Öte yandan gelişmiş Batı ekonomilerinin sert fren yaptığı bu yıllarda gelişmekte olan ülkeler büyümeye devam etmeyi başarmaktadır.
Bu durum artık gelişen ekonomilerin kendi aralarında ayrı bir içsel dinamizm yakalayabildiğini göstermektedir.
Eğer öyle ise önümüzdeki 10 yıl içerisinde hem gelişmiş Batı ekonomileri kendilerini toparlarken hem de gelişmekte olan ekonomilerin çok daha güçlenen büyümesine şahit olmamız şaşırtıcı olmayacaktır.
Bu öngörünün gerçekleşmesi halinde Türkiye'nin doğru makro politikalar ve teşviklerin var olması kaydıyla, ihracatında süregelen büyümenin gelecek yıllarda hızlanarak artması ancak ihracat pazarlarında AB'nin aldığı yüzdesel payın çok fazla değişmeyeceğini söyleyebiliriz.
Bir başka deyişle Türkiye önümüzdeki dönemde çok daha fazla ihracat yaparken, esasen küresel krizin yarattığı stresten destek alan gelişmekte olan ülkeler lehine pazar çeşitlenmesi daha da artacak ve derinlik kazanacaktır.
O halde yapılması gereken şeylerden birtanesi de Türkiye'nin yükselen yeni ihracat pazarlarına erişimini kolaylaştırmak, hızlandırmak ve ucuzlatmaktır.
Nitekim Afrika, Ortadoğu, Orta Asya ve Güney Asya ülkelerine Türkiye'nin var olan ulaşım bağlantılarında iyileştirilmesi gereken pekçok şey bulunmaktadır.
Arap Baharı'nın yarattığı kaotik bulutun önümüzdeki iki veya üç yılın sonunda dağılacağını da düşünerek bu ülkelerle şimdiden, ısrarla ve sistematik bir plan dahilinde temasları yoğunlaştırmak gerekmektedir.
Her kriz kendine has güçlük ve fırsatlarla karşınıza çıkar.
1990'larda Yugoslavya'daki içsavaş Türk nakliyecileri ro-ro gemileriyle tanıştırmıştı. O gün mecburiyetten başlanan bu taşıma sistemi daha sonraki yıllarda ülkemize Akdeniz'in en büyük ro-ro filosunu kazandırdı.
Bugün ise Suriye'de yaşanan dramatik koşullar Türk nakliyecilerini Haifa, Port Said ve İskenderiye limanları üzerinden lojistik hatlar geliştirmeye zorluyor.
Tahminim o ki bu başarılır ise, gelecekte Suriye'de normalleşme süreci başladığında ülkemiz Afrika ülkeleriyle arasında yepyeni ve güçlü bir lojistik köprü kurmuş olduğunun farkına varacaktır.
Bu noktada küçük bir parantez açmak gerekir ise, özellikle Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine erişmek için Haifa Limanının yanısıra İran'ında iyi bir alternatif olacağı düşünülmelidir.
Mesafeyi biraz uzatmak kaydıyla ancak tek bir ülke üzerinden ve Körfez'deki ro-ro hatlarını kullanarak bu pazarlara erişmek mümkündür. Vize ve kota sorunu bulunmayan İran'ın Körfez sahillerindeki mevcut ro-ro hatlarını incelemek bizleri tatlı sürprizlerin farkına vardırabilir.
Genel olarak bakıldığında ise Ortadoğu'ya erişimin çeşitlenmesi aslında Hindistan'ın körfez limanları üzerinden ve Türk nakliyecileri eliyle Avrupa ve Orta Asya'ya bağlanmasını kolaylaştıracaktır.
Keza her türlü istikrarsızlığa rağmen Pakistan da, Türkiye için önemli bir lojistik üs potansiyeline sahiptir.
Batı'dan yaklaşıldığında dünyada sadece Pakistan'ın hem Çin hem de Hindistan ile kara sınırı bulunmaktadır.
Tesis edilecek doğru teknoloji ve modern altyapı bu ülkedeki her türlü coğrafya güçlüğünü aşarak bu iki Fabrika Ülke'den üstelik sadece İran'ı aşarak ülkemize lojistik bir hat kurulmasına izin vermektedir.
Öyle ki böyle bir hat Türkiye'den hareket edildiğinde ülkemizi Orta Asya ve Güney Asya'ya ulaştırmaktadır.
Bu ve buna benzer fikir egzersizleriyle oluşturulacak kapsamlı strateji ve politikalar, eğer uluslararası işbirliği içerisinde ve başarıyla tatbik edilirler ise, ülkemizin kendi yükselen pazarlarına daha hızlı, kolay ve ucuz erişmesini sağlayacak ve toplam ihracatının daha da hızla artmasını mümkün kılacaktır.
2023 Yılı giderek yaklaşmaktadır. Konulan hedeflere inanıyor isek daha da fazla çalışmalıyız. Aksi halde hedefler bizi yalnız bırakabilirler.
Hepinize sağlıklı, mutlu ve güzel bir hafta dilerim. ■