Eylül ayının ilk haftası içindeyiz. Bir taraftan okul hazırlıkları ile eğitim dönemi başlıyor. Bir taraftan da tatil bitiyor, sezon sonu yaklaştı. Eğitim ulaştırmaya kesinlikle bir hareketlilik getirecek. Geri dönüp baktığımızda bizi en çok etkileyen unsurların başında akaryakıt fiyatları geliyor. Otomobiller, uçaklar derken trenin ray sesleri kulaklarımızda çınlamaya başladı. Etkilendik mi, etkilenmedik mi tartışmaların dışında; bunlar hep bilimsel olarak araştırılması gereken konular ama Anadolu yakasında yolcu sayısında ciddi azalmalar oldu. Tren seferlerinin düzenli olarak yapılamaması, çıkan aksaklıklar, demiryolu taşımacılığının Cumhurbaşkanlığı seçimine dayalı ön açılış yapılmış olması ve arkadaki planın, hazırlığın yeterli olmaması ile aksayan seferlere rağmen ciddi azalış yaşadık. Bunun etkilerini 2015 seçimlerinden önce, zannediyorum İstanbul-Ankarı tren hattı Sögütlüçeşme’ye kadar geldiği zaman daha fazla hissedeceğiz. Avrupa yakasına geçtiği anda havayolunu ve sektörümüzü daha fazla etkileyecek. Yok edici rekabet yine yeniden gündeme gelecek.
İstanbul trafiğinde yaşanan sorun
Bir taraftan tatilin bitmesiyle okullar açılıyor ama diğer taraftan İstanbul trafiğinde müthiş bir sorun yaşanıyor. Yaz aylarının ilk günlerinden itibaren 50 bine yakın araç trafiğe çıktı. İstanbul yola doymuyor, yatırıma doymuyor, buna rağmen trafik sıkıntısı had safhaya gelmiş durumda. 10 km’lik mesafeyi 2,5 saatte almaya başladık. İşadamıysanız günde bir taneden fazla toplantı yapma, randevuya yetişme şansınız hiç yok. Trafikte kaybedilen zaman, trafikte kaybedilen hayattır diye düşünüyorum. Trafikte kaybedilen, ekonomidir, bilgidir, birikimdir, sosyal ve ekonomik yaşamdır. Geçen haftaki İETT toplantısının ardından bu konuya özellikle değinmek istiyorum.
Kademeli saat düzenlemesi
İstanbul’da saat düzenlemesi ve kent lojistiği kavramlarının ciddi bir şekilde ele alınma zamanı geldi, geçiyor. Ben Sayın Başkan Kadir Topbaş ve ekibine sesleniyorum: neyi bekliyoruz, neden bekliyoruz, neden İstanbul’da saat düzenlemesi yapılmaz? Ben, bunu bir türlü anlamıyorum. E-5 Mecidiyeköy’e gittiğinizde iş merkezlerinin etrafında birinci sıra otomobil, ikinci sıra servis araçları, üçünü sıra yine servis araçları. Gidecek yol kalmıyor. Bu net şekilde görülüyor. Servis araçlarının parklanma, bekleme sorunlarının yaşattığı sıkıntının artık aşılması gerekiyor. Bunlar bir ihtiyaçsa, bu ihtiyaca cevap verecek düzenlemelere gitmeniz gerekiyor. Hep söylüyorum 06.30’da işçiler, 08.00’de memurlar, 09.30’da öğrenciler sokağa çıkarsa yani trafiğe çıkma saatini iki saat uzatırsanız, trafiğe yüzde 20 rahatlama getirirsiniz.
Kent lojistiği
Bir de konuşulması gereken konuların başında kent lojistiği dediğimiz bakkala, markete, diğer ticari alanlara yük taşıyan araçlar geliyor. 300-400 bin taşıtla İstanbul’un içinde yük taşınıyor; indirme, bindirme, bekleme yapılıyor ve bu, yolları geçit vermez hale getiriyor. Hava fotoğraflarında bu durum net olarak görünüyor. Bana göre İstanbul’un radikal karar alma zamanı geldi, hatta geçiyor. Bir servis aracı günde 6 tek sefer yapabilmeli. Bu takdirde trafiğe çıkan araç sayısı ile kaybedilen zaman azalır. Erken işine giden çalışanlar, mesaisi erken bittiği için sosyal yaşamlarına da zaman bulabilecek.
Aklı, bilgiyi kullanmak gerekiyor
İstanbul’da ulaşım için; mutlaka aklı, bilgiyi, tecrübeleri ortaya koyup, dünyadaki örnekleri inceleyip mutlaka bu işin yeniden düzenlenmesi gerekiyor. 3’üncü köprü bitene kadar 1 milyon daha motorlu taşıt, yine tüp geçit devreye girene kadar 500-600 bin taşıt devreye girecek. Köprü geçişi oluyor, ama onun devamını getirecek yollar yok. Kuzey-Güney bağlantı yollarımız yok. Doğu-Batı ana arterlerimiz yetersiz. Günün her saatinde, E-5, sahil yolu, TEM tıkalı. TEM bir transit yol olmaktan çıktı. 3’üncü çevre yolu İstanbul’un ihtiyaçlarına yüzde 10 cevap verebilecek durumda. Köprü geçişleri günlük 600 bin araç kapasitesine ulaştı. İstanbul’un bir bütünüyle ele alınması gerekiyor. İstanbul’un bugün de yarın da en büyük sorunu trafik olacaktır.
Ulaşım yatırımları
3’üncü köprü, şehirlerarası karayolu yolcu taşımacılarına sağlayacağı rahatlıktan çok, uzun mesafe yol kat ettirerek daha büyük kayıplar verdirecek. Yapılan yatırımların farkındayız. Bütçenin yüzde 60’ı ulaşıma gidiyor ama yetmiyor, biraz da akıl koymak gerekiyor. Bu akıl da planlamadır. Toplu taşımayı kullanmaya çağırmak yetmiyor, çünkü toplu taşıma imkanları da yetersiz. Yeni planlamalara ihtiyaç var. İn-bin ücretlerinde daha ekonomik bir yapı gerekiyor. Marmaray ciddi bir rahatlama getirdi, E-5 koridoru ve Boğaz geçişlerinde daha büyük bir yoğunluk yaşanacaktı. İstanbul’un ulaşımını çözmek için sorunu masaya yatırıp bir mastır plan çerçevesinde değerlendirip, saat düzenlemesi ve kent lojistiği başta olmak üzere yeniden yapılanmaya ihtiyaç var. Bunun için beklemeye gerek yok, kaybedilen her gün İstanbul halkına çiledir, İstanbul halkına darbedir. Sayın Başkan Kadir Topbaş’ın bir irade koyması gerekiyor. Bu irade, neşteri tam anlamıyla vurmak demektir. ■