Adamın biri, karısının artık eskisi kadar iyi duymadığını, bir işitme cihazına ihtiyacı olduğunu düşünüyormuş.
Bu durum için aile doktorunu aramış… Doktor, ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş: "Yapacağın şey, 20 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle, eğer duymazsa 15 adıma gel, tekrarla, sonra 10 adım; cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla."
O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken, 20 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş: "Hayatım, bu akşam yemekte ne var?" Cevap yok.
Biraz yaklaşmış. Mesafeyi 15 adıma indirmiş ve tekrarlamış, "Hayatım, bu akşam yemekte ne var?" Gene cevap yok.
Biraz daha yaklaşmış, mesafe 10 adım ve tekrar sormuş: "Hayatım, bu akşam yemekte ne var?" Hâlâ cevap yok.
Mutfağın kapısına gelmiş, mesafe iyice azalmış ve soruyu tekrarlamış: "Hayatım, bu akşam yemekte ne var?" Gene cevap alamamış.
Bu sefer karısına iyice yaklaşmış ve aynı soruyu tekrar sormuş: "Hayatım, bu akşam yemekte ne var?"
Karısı; "Hayatım, beşinci kez söylüyorum, Tavuk !!!"
Problem daima karşımızdaki kişilerde olmayabilir. Problemlerin sebebini biraz da kendimizde aramalıyız...
Ben benzer bir olayı yaşadım. Antalya’da çalışırken, patronun odasında bir müşteri ile olan tartışmaya şahit oldum. Araç seçiminde mutabık olsalar da ödeme konusunda kıran kırana bir tartışma varken odaya girdim. Müşteri, ödeme planı konusunda, satıcı ile asla mutabık kalamıyordu. Epey uzun süren ve zıtlaşmaya dönüşen konuşmayı konuyu tam olarak bilmediğim için sadece dinliyorum, müdahale etme şansım yok. Bir müddet sonra patron ayıldı, olaya müdahale etti ve her iki tarafı da susturdu.
Müşteriye dönerek, “Şimdi sakince ne istediğini bir kez daha anlat bize” dedi. Müşteri hayalindeki ödeme şeklini anlattı. Patron, “Bence bu olabilecek bir plan” dedi. Satıcıya döndü ve “Bunun yapılması mümkün mü” dedi. Satıcı, “Evet, bu yapılabilir” deyince sorun, aniden, hızlıca ve olumlu olarak çözüldü.
Bazen günlük koşuşturma ve bize dayatılan şablonlar nedeniyle önerileri dinlemiyor, alternatif çözümleri göz ardı ediyor, böylece de çözüm üretmek yerine sorunun parçası olmayı tercih ediyoruz.
Duymak yerine dinlemeyi becerebilsek, aile, ticaret ve hatta siyaset ilişkilerinde çözümün hem çok uzak, hem de çok karmaşık olmadığını göreceğiz.
Ancak, öncesinde yapmamız gereken çok önemli bir şey daha var. “Önyargılarımızı bastırmak”. Eğer bunu yapabilecek kabiliyetimiz yoksa ne kadar çaba göstersek de başarılı olma şansımız olmaz.
Çözüm asla dışarda değil… Çaresizseniz çare sizsiniz…
"Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir." Mevlana. ■