Ramazan geliyor. Ramazan’ın ilk yarısında bir durgunluk yaşarız, ikinci yarısında tatil patlaması olabilir. Bayram öncesinde bir hareketlilik olacak. Geçen yıla göre daha iyi bir Ramazan geçireceğimize inanıyorum, ama bu kârlılıklara yansımayabilir. Maliyetlerimiz çok arttı. Doğu ve Güneydoğu’da hareketlilik durma düzeyine vardı, o da pazarı sıkıştırdı. Dolayısıyla pazarda sorun yaşanabilir.
Bağlı olarak petrolün dünya piyasalarında yükselmesi yeni ÖTV zamlarını getirecek ve akaryakıt fiyatları artık taşınamaz duruma gelecek. Toplu taşıma özelliğimizi hiçbir zaman hak olarak alamadık. Rekabet yaptığımız diğer taşıma modları vergisiz akaryakıt alıyor ve sübvansiyonları var.
Omurgamız kırılmasın
Geçtiğimiz hafta içinde TCDD’de gerçekleşen bir toplantıya telekonferans ile katıldım, sektörün görüşlerini dile getirdim. İstanbul-Ankara hattında popülist bir fiyatlandırma yapılmaması gerektiğini, devletin taşımadan çekilerek özel sektörün önünü açmasını, özel sektörün de rekabeti hizmette yapması gerektiğini ifade ettim. İstanbul-Ankara hızlı tren hattının yaratacağı travmayı hepsinden daha fazla önemsememiz gerektiğini düşünüyorum. Omurgamızın kırılacağını görüyoruz burada. Umutlu konuşmak mümkün değil. Umut kalmadığı için umutsuz konuşuyoruz. En yoğun haftalarda bile hafta içinde otobüslerin dolmayacağını göreceğiz. Uçakların yaptığı dalgalı fiyatlanmalar bizim yolcumuzu alıyor. Turizm taşımacısı tarafı da 37 binler seviyesine geldi. Bu alan da çok sıkıştı. Bu da verimsizlik getirecek, haksız rekabeti körükleyecek.
Taleplerimizi ileteceğiz
Geçen hafta İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği’ne atanan Sayın Hayri Baraçlı’ya hayırlı olsun ziyareti yaptım. Orada sektörümüzün ulaştırma altyapısını Anadolu Otogarı, toplama merkezleri, cep terminallerini konuştuk. Çatladıkapı’da turizm terminali yapılması gerektiğini ifade ettim. Sayın Baraçlı, ulaşımı, İETT Genel Müdürlüğü görevi nedeniyle iyi biliyor. Genel Sekreter makamına oturması, gerçekten dertlerimizi bilen insan olarak bize faydası olacağına inancımızı artırıyor. Biz de çalışarak taleplerimizi ileteceğiz. Kazalarla ilgili vurgulamak istediğimiz bir konu var. Yaz aylarında Güneş insanı yoruyor, yoğun çalışma temposu da insanlarda yorgunluk yaratıyor. Çok ölümlü kazalara dikkat etmemiz gerekiyor. Şoför arkadaşlarımız, uykuları geldiğinde aracı mutlaka yedekteki arkadaşına vermeli. Kendi özgüvenlerini bir tarafa bırakıp, yoruldukları anda taşıdıkları insanlar için, tabii, kendi canı için de sorumluluk bilinciyle hareket etmeliler.
En büyük sorumluluk şoförde
Firmaların da denetimlerini iyi yapması gerekiyor. Bir insanın 4,5 saatten sonra otobüs kullanması doğru değil ve koltuğun değişmesi gerekiyor. Şoför arkadaşlarımızın ‘ben kaza yapmam’ anlayışı yeterli değil, unutulmasın ki kaza yapanlar da aynı mantıkla yola çıkmışlardı. Kazalar sonrası sektör, ağır tazminatlar ve ağır sorumluluklar altında eziliyor. Şehirlerarası otobüslerin firmaların kaza yapmasını ben vicdanıma yediremiyorum. Burada hepimizin vebali vardır, onları çok çalıştıran araç ve firma sahiplerinin sorumluluğu vardır. Ama en büyük sorumluluk şoför arkadaşlarımızda. O direksiyonu onlar kullanıyor. Yoruldukları yerde taşıdıkları, sorumluluklarını aldıkları insanların hayatını riske atmaya hiç gerek yok. Çok enteresan bir iklim dönemi yaşıyoruz. Havalar bir sıcak, bir serin ve yağmurlu; hızlı seri yağmurlar yağıyor. Islak zeminden kuru zemine geçişlerde sıkıntı yaşanıyor. Firmaların, şoförlerin eğitilmesine ve bilinçlendirmesine yönelik adım atmaları, sektörel kampanya ile bu bilincin kazandırılması gerekiyor. Eğitimlerin yetersiz olduğu hepimizin malumu.
Sayın Hayri Baraçlı’nın, İETT’de görev yaparken, şoför akademisi kurulmasına yönelik bir fikri vardı. Şehirlerarası yolcu taşımacılığı sektörü olarak bizim de böyle bir talebimiz olacak. Bunu hayata geçirmek için hep birlikte çalışmak gerekiyor.
Herkese iyi haftalar diliyorum.