi trafikte, yol alıyor. Çizimsel trafik değil, her gün yol aldığı yolda gider gibi. Sergilenen araç sürücüsüz araçsa, trafikte sanal olarak sürücüsüz araç deneyimini yaşıyor. Kapıyı el hareketiyle açıyor, kapatıyor. Direksiyona uzanıyor, kapıları, iç tavanı bir baş hareketiyle tüm detaylarıyla inceleyebiliyor. Evet, bunları sanal gerçeklikle yapabiliyor.
Bakımda AR/VR
Şimdi üretim hattına geçelim. Üretim hattındaki makinede bir sorun oluştu. Mevcut durumda ne yapıyoruz? Usta, teknik ekibe haber veriyor. Teknik ekip geliyor, inceliyor. Çözüm kendilerini aştıysa, yurtdışındaki veya farklı bir ildeki teknik ekibe bağlanmaları gerekiyorsa, telefon açıyorlar durumu anlatıyorlar çözüm arıyorlar. Tabii, bu süreç, sırf iletişimsel nedenlerden dolayı da uzuyor. Peki, AR/VR nasıl yardıma geliyor? Üretim hattında makinede sorun oluşsun. Usta, AR (artırılmış gerçeklik) gözlüğüyle makineye yaklaşıyor. Konuyu fabrikanın başka bir yerindeki teknik ekibe aktarmak üzere bağlanıyorlar. Teknik ekip üretim hattına gelmeden, ustanın gözlüğüne erişerek, onun baktığı yerlere bakarak konuyu anlamaya çalışıyor. Usta artırılmış gerçeklikle, makinenin üstünde sanal olarak gerekirse çizerek gösteriyor problemi. Fabrikadaki teknik ekibi de aşarsa konu, yurtdışındaki veya başka ildeki teknik ekibe de yine gözlük üzerinden bağlanıp ustanın gördüğü haliyle makineye ulaşıyorlar.
Eğitimde AR/VR
Peki, eğitimde kullanılamaz mı? Üretim hattında çalışacak yeni ekibe ya da teknolojik yenilik yapılmış hattın çalışanlarına veriyorsunuz sanal gözlüklerini. Sanal dünyada daha önce hazırlanmış makinelerin, üretim hattının içindeler. Makine deneyimini sanal gerçeklik üzerinden yaşıyorlar. Gözlüklerin içinde gördükleri, kullanacakları makinenin aynısı. Çizimi değil, tamamen aynısı. O esnada da eğitim devam ediyor. Eğitici de aynı gözlükle sanal gerçeklik üzerinden konuyu aktarıyor. Fabrikaya inmeden, eğitim odalarında sanal gerçeklikle üretim hattını da durdurmadan alabiliyorlar eğitimi.
Y kuşağı ve öncekiler, akıllı telefonun olmadığı dönemleri çok iyi hatırlar. Nasıl ki akıllı telefonların kullanımının önüne geçilemedi, aynısı bu AR/VR’da da olacak. Henüz hissedeceğimiz kadar patlama olmadı. Ama emlakten hastanelere, savunmadan ulaşıma kadar, her yerde akıllı telefonda yaşadığımız dalgayı AR/VR’da yaşayacağız. Ne kadar erken adapte olursak o kadar yol alırız. ■