Değerli okuyucularım; bu yazı dizisinde sizlerle ülkemizdeki ulaştırma sektörünün gelişme eğilimleri, eğitim ve bilinçlendirme başta olmak yapılması gerekenleri paylaşacağım. Bütün bunlarla ilgili yapmakta olduğumuz çalışmaları aktaracağım.
Ülkemizde planlı gelişmeye ayak uydurulamaması sonucu köyden kente olan göçün artarak devam etmesi ve kent yönetimlerinin bu göçün getirdiği nüfusa gereken hizmeti götürememesi sonucu ortaya çıkan altyapı sorunlarının en önemlilerinden birisi de ulaşım sorunudur. Kentleşmenin plansız yürütülmesi, ulaşım altyapısının oluşturulmasında yapılan yanlış uygulamalar, toplu taşımacılık yerine bireysel taşımacılığın öne çıkmasını sağlayan yatırımlar, kent içinde özel oto sahiplik oranının ve hareketlilik ihtiyacının artması, bu ihtiyacın lastik tekerlekli sistemlerle karşılanmaya çalışılması, trafik yoğunluğunun artmasına ve buna bağlı olarak sera gazı salınımlarının artması yaşam kalitesinin düşmesine neden olmaktadır.
İnsan hareketliliği belirleyicidir
Kentler insanlar içindir ve kentsel yaşamın ama hedefi insanların hareket özgürlüğünü sağlayarak kentsel aktivitelere erişimlerini kolaylaştırmaktır. Kent içindeki ulaştırma problemlerinin çözümünde göz önüne alınması gereken ilk hedef “Taşıtların değil insanların hareketliliğini sağlamak” olmalıdır. Bugüne kadar işlenen yanlış ve topluma maliyeti yüksek politikalar artık bir kenara bırakılarak “ otomobil ve kent birbirlerine uymayan mekan profillerine sahiptir” gerçeğine ağırlık verilmelidir. Artan taşıt sayısını karşılamak amacıyla daha fazla yol, daha fazla otopark, daha fazla katlı kavşak ya da tünel, daha hızlı kent geçişleri yapılarak “ kenti taşıtlara uydurmak” yerine “otomobili kente uydurmak” gerek kentte yaşayanlar açısından gerekse de ulaştırmanın çevreye yaptığı olumsuz etkiler açısından daha iyi sonuçlar verecektir. Dolayısıyla kentiçi ulaştırma sorunlarının çözümünde bireysel taşımacılığın yerini toplu taşımacılığın alması ve otomobile ayrılmış kent mekanlarının planlı bir şekilde azaltılması öncelik olmalıdır.
20. yüzyılın ikinci yarısındaki karayolu ağırlıklı çalışmalar, ulaştırma sistemleriyle ilgili olarak günümüzde yaşanan trafik sorunlarının habercisi niteliğindedir. Özellikle bu gelişme çerçevesinde Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve Japonya ağırlıklı olarak yapılan yatırımlar, ileri düzeydeki karayolu ağlarının oluşmasına öncülük etmiştir. Son derece yüksek kalite standartlarında inşa edilen bu yollar, zaman içinde gelişmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak çeşitli problemleri de beraberinde getirmişlerdir. Yolların otomotiv sektörü ile karşılıklı besleme ilişkisine paralel olarak taşıt trafiği hacimleri, tıkanıklık, gecikme, seyahat süresi, kaynak tüketimi, çevre problemleri ve kaza sayılarında önemli miktarda artışlar yaşanmıştır. Ulaştırma sistemlerinde meydana gele bu olumsuz sonuçları veya en azından kontrol altına almak adına sistemlerin daha verimli, etkin, etkili, güvenli ve ekonomik bir şekilde tasarlanarak inşası ve işletilmesi düşüncesi ortaya atılmıştır.
Trafiğin denetlenmesi
Günümüzde akıllı ulaşım sistemleri (AUS), sürdürülebilirlik çerçevesinde hızla gelişen, hizmet odaklı ve güvenlik-denetim ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak gelişme göstermiş bir uygulama olup; özellikle ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Avustralya, Fransa, Güney Kore, İsveç, Japonya, Hollanda, Kanada ve Singapur’ un bu konuda lider durumda oldukları ve 50-60 yıllık bir deneyimle AUS kurulumlarını gerçekleştirdikleri görülmektedir. Bununla beraber; Brezilya, Çin, Tayland ve Tayvan gibi ülkelerde ise önemli gelişimlerin ve yaygınlaşmanın kaydedildiğini görmekteyiz. Türkiye’ de AUS uygulamaları ilk olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) elektronik denetim sistemleri (EDS) uygulamaları ile başlamıştır. Ülkemizde halen AUS’nin (EDS) trafik denetimindeki payı düşük olduğundan etkili ve sürekli bir denetim sağlanamamakta, vatandaşlarda bu yönde bir algı oluşturulamamaktadır. Diğer taraftan; ölümlü trafik kazalarının büyük bir kısmının aşırı hızdan kaynaklandığı göz önünde bulundurulursa, EDS uygulamalarının, eğitim, bilinçlendirme, iletişim, ilgili yasal düzenlemeler gibi birçok tedbirle etkin ve verimli bir şekilde kullanılabileceği söylenebilir.
Trafik güvenliği başta olmak üzere ulaştırma sisteminin problemlerinin çözümü gelişen teknolojik imkanlardan faydalanılmasını zorunlu kılmaktadır. AUS’nin denetimin ve güvenliğin yanı sıra, dengeli ve entegre bir ulaştırma sisteminin bir parçası olarak ta değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu sistemlerin kurulması; güvenli ve düzenli bir trafik için büyük bir avantaj sağlayacaktır.
Hızlı gelişimin etkileri…
Karayolu taşımacılığı aktarmasız bir ulaşım olanağı vermesi, taşıma kapasitesi, güzergah seçiminde esneklik sağlaması ve diğer tüm yolcu taşıma türlerinin tamamlayıcısı durumunda olması sebebi ile tüm dünyada diğer taşıma türlerine göre daha hızlı bir gelişme göstermiştir. Ülkemizde karayolu taşımacılığı talebi ve motorlu araç sayısı sürekli artmaktadır. Tablo 1’ de gelişmiş ekonomilerin kişisel araç sahipliği oranında doyuma ulaşmış olduğu, Türkiye’de ise bu oranın istikrarlı bir şekilde artmaya devam ettiği görülmektedir. Bu durum, ülkemizde mevcut trafik sorunlarının gitgide daha geniş kitlelerce hissedileceği ve özellikle büyükşehirlerin önemli bir sorunu olarak yerini koruyacağını göstermektedir.
Artan nüfus ve araç sayısının diğer bir olumsuz etkisi de artan trafik kazalarıdır. Düzensiz trafik akışı kaza riskini arttırmakta olup denetimin etkili ve sürekli bir şekilde sağlanamaması kuralların çiğnenmesini kolaylaştırmaktadır. Bu durum yaralanmalı ve ölümlü trafik kazalarına sebep olmaktadır. Trafik kazalarının sosyoekonomik maliyeti ülkemizde olduğu kadar, gelişmekte olan tüm ülkelerde de büyük rakamlara ulaşmaktadır. Dünyada trafik kazalarında her yıl yaklaşık 1,3 milyon kişi ölmekte, 50 milyon kişi de yaralanmaktadır. Ayrıca karayollarında her üç dakikada bir çocuk hayatını kaybetmektedir. Kaza istatistikleri incelendiğinde Türkiye’nin, Avrupa Birliği ülkeleri arasında en yüksek kaza sayısına ve en az yıllık kaza düşüş oranına sahip ülkelerden biri olduğu görülecektir. Bu durum özellikle araç içi emniyet sistemleri ile trafik yönetimi ve denetimine yönelik AUS uygulamalarının ülkemizde önemli bir ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Etkili ve sürdürülebilir bir ulaşım yönetimi çok boyutlu, kapsamlı, planlı ve ülke çapında koordine bir AUS kurulumu ile sağlanacaktır.
Bu yazımda, ilgili çalışmasındaki katkısından dolayı, akademisyen kardeşim Mehmet Çağrı Kızıltaş’a teşekkür ederim. Hepinize huzurlu mutlu sağlıklı ve başarılı günler dilerim. ■