Kullanıcı alışkanlıklarında dijitalin yerini göz önüne aldığımızda, sektörlerin ve özellikle insana değen sektörümüzün bu dijital dönüşümden etkilenmemesini düşünemeyiz. Teknoloji de öyle bir etki ki, yeterli kullanamayan, adapte olamayan, dönüşemeyen yarışa veda ediyor. Sektörümüzü öncelikle üreticiler ve ticari araçları işletenler olarak ikiye ayırırsak; bu iki grupta da en önemli konu, müşteri deneyimi. Konuyu, yılda 200 milyon yolcuya hizmet veren şehirlerarası otobüs işletmeciliği özelinde ele alırsak, müşteri deneyiminin en önemli ilk iki aşaması, bilet satış ve yolculuk sürecindeki deneyimler. Satılan biletlerin ortalama yüzde 20’sinin internet üzerinden yapıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Yani bilet alan her 5 kişiden biri, doğrudan internetten alıp otobüse geçiyor. (Şirketinizdeki satış oranı, bu yüzde 20 oranından aşağıda ise, 1- Yüzde 20’den aşağıda olması için size özel stratejik bir karar mı var? 2- Bir önceki soruya yanıtınız hayırsa, dijitalleşmede neden geride olduğunuzu sorgulamaya başlayın.) Bu oran, rahatlıkla daha da artırılabilir, ama şu an için yazıhane sahipliği ile işletmeci arasındaki ekonomik ve stratejik bağların etkisiyle bu oran belli düzeyde tutulabiliyor. Dijitalleşmenin ilk etkisi müşteri ve marka arasındaki bağa yansıyor. Dijitalleşme öncesinde, marka kadar, hatta çoğu ilde bölge yönetiminin etkisi çok daha önemliyken, şimdi internetten doğrudan satışlarla birlikte bu güç, markaya doğru kayıyor. Tabii, burada avantajdan bahsettiğimiz kadar, eğer dijitalleşme deneyiminde rekabette geride kalırsanız bu bölge yönetiminde güçlü olsanız bile, internet kullanıcı bazında dezavantaja geçme anlamına gelecektir. Bu da bilet satışlarınızın rakibinize ya da diğer online bilet satış sitelerine kayması anlamına gelir.
Yolculuk Deneyimi
Yolculuk deneyimi kısmı, hem işletmeciyi hem üreticiyi ilgilendiren ortak alan. Yolcunun memnuniyeti, işletmeciye bilet satışı olarak dönecek; otobüsünden memnun olunduğunu fark eden işletmeci için de yine aynı markadan otobüs alma anlamına gelecek. Konumuz dijitalleşme olduğundan, yolculuk sırasında çalışanların yaklaşımı ve benzer konulara girmeyeceğim. Yolculuk sırasındaki dijitalleşme konusunda ise, gerek koltuk arkası ekrancılarımızın teknolojiyi yakından takip etmeleri gerek işletmecilerimiz arasındaki yoğun rekabet, otobüs içi dijitalleşmede dünyada bile iyi sayılır yerdeyiz. Donanım ve içerik olarak iyi yerdeyiz diyebiliriz ama yine de bazı eşikleri yeterince geçemedik. Buralara yapılan teknolojik yatırımlar, sadece yoğun rekabette avantaj sağlama ya da mevcut durumu korumaya yönelik atılan adımlar olarak kaldı. Henüz reklamdır, ankettir ya da farklı modellerle bu teknolojik yatırımı, daha yüksek geri dönüşlü gelir modellerine istediğimiz seviyede taşıyamadık. Bu konularda büyük gelir potansiyeli olduğunu hepimiz görüyoruz. İlgili kişiler de nefesleri yettiğince bir yere kadar getirdiler. Daha da potansiyel var; girişimcilerimizin dikkatine...
Endüstri 4.0
Şimdi masanın diğer tarafına üreticiler tarafına bakalım. Dijital dönüşüm konusuna, öncelikle bugünlerde sıklıkla duyduğumuz Endüstri 4.0'dan kısaca bahsederek değinmemiz faydalı olacaktır. Endüstri 4.0, bu dijital dönüşümün alt başlıklarından biri. Endüstri 4.0'ı, özet olarak, endüstrinin gelişim fazlarının dördüncüsünde olduğumuz şeklinde belirtelim. Nedir bu 4 faz diye bakacak olursak; endüstrinin 1. fazını (hadi Endüstri 1.0 diyelim) 18. yüzyılın sonlarında buhar gücüyle çalışan mekanik tezgahların kullanımı başlatıyor. Endüstri 2.0, 19. yüzyılın sonlarında, elektriğin seri üretimde kullanılmaya başlanması, ilk üretim bandının kullanımı ile başlıyor. Endüstri 3.0'da, otomasyon sistemleri devreye giriyor. 1970'ler ve Endüstri 4.0, bilgi teknolojilerinin endüstriye entegrasyonu ile başlıyor. Yani özetle endüstri dönüşümü sağlatan etkenler: 1.faz, Mekanik; 2.faz, Elektronik, 3.faz, Otomasyon ve son faz, Endüstri 4.0, Bilgi Teknolojileri, Endüstri 4.0'ın kamuoyuyla ilk paylaşıldığı ve hemfikir olunan tarih ise 2011. Birinci faz ile ikinci faz arasında 100 sene, üçüncü fazla ikinci faz arasında 70 sene, 4’üncü fazla 3’üncü faz arasında 40 sene olduğunu görüyoruz. Bilgi teknolojilerinin gelişim hızı, değişim hızını kat be kat artırıyor. Bu faz trendine bakarak, endüstrinin 5’nci fazının 25-30 sene sonra gerçekleşebileceğini söyleyebiliriz. Bu fazların dişlilerinde öğütülüp kalmamak için de teknolojiyle birlikte hızlı koşmak gerekiyor. Takip eden fazda aktif rol almak için, mevcut fazda bilgi birikim ve deneyimimizi artırmamız gerekiyor. 'Mevcut işimizle uğraşmaktan teknolojik trendleri takip edemiyoruz, biz ne yapalım?' dediğinizi duyar gibiyim. O zaman gelin teknokentlere, kulak verin girişimcilere ve onlarla işbirliği yapmanın yollarına bakalım.
Mutlu yıllar! 201’de daha görüşme dileklerimle, çok selamlar... ■