Bu kez siz değerli okuyucularımla, ulaşım ve şehirleşme konularını detaylı ele alacağım ve bu çerçevede İstanbul özelinde ve bölgesel bazda detaylı bir değerlendirme ortaya koymaya çalışacağım.
Şehirleşme; tarihi kronolojisi paralelinde alabildiğine eskiye giden, her çağda da tanımını ‘yenileyen, güncelleyen, geliştiren’ bir kavramsallaştırmaya sahip olup, Ulaştırma Sistemleri ile de kopmaz ve karşılıklı sürekli birbirini etkileyen bir bağlama sahiptir. Daha öncede birçok kez değindiğimiz üzere ‘Türkiye’nin 2023 Vizyonu’ dahilinde belirtilmiş olan ‘Dünyanın En Büyük 10 Ekonomisi’ arasına girme hedefi birebir ‘Sorunlarını minimize etmiş, hizmet parametrelerini üst düzeye çıkarmış, entegre, çok modlu ve sağlıklı modal dağılıma sahip ve aynı zamanda da satha yayılı bir Ulaştırma Sistemi’ne sahip olmakla mümkün olabilecektir. Bununla beraber; uzun asırlardan bu yana ekonominin ana yatağını ‘şehir’ teşkil etmektedir. Bu da; bizlere bir ‘Ulaştırma-Ekonomi-Şehir’ üçgenini ortaya koymaktadır.
Şehir ve şehirleşme
‘Şehir’ kavramı beraberinde ‘şehirlilik ve şehirli’ kavramsallaştırmalarını getirmektedir. ‘Şehir’ kelimesi Farsça’dan çok eski yüzyıllarda dilimizin kazandığı bir kelime olup, bugün itibariyle ‘kent’ kavramını da eş anlamlı olarak kullanmaktayız. Bu kavramsallaştırma; mühendislik, hayat standartları (hizmet parametreleri) vs. konular üzerinde öylesine derin bir etkiye sahiptir ki ‘inşaat mühendisliği’nin İngilizce karşılığı olan ‘civil engineer’ kavramındaki ‘civil’ kelimesi ‘civilization’ kelimesi ile aynı içeriğe sahiptir. Bizim ‘sivilizasyon’ diye Türkçeleştirdiğimiz kelimenin bir başka karşılığı ‘uygarlık’ olup eş anlamlısı ‘medeniyet’tir. ‘Uygarlık’ kelimesi; göçebe hayattan yerleşik hayata geçişi ifade eden bir kavramsallaştırma iken ‘medeniyet’ kelimesi de dilimizde hem hayat standartlarına (hizmet parametrelerine) dair bir vurgu içerirken ve hem de aslı itibariyle ‘medine, medeni’ kelimelerinden türemiştir. ‘Medine’ kelimesi de ‘şehir: kent’ demektir.
Dolayısıyla; ‘şehir’ kelimesi etimolojisi itibariyle de ‘hizmet parametreleri, mühendislik hizmetleri ve bir hayat tarzı’ olgularını içerisinde barındırmaktadır. Bu bağlamda; şehri ‘farklılıkları uyum (harmoni, insicam) içinde bünyesinde birlikte barındıran bir yapı’ olarak da okuyabiliriz. Bu da; Şehir Planlama-Ulaştırma Sistemi ilişiğine; hem teknik hem sosyal ve hem de felsefi bir göndermedir. Bütün bunlar; başından beri ifade etmiş bulunduğumuz ‘intermodal entegrasyonu tam, hizmet parametreleri üst düzeyde, modal dağılımı sağlıklı olan’ bir Ulaştırma Sistemine yaptığımız vurgunun teknik yanının yanı sıra felsefi-sosyal arka planının da olduğunu göstermektedir.
Ulaştırma ve ekonomik gelişim
Ulaştırma bir ülkenin ekonomik gelişimini ve refah seviyesini etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Etkili ulaştırma sistemleri, pazarlara, işlere ve yatırımlara erişilebilirliği kolaylaştırarak sosyoekonomik fırsatlar ve yararlar oluşturmaktadır. Ulaşım günümüz dünyasında küreselleşme ve ekonomik büyümeye paralel olarak hızlı bir değişim göstermektedir. Bilim ve teknolojinin hızlı gelişimi ve nüfus artışı; kapasitesi yüksek, daha hızlı, daha güvenli ve daha konforlu ulaşım isteğini öne çıkarmaktadır.
Ulaştırma; tarih boyunca, medeniyet oluşum sürecinde önemli bir yere sahip olmuştur. Gerek ekonomik, gerek siyasi, gerek kültürel ve gerekse de sosyal alanda insanların ve toplumların birbiriyle olan ilişkilerinde işlevsel ve belirleyici bir noktada olan ulaştırma, medeniyetlerin kurucu parametrelerinden biri olarak da görülebilir. Ulaştırma, vatandaşların hayat kalitesini etkilemenin yanı sıra ülkenin üretimini, istihdamını ve bölgesel gelişimini etkileyerek ülke ekonomisinin temel taşını oluşturmaktadır. Dünyada ön plana çıkan güvenli, dakik, daha kısa sürede ve daha konforlu ulaşım istekleri de son yıllarda ulaştırma sektörünün öneminin ve gelişiminin giderek artmasına neden olmuştur. Bu bağlamda ulaştırma türlerinin entegre bir şekilde işletimini, verimli ve etkili bir ulaştırma alt yapısı oluşturulmasını ve ulaştırma türlerinde güvenliği öne çıkaran; son yıllarda önem kazanan sürdürülebilirlik kavramını da göz önünde bulundurarak, insan faktörünü önceleyen ve çevreye zararı en aza indirgeyen politikaların uygulanması gerekmektedir.
Hizmet mühendisliği…
Tarihi süreçte; şehirler (yerleşimler), geneli itibariyle su yollarının geçtiği noktalarda veya ulaştırma imkanlarının yoğunlaştığı noktalarda kurulmuş ve gelişmişlerdir. Roma Yolları ki modern anlamda otoyolların öncülü olarak kabul edilir, ilk etapta askeri sevkiyat amaçlı olarak inşa edilmiş olup takibinde ticari amaca da hizmet etmiştir. Aynı şekilde Tarihi İpekyolu da Uzak Asya’ dan Doğu Avrupa’ ya kadar çok geniş bir sahanın ticari yüklerinin taşındığı ana güzergahı teşkil etmektedir. Ulaştırma da; insanların, malların ve hizmetlerin, mümkün olan en uygun güzergah boyunca, uygun ekonomik koşullarda, belirli hizmet parametreleri dahilinde taşınımı esastır. Bu hizmet parametreleri; güvenlik, konfor, dakiklik, maliyet, altyapı ve hız olarak sıralanabilir. Bu parametrelerin optimize edilmesi ise ulaştırma mühendisliğinin amaçlarının başında gelmektedir.
Gelişen teknolojiyle beraber ulaştırma altyapılarının gelişimi, insanların hareketlilik seçeneklerini ve konforu arttırmıştır. Bunun yanı sıra; ticari gelişim ve ekonomik büyümenin en önemli aracı olan ulaştırma, içinde bulunduğumuz süreçte ‘denetim’ mekanizmasının daha güçlü ve çok yönlü olarak ortaya çıkışıyla birlikte yeni zorlukları ve imkanları da beraberinde getirmiştir. Bu nedenle; ulaştırmada, hem il bazında ve hem de ulusal ve bölgesel bazda ülkemiz adına kapsamlı bir GZFT Analizi yapılması önemli bir ihtiyaç halini almıştır. Bu bağlamda; şahsım ve Bahçeşehir Üniversitesi UYGAR (Ulaştırma Uygulama Araştırma Merkezi) ve Ulaştırma Mühendisliği Bölümü’nden oluşan ekibim olarak gerek geneli itibariyle yaptığımız birçok çalışmada ve gerekse de emek koyduğumuz Kalkınma Bakanlığı ‘10.Kalkınma Planı’, UDH Bakanlığı ’11. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Şurası’nda kapsamlı olarak, ulusal, bölgesel ve uluslararası fazda tespitler ve öneriler geliştirmeye çalışılmıştır.
İntermodal entegrasyon…
Burada ortaya koyduğumuz ‘Ulaşım Sistemleri’nin daha önceki yazılarımızda ayrıntılı bir şekilde ele aldığımız ‘Yüksek Hızlı Trenler’ ‘Denizyolları’ ve yeni imkanlarıyla ‘Havayolları’ ile sağlayabileceğimizi söyleyebiliriz. Marmara Denizi’nde uzunca bir süredir geliştirilen İDO vb. seferlerin bu imkanlarının rahatlıkla Batı Karadeniz, Kuzey Ege ve uygun konjonktürel şartlarda Ege ve Karadeniz’deki uluslararası sularda komşu liman şehirlerle uygulanabileceğini ifade edebiliriz. Yine aynı şekilde ülkemizin bir başka yöresi olan Van Gölü yöresinde (Van, Bitlis ve mücavir alan) deniz ulaşımı anlamında, geçmişten bugüne çeşitli uygulamaların olduğu ve son yıllarda bunun daha da ivmelendiği gerçeği vardır. Van yöresi için deniz ulaşımı ve demiryolu ulaşımında ciddi imkanların olduğu ve ivedilikle uygulanması gereği bir gerçekliktir. Aynı zamanda Van örneği; daha Cumhuriyet’in erken dönemlerinden itibaren ‘intermodal entegrasyon’un ilk örneklerini ortaya koymuştur. Öyle ki; uzun bir ağ boyunca takip edip Van üzerinden İran ve Pakistan coğrafyalarına devam eden devasa demiryolu hattı, daha ilk tecrübelerinden itibaren; Bitlis’te raylarından sökülen lokomotif ve vagonların feribotlarla deniz ulaşımı vasıtasıyla Van’a taşınması ve oradan da tekrar raylar üzerine montesiyle İran ve Pakistan’a demiryolu ile devam etmesi uygulamasını ihtiva etmektedir.
Hepinize sağlıklı, huzurlu, başarılı ve mutlu bir hafta dilerim. ■