Ulaşım ve Otopark Yönetim Kurumları Oluşturma: Ulaşım Yönetim Kurumları (UYK); kent genelinde olduğu gibi, ticaret bölgesi, alışveriş merkezi ya da tıp merkezi gibi belirli alanlarda ulaşım ve park yönetimi hizmetleri sunan özel, öncelikle kâr amacı gütmeyen, üye kontrollü organizasyonlardır. İBB, bu yolda ilerlemektedir. İSPARK, bu anlayışı kavramıştır.
Park Taşması Planları Hazırlama: Park taşması planları, park talebinin, belli bir yöndeki arzı aştığı zamanlarda (özel etkinlikler, yoğun alışveriş dönemleri ya da park yeri sayısında geçici azalmalar olduğunda) uygulanacak önlemleri belirlemektedir.
Sokağa Park Etme Problemlerine Çözüm Üretme: “Sokağa park etme problemleri” kavramı, müşterilerin ya da çalışanların konut bölgelerinde sokaklara ya da çevredeki diğer işyerlerinin park yerlerine park etmeleri probleminin genel ifadesidir.
Park Yeri Tasarımlarını ve İşletmelerini Geliştirme: Park yeri tasarımı ve işletmesi, park yerlerinin yerleşimini, inşaatını ve günlük işletilmelerinin nasıl geliştirilebileceğini ifade etmektedir. Park tasarımı ve işletmesi ile ilgili belirli bazı hususlar önem arz eder:
• Erişilebilirlik
• Estetik
• Esneklik
• Konumlandırma
• Güvenlik
• Işıklandırma
İstanbul'un her bölgesinde otopark sıkıntısı yaşanmaktadır. Bunun sonucu olan yol içi parklanmalar sebebiyle karayolu ağından gerçek kapasitesinde yararlanılamamaktadır. Bu sebeple kentin merkez bölgelerinin çevresinde ve radyal anayollar üzerinde olmak üzere büyük otopark kapasiteleri oluşturmak suretiyle özel otomobil parklanmalarının buralarda yapacakları aktarmalarla toplu taşıma araçlarına kaydırılmalıdır(Park and Ride uygulaması).
Entegrasyonun iyileştirilmesi
Uç noktalarında otopark olanaklarının, ayrıca diğer türlerle entegrasyonun iyileştirilmesi ile etkinliği kolaylıkla artabilecek bir sistem olarak görülmektedir. İyi bir entegrasyon ile metro, LRT ve banliyö hatlarındaki istasyonların otobüs ve minibüs hatları ile beslenmeleri ve özel otomobil kullanıcıları için ‘park et ve bin’ olanaklarının oluşturulması (otoparklar tesisi) bu sistemler için kapasite kullanımını artırmak açısından zorunlu görülmektedir.
Verimli ve işlevsel bir ulaştırma sisteminin kurulumu, trafik güvenliği, türler arası entegrasyon ve dengeli türel dağılım ile yakından ilişkilidir. Ülkemizde ulaştırma sistemimizde bu başlıklarla ilgili önemli bir yol kat edilmiş olup yapısal sorunlar halen devam etmektedir. Bu yapısal sorunlar, trafik güvenliğinin sağlanması, yenilikçi uygulamaların ulaştırma sistemine entegre edilmesi, altyapının geliştirilmesi ve mevcut altyapının etkin bir şekilde kullanımı olarak ta özetlenebilir. Bu çerçevede ülkemizde yapılmakta olan büyük ölçekli yatırımların getirdiği iyileşmeler olmakla beraber, geçmişten günümüze devam eden planlama sorunları, çoklu bakış açısının geliştirilememesi gibi nedenlerle, bu iyileşmelerin ya düzeyi düşmekte, ya ertelenmekte yada daha farklı yeni sorun alanları oluşabilmektedir.
Kalıcı değişiklikler…
Ulaştırma Sisteminin ekonomi ile olan yakın ve karşılıklı ilişkisi nedeniyle; küresel, bölgesel ve yerel anlamda yaşanan ekonomik gelişmeler, ulaştırma politikalarında kalıcı değişiklikler ve kararların alınmasına yol açmaktadır. Dünyada son 40 yılda yaşanan gelişmeler; daha çevreci ve dengeli bir ekonomik algının oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla, bu yaklaşımın da ulaştırma sistemine birebir yansımaları olmaktadır. ABD, AB, Japonya ve benzeri ülkeler, ulaştırma sisteminde türler arası entegrasyon ve dengeli türel dağılımın önemini daha erken dönemde fark ederek, politikalarını bu çerçevede belirlemeye başlamışlardır. Avrupa Komisyonu’nun Eylül 2001’de kabul ettiği Beyaz Kitap’ta ortaya konan kararlar, kıta sathında ulaştırma ağlarının geliştirilmesini, bunların komşu coğrafyalarla bağlantılarını, demiryolunun türel dağılımdaki payının arttırılmasını, yük taşımacılığı için daha etkin politikaların geliştirilmesini ve yüksek hızlı demiryolu yatırımlarının türdel entegrasyon, bölgelerarası entegrasyon ve ülkeler arası entegrasyon çerçevesinde hızla arttırılmasını içermektedir.
Sürdürülebilir hareketlilik…
AB’nin 2007’de ortaya koyduğu TINA Raporu, genişleyen birliğin ulaştırma ağlarının çok türlü ve entegre bir şekilde geliştirilmesini ve sürdürülebilir bir hareketliliğin sağlanmasını amaçlamaktadır. Dolayısıyla, malların, hizmetlerin ve insanların serbest dolaşımının sağlanması adına bir başlangıç çalışmasını teşkil etmektedir. TINA Raporu’nun bir başka özel amacı ise AB ile bütünleşme sürecindeki Türkiye’nin ulaştırma sistemi ve ağlarının birlik ile entegrasyonudur ve bu çerçevede bir projeksiyonun sunulmasıdır.
20. yüzyılın ikinci yarısındaki çalışmalar, ulaştırma sistemleriyle ilgili olarak günümüzde gelinen birçok noktanın habercisi niteliğindedir. Özellikle bu gelişme çerçevesinde Amerika, Avrupa ve Japonya ağırlıklı olarak yapılan yatırımlar, ileri düzeydeki karayolu ağlarını doğurmuştur. Son derece yüksek kalite standartlarında inşa edilen bu yollar, zaman içinde gelişmenin kaçınılmaz doğası gereği çeşitli problemleri de beraberinde getirmişlerdir. Yolların otomotiv sektörü ile karşılıklı besleme ilişkisine paralel olarak taşıt trafiği hacimleri, tıkanıklık, gecikme, seyahat süresi, kaynak tüketimi, çevre problemleri ve kaza sayılarında önemli miktarda artışlar yaşanmıştır. Ulaştırma sistemlerinde meydana gele bu olumsuz sonuçları veya en azından kontrol altına almak adına sistemlerin daha verimli, etkin, etkili, güvenli ve ekonomik bir şekilde tasarlanarak inşası ve işletilmesi düşüncesi ortaya atılmıştır. Başlangıçtaki ‘akıllı ulaştırma sistemi’ kavramı böyle bir çabanın sonucunda gündeme gelmiştir.
Doğal “köprü”
Türkiye; coğrafi konumu itibariyle tam bir doğal kavşak nitelemesinin içini doldurmaktadır. Yakın zamana kadar politik kültürde bu ‘köprü’ olarak ifade edilmektedir. Bu nitelemelerin sosyal-siyasal kavramsallaştırması ayrı ve önemli bir konu olmakla beraber, kesin olan şudur ki doğal bir yoğunluk ve akış güzergahı olan Türkiye coğrafyasının arz-talep dengesinin iyi yönetilmesi ve yönlendirilmesi, bir toplanma-dağılma noktası olarak yeniden tasarımı, her anlamda iyi bir ulaştırma mühendisliği gerektirmektedir. Türkiye; Dünya’nın kültür coğrafyasının merkezinde bir konuma sahip olup, Akdeniz havzasının ve aynı anda birçok beşeri havzanın önemli bir bileşenidir. Coğrafyamız; Kafkasya, Balkanlar, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve İç Asya’nın komşuluğunda ve tam da merkezindedir. Bunu ifade eden en son politik dil ise; ‘Almanya’dan Moskova’ya Pekin’e Yeni Delhi’ye kadar bir sınırın komşuluğunda olan geniş beşeri coğrafyanın en büyük ekonomisi olma’ hedefidir. Bu merkezi konum bile; bizlere tek başına ‘ekonomi-politika-sosyal kültür’ kavramlarını hatırlatmaktadır. Bu ana kavramların hepsiyle ilişkili olan ise ‘ulaştırma yönetimi ve kentleşme’dir.
Türkiye’nin yaklaşan 100. yılına siyasi iktidar 2023 hedefleriyle yaklaşmaktadır. Bu öngörülebilir hedeflerin başında, ‘2023’te Dünya’nın en büyük 10. ekonomisi olmak’ gelmektedir. Bu hedef ancak güçlü bir ulaştırma vizyonu ve akılcı yatırımlarla takip edilebilir bir hedeftir.
Avrupa Birliği ile üyelik müzakereleri yürüten ve coğrafi-siyasi-ekonomik olarak kopmaz bir çift taraflı ilişki içerisinde olan Türkiye, bu bağlamda AB Ulaşım Vizyonlarını da takip etmektedir.
Hepinize sağlıklı huzurlu mutlu bir hafta dilerim. ■