Kutlamaların kalabalığı bittikten sonra konuyu konuşmak daha kalıcı oluyor. Kişi dikkatini daha yoğun veriyor konuya.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'süz yeni bir yıla başladık, 10 Kasım'da. Büyük önderimiz diyor ki: "Beni görmek doğrudan yüzümü görmek değildir; düşüncelerimi anlıyorsanız, yeterlidir."
Kul olmak sorumsuzluğundan vatandaş olmak sorumluluğuna yükselmek, uyruk olmak kimliksizliğinden millet olmak onuruna ilerlemek, devletinin din dayatmasından dinini kendin yaşamak serbestliğine erişmek, kuralları tek bir kişinin koymasından, seçtiğin temsilcilerin koymasına yürümek, yetkileri doğmakla değil seçilmekle elde etmek, yukarıdaki deyişin ilettiği yenilikler. Çevremizdeki pek çok millet ve topluluk bu onurlara erişmek için sert mücadeleler içinde, bugün.
Düşüncelerini anlamalı ve yüceltmeliyiz.
* * *
Dünyaya bakalım. Dünya da bizim bölgemize bakıyor. ABD Başkanı çözümcü olarak anılmak istiyor ve kalan birkaç ayında ülkesinde Irak ve Afganistan üzüntülerini tekrarlamak istemiyor. Kendi insanını kullanmıyor. Rusya ise Akdeniz kıyılarında yerleşmek için deniz kenarında bir Esat Suriye'si yaratıp kalanını diğer gruplara terk etmenin uygunluğunu oluşturuyor. Kargaşa azalacak ama bizi ilgilendirmeye devam edecek, çünkü diğer gruplar ile biz akrabayız.
AB tüm siyasal kabiliyetini kullanarak Türkiye'de bir toplama kampı oluşturmaya çalışıyor, karşılığında "AB İlerleme Raporunu Yumuşatmak" rüşvetini teklif ediyor ve ülkelerini Suriyeli insanlardan arındırmaya çalışıyor.
Aynı AB'nin çelik üreticileri birliği, Çin, Hindistan, Rusya ve Türkiye'den üretimi azaltmalarını istemeye kalkıyor. Fazla üretimin fiyatları düşürdüğüne ve AB'de işletmelerin iflas ettiğine dayanıyor. AB Rekabet Konseyi bile fazlalığın durgunluktan kaynaklandığın kavramamış henüz. Petrol de ucuzluyor, halbuki, aylardır, aynı nedenle! Kimse petrolde üretimi durduramıyor.
"Bir Suriye dünyayı bu kadar mı karıştıracak?" demeyin. Geçenlerde Fransa'da ormanda bir kaçak kaplan görüldü ve bütün bölgede sokağa çıkma yasağı kondu, o kaplan yakalanana kadar.
Bir karmaşa da taşıma dünyasından söyleyeyim. Dünya deniz ticaretinin yarısı Çin Denizi'nden geçiyor. Çin, kıta sahanlığını artık kullanmaya karar veriyor, ABD'nin yaptığı gibi. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi var. Bu sözleşmeye göre; "Kıta sahanlığı kıyı çizgisinden 200 deniz mili açığa kadar; ancak doğal kıta sahanlığı daha da ileriye gidiyorsa deniz derinliğinin 2500m olduğu derinlik (izobet) çizgisinin 100 mil ilerisini geçmemek ve kıta çizgisi nasıl olursa olsun toplamda 350 mili geçmemek kaydıyla gittiği yere kadardır." Çin buna dayanarak orada 3 tane mercan kayalığını dolduruyor, ada yapıyor ve kıta sahanlığını kullanıyor. Deniz ticareti yanında hava trafiği de Çin'in yakın kontrolüne geçiyor tabii.
Nasıl, ama! Koyduğun kanundan başkaları da yararlanınca yeni kanun bulman lazım. Ekonomide demokrasi böyle, işte, zor.
* * *
Türkiye’mize bakalım:
Yarısı kayıt dışı olan ekonomimizde bankaların ve şirketlerin 9 aylık mali durumları kendi açıklamaları ile yüksek memnuniyet düzeyinde. Telekom’da abone net karlılığının Türkiye ortalaması yüzde 12, bankalar gibi. En büyük olan şirketin net karlılığı ise yüzde 24, tam 2 kat. Siz de karlılığınıza bakın, umarım böyledir.
Bu oranlar hep nominal büyümeleri gösteriyor. Türkiye'nin de nominal büyüme rakamlarını arıyorum, yakında bulacağım. Türkiye'nin nominal büyümelerinin şirketlere yakın çıkacağını sanıyorum, çift haneli yani. Öyle yüzde 2 veya 5 değil.
Türkiye ekonomisinin yaklaşık tamamını yöneten STK'lar geçen haftaki İnovasyon Kongresi'nde buluşmadılar, bizi yanıltmadılar, ama TİM'i yanılttılar. Bunlar ilk defa bir arada olarak, Başbakanı dinlediler, iyi haber.
* * *
Bir tane de iyi örnek var; hem de futbol yönetiminden. Kulüp futbolcuya diyor ki; sözleşme süresi içinde oynadığın maçlarda 40 puan toplarsan (ilk 11'de çıkmak 1, oyun sırasında girmek 1/2, kadroya girmek 1/4 puan) sözleşmen aynı şartlarla yenilenecek. Bir futbolcu bu 40 puanı geçen ay topladı ve sözleşmesini tartışmasız şekilde erkenden yeniledi. ■