Avrupa Birliği’ne üye olan -aday olan Türkiye dahil- tüm ülkelerde genel olarak mesleğe giriş, özel olarak karayolu taşımacılığı mesleğine giriş dikkatle düzenlenmiştir.
Buna göre bir sermaye sahibi girişimcinin ticari yolcu veya eşya taşımacılığı yapabilmesi için kendisinin veya yöneticilerinden en az birinin Ulaştırma Bakanlığı tarafından akredite edilmiş bir eğitim merkezinde mesleki yeterlilik eğitimi almış ve yine Bakanlık tarafından düzenlenen sınavı başarıyla geçmiş olması gerekmektedir. Bu durumdaki kişilere Ulaştırma Bakanlığı, yöneticilere mahsus Mesleki Yeterlilik Sertifikası vermektedir. Yukarıda matuf diğer ülkelerden farklı olarak Türkiye’de bu sertifika orta ve üst düzey yönetici kategorileri için ayrı ayrı verilmektedir.
İlgili sermaye sahibi girişimci, eğitim kriterini karşılıyor ise iki ayrı şartı daha karşılamak kaydıyla artık bir yolcu veya eşya taşımacılığı firması kurup işletebilecektir: mali yeterlilik, mesleki saygınlık.
Öte yandan AB’de ticari araç (taksi, otobüs, kamyon) sürücülerinin de mesleğe giriş için ehliyetleri tek başına yeterli değildir. İlgili kategoride ehliyet sahibi olan kişilerin ayrıca Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş eğitim merkezlerinde mesleki yeterlilik eğitimi almaları ve düzenlenecek sınavları başarıyla geçmeleri şarttır. Bu durumdaki kişilere Bakanlık tarafından düzenlenen profesyonel sürücü mesleki yeterlilik sertifikası verilmektedir ve ancak bu sertifikaya sahip olan sürücüler ilgili karayolu taşımacılık firması tarafından profesyonel sürücü olarak istihdam edilebilmektedir.
Türkiye’de taksi sürücülüğü dahil şehiriçi taşımalarda henüz sistemin etkin ve yaygın olarak kurulduğu düşünülmemekle beraber otobüs ve kamyon kategorilerinde işleyiş bu şekildedir.
Türkiye’yi AB’nin bugün komşusu ve yarın en doğudaki üyesi olarak kabul edecek olur isek, özellikle Ortadoğu’da durum nasıldır?
Ortadoğu’da Körfez ülkelerini (zenginler kulübü) ve geri kalan ülkeleri ayrı ayrı değerlendirmek gerekecektir.
Ancak genel olarak yukarıda tarif ettiğimiz mesleki yeterlilik eğitimi sistemi ve mesleğe girişte mesleki yeterlilik sertifikası önşartı hiçbir yerde uygulanmamaktadır.
Fakat Körfez ülkelerinde diğerlerinden farklı olarak özellikle profesyonel sürücülerin tamamına yakınının başka ülkelerin vatandaşları olduğu gözlemlenmektedir.
Bu sebeple Körfez ülkeleri profesyonel sürücülerin eğitimine ve hatta zorunlu eğitimine daha olumlu bakmakta ve bunu kendi vatandaşlarının güvenliğini arttıracak bir faktör olarak değerlendirmektedirler.
Diğer Ortadoğu ülkeleri ise, biraz Türkiye’nin AB sürecine başlamadan önceki konumuna benzer bir algı içerisindedirler. Bu ülkelerdeki hükümetlerin pekçoğu, mesleğe giriş için zorunlu ön eğitim konusunda hiçbir bilgi ve dolayısıyla fikir yahut proje sahibi değildir. Başta
IRU ve kimi meslek örgütlerinin girişimleriyle konudan haberdar olanlar ise, bu konunun ülkenin ve hükümetin gündeminde öncelikle yer alması gerektiğine kani değildirler.
İkinci gruba giren ülkelerin özel sektörüne bakılacak olursa -kurumsal ve büyük taşıma şirketlerini hariç tutalım- onlar için böyle birşeye kesinlikle ihtiyaç bulunmamaktadır. Hele hele sürücüler, ehliyetleri varken ayrıca bir eğitime tabi tutulmayı zul ve hatta bazen kendilerine yönelik bir aşağılama olarak dahi görebilmektedirler.
Aslında bu tespitler, AB sürecinin de büyük yardımıyla, Türkiye’nin bu konularda ne denli büyük bir zihinsel değişim ve aşama kaydettiğini gözler önüne sermektedir. Zira Türkiye’de de sistem 2000’li yılların ortalarından itibaren konuşulup hayata geçirildiğinde, sektörün çok büyük tepkileri olmuştu. Tahmin ediyorum Ulaştırma Bakanlığımızın kararlı duruşu olmasa idi bugün burada olamazdık. Ancak şimdi bakıyorum artık sektör içerisinde mesleğe giriş için zorunlu mesleki yeterlilik eğitimi gayet tabii karşılanmakta ve bunun mesleğin etkinliğine ve hizmetlerinin kalitesine olan katkısı kimse tarafından sorgulanmamaktadır.
Peki öyle ise, Ortadoğu’da mesleğe girişi için zorunlu mesleki yeterlilik eğitim sisteminin tesis edilmesi ve yaygınlaşmasına, Türkiye’nin mevcut deneyimleri ve bilgi birikimi ile katkıda bulunma potansiyeli mevcut mudur?
Esasen bu konuyu bu hafta dile getirmemin ana nedenlerinden birtanesi de bu soruya olan yanıttır ki o da kocaman bir ‘EVET’tir.
Bu sebeple bizler IRU olarak, Ortadoğu’daki temaslarımızda Türkiye’nin başarı hikayesini her zaman bir örnek olarak ön plana çıkarıyoruz. Bu, Türkiye’de sistemin mükemmel işlediği anlamına gelmiyor. Ancak sosyal kurgusu, ekonomik gelişmişlik düzeyi ve büyüklüğü dikkate aldığında, herkes Türkiye’de kaydedilen bu mesafeyi pozitif şaşkınlık ve takdirle karşılamalıdır.
Özellikle Körfez ülkelerinde kamu kaynaklarının mevcudiyeti ve yukarıda ifade ettiğim diğer faktörler sayesinde, benzer dönüşüm ve değişimlerin göreceli olarak hızla hayata geçirilmesi muhtemeldir.
Dolayısıyla Türkiye’nin asıl katkısı, ona sınırdaş veya yakın olan Ortadoğu ülkelerinde böyle bir sistemin hayata geçirilmesi için yapılacak siyasi destek, teknik ve idari yardımlar şeklinde olacaktır.
Büyük ve saygın bir bölgesel ülke olmanın emarelerinden birtanesi de gerektiğinde uluslararası kuruluşların ve ulusal hükümetlerin gündemlerini etkileyebilmek ve arzu edilen bir konuda onların desteklerini harekete geçirerek, kendi kaynak, bilgi ve birikimi ile etrafındaki ülkelere bu konularda yardımcı olmaktır.
Türkiye bu aşamaya geçmek için çoktan hazırdır.
Karayolu taşımacılığında mesleğe giriş için zorunlu mesleki yeterlilik eğitimi sisteminin yaygınlaştırılması, IRU ile beraber Türkiye tarafından Ortadoğu’da hayata geçirilebilecek güzel ve anlamlı bir ilk adım olabilir.
Herkese güzel bir hafta dilerim. Esen kalın! ■