Sürücü hatalarının denetlenmesi görevi ülkemizde Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Komutanlığı tarafından yapılmaktadır. Denetimlerin sıklığının artırılması ile sürücü hatalarının azaldığı, sürücülerin trafik kurallarına uyma oranının arttığı yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkan bilimsel bir gerçektir. Trafik denetimlerinde gelişen teknolojinin kullanılması, denetimlerin verimliliğini artırmaktadır. Uzun yıllardan beri birçok ülkede kullanılan Elektronik Denetleme Sistemleri (EDS), 2006 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Trafik Müdürlüğü bünyesinde kurulan Trafik Kontrol Merkezinde de kullanılmaya başlanmıştır. Başlangıçta, 5 kavşakta kırmızı ışık denetimi ve bir kesimde emniyet şeridi kullanımı ihlali tespit için kullanılan EDS, bugün tüm İstanbul genelinde yayılmıştır. Bu sistemler sayesinde kentiçi trafik güvenliğinin artırılmasında önemli gelişmeler sağlamıştır. İBB’den alınan istatistiklere göre Mayıs 2007-Mayıs 2008 tarihleri arasında EDS uygulanan bahsedilen kavşaklarda kırmızı ışık ihlalinin yüzde 82; emniyet şeridine kurulan EDS sistemiyle amaç dışı kullanımın da yüzde 91 oranında azaldığı tespit edilmiştir. Elektronik denetleme sistemlerinin sürücü hatalarının azaltılması, dolayısıyla trafik güvenliğinin artırılması ve trafik kazalarında kaybettiğimiz kişi sayısının azalması konusunda büyük katkısı olacağı yapılan uygulamalarda da görülmüştür.
Elektronik Denetleme Sistemleri
Kentiçi trafik denetlemesinde elektronik denetleme sistemlerinin (EDS) kullanılması konusunda, ülkemizde herhangi bir mevzuat bulunmaması, bu sistemlerin geliştirilmesine engel teşkil etmektedir. Elektronik Denetleme Sistemlerinin ilgili mevzuatlarda yerinin olması, bu sistemlerden kesilen para cezalarının bir kısmının belediyelerin EDS’lerini geliştirilmesi için kullanmasının sağlanması amacıyla, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmekte olan 6111 nolu (Torba) yasaya, İBB’nin girişimiyle, iktidar ve muhalefet partilerinin desteğiyle bir madde eklenmiştir. 13.02.2011 tarihinde ilgili madde kabul edilerek yürürlülüğe girmiştir. Belediyelere, kentiçi yollarda elektronik denetleme sistemlerinin kurulması ve geliştirmesi için yetki ve kaynak verilmesi için hazırlanan bu kanun teklifinin yasalaşması kentiçi trafik güvenliğinin artırılması hususunda etkisi çok büyük olacaktır.
Nicel büyüme, nitel kalkınma
Ülkemizin ekonomik kalkınma hedeflerinin, verimli çalışan ve sorunları en aza indirgenmiş bir ulaştırma sistemi ile sağlanabileceği açıktır. Bununla beraber; ekonomik kalkınma, sosyal ve kültürel kalkınmanın hem sebebi ve hem de sonucu olarak bütüncül bir yaklaşımı gerektirmektedir. Daha önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz üzere; her ne kadar ekonomik büyüme ulaştırma sistemi ile doğrudan ilişkili olsa da, şehirleşme ve benzeri konular nedeniyle, nicel büyümenin içini dolduracak olan nitelikli kalkınma, ulaştırma ve şehirleşme planlamasında ekonomik-sosyal-kültürel ve siyasi fazlara bütünleyici bir yaklaşım geliştirilmesi gerektiği açıktır.
Dolayısıyla; trafik güvenliği başta olmak üzere ulaştırma sisteminin problemlerinin çözümü gelişen teknolojik imkanlardan faydalanılması (Akıllı Ulaştırma Sistemleri), modlar arası entegrasyon ve dengeli modal dağılımın sağlanması, tüketim kültürünün yönlendirilmesi, çevreci ve sürdürülebilir yaklaşımların ön plana çıkarılması gibi geniş bir alanda bir dizi çözüm gerektirmektedir.
Karayolu trafik güvenliği
Daha önce birçok defa; ‘karayolu trafik güvenliği’nin sağlanmasının; modal dağılımdaki payının dengeli ölçeklere çekilmesinden, insan odaklı bir yaklaşım çerçevesinde geliştirilecek üretim-tüketim eksenine ve ‘akıllı ulaşım sistemleri’nin doğru yer ve zamandaki kararlarla uygulanmasına varıncaya kadar birçok bileşeninin olduğundan bahsetmiştik. Hepimizin bildiği üzere, son on yıllık süreçte karayollarımızın geometrik standartlarının yükseltilmesi, bölünmüş yolların önemli ölçüde arttırılması gibi hizmetlerle önemli bir yol kat etmiş olduk.
‘Karayolları’nda ‘güvenliğin’ sağlanmasının bir başka adımı olan otoyollarımızda AUS’nin devreye girmesi demektir. Bununla beraber ‘karayolu trafik güvenliği’nin sağlanmasının ayaklarından biride ‘dengeli modal dağılım’dır. Bunun açılımı ise; üst düzey standartlarda ve son teknoloji ile desteklenmiş karayolları ağını alabildiğine geliştirirken, ondan daha hızlı bir inşa, yatırım, planlama ve kapasite artırımı sürecini de ‘demiryolları’ ‘denizyolları’ ‘iç suyolları’ ve ‘kablolu sistemler’ gibi modlarla desteklememiz gerektiğidir.
Denizin kıyısında ama uzak
İstanbul’ da modal dağılımda olması gereken deniz ulaşımı payı yüzde 20’lerken, bugün bunun çok gerisinde olduğumuz gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu durum; ‘ulaşım bazlı’ olarak adeta ‘denizin kıyısında denize bakmadan yaşamak’ olarak açıklanabilir. İstanbul’daki modal dağılımda karayolu aşırı yüklü bir paya sahipken, karayolunda ‘özel otomobil’ kullanım payı da çok yüksek bir orana sahiptir. Bu; karayolu trafik güvenliğini tehdit eder boyutlarda sonuçlara yol açarken, bütün İstanbul halkını alabildiğine konfor-güvenlik-dakiklik gibi parametrelerden sürekli olarak feragat etmeye zorlamaktadır. Toplu ulaşıma; bütün ulaşım modlarında yönelmek ve bu anlamda daha entegre, konforlu, dakik, güvenli bir hizmeti sunabilmek kısa vadede gözle görülür geri dönüşler almamızı sağlamaktadır ve sağlayacaktır. Bu yılın genel verilerine baktığımızda; Şehir Hatları Genel Müdürlüğünün rakamlarına göre ‘şehiriçi denizyollarımızın ancak yüzde10 doluluk kapasitesi ile çalıştığını görmekteyiz. Bu kapasitenin; yüzde 50 düzeylerde dahi kullanılması, ilaveten kabaca bir milyon yolcunun denizyoluna çekilmesi demektir. İstanbul’da bir otomobilin ortalama 1-2 yolcu taşıdığını düşündüğümüzde; bu ‘trafikten 500-600 bin aracın’ çekilmesi demek olacaktır.
Hepinize huzurlu, sağlıklı, mutlu ve başarılı bir hafta dilerim.