Önce bakalım dünyanın durumuna. Amerikan Merkez Bankası, kendisini sözlü yönlendirmelerin pek de yönlendirmediğini nihayet kabul etti. Sadece ABD'nin ekonomisini yönlendirmenin yeterli olmadığını ve dünyanın diğer olumsuzluklarını da göz önüne almanın şart olduğunu diline getirdi, Mart toplantısında. Geçen haftaki yüzde 70 oy oranını hatırlayın, faiz arttırmanın kolay olmadığını bilenlerin oyu idi. Şimdi bu yüzde 70 oy büyüyecek, yani bu yıl faizin artmayacağını düşünenler çıkacak.
Avrupa Merkez Bankası ve Japon Merkez Bankası para basmaya devam ediyorlar. Faizini arttıran tek merkez bankası yok. Hatırlarsınız; bizde de faizin yükselmesini isteyen “bir bilen”ler grubumuz var, hayret ettiler.
Tam burada kendimize geçiyorum: Faiz arttıran bir ülke kalmayınca, bizim merkez bankamız da faiz indirme yoluna girdi. Bu indirmeleri dolar kurunu ucuzlatmadan ayarlı yapacak, böylece ithalatı kontrol altında tutacak, ihracatın artışına destek verecek, turizmimize fiyat desteği sağlayacak, kredi maliyetlerini azaltacak. 2016 yolumuz daha düzgün.
Tam da uygunluklardan bahsederken, 2015 büyüme sonuçlarını anlayalım. Hani "Büyüme Büyü mü?" deyip kurcalamıştık ya geçen yıl. 2015 yılını nasıl da zor geçirmiştik, umutsuz, moralsiz! İki önemli seçim yaşadık, huzurumuz tekrar tekrar bozuldu, komşu ülkelerdeki karışıklıklar bizi hem ekonomik hem de siyasal açılardan zora soktu, 3,5 milyon mülteci barındırdık, dünya yavaşlamaya devam etti.
Pekiyi, sonuç ne oldu: 2015 büyümemiz yüzde 4 oldu. Komşu ve çevre ülkeler arasında rakipsiz. Basit mi?
Bu büyümeye şaşıran ekonomi bilenlerimiz, hatta bilim insanlarımız bile var. Hepsi de daha düşük büyüme bekliyorlarmış. Faizdeki isabetsizlikleri ile paralel durumdalar…
Bu kişilerin tersine, AVM'lerin dernek başkanı, yani organize perakendeciler, yani kayıtlı ekonomi yüzde 16 büyüdüklerini anlatıyor. Ülke büyümesinin yaklaşık 4 katı büyürlermiş; planlama çarpanı 4 imiş o sektörün.
İnşaatçıların da bir çarpanı var, ülke büyümesinin azıcık fazlası olan bir oran. Başka sektörlerdeki çarpanları buldukça size ileteceğim.
Ama galiba 4 dolayında bir orana bağlanacağız. 2016 başında pek çok sektörün temsilcilerinin ortalama rakamı yüzde 15 idi.
Bilim dünyasının da benzer çarpanları, bölenleri olmalı ki isabetleri yükselsin. Basit mi?
* * *
Trafik sigortasında derlenme devam ediyor.
Baktılar ki, 68 bin 500 tamirhanenin sadece 129’unda TSE belgesi var; standart belirlemeye karar verdiler. Tamirhaneleri bir kriter demeti ile denetleyecekler, belgeleyecekler, belgeyi her yıl gözden geçirecekler.
Kullanılacak yedek parçaları orijinal -eşdeğer- yan sanayi olarak sınıflayacaklar, barkodlayacaklar, araca takılmasını denetleyecekler, faturaya doğru geçmesini sağlayacaklar. Yüzde 70 oranında Avrupalı olan bu şirketler, bu uygulamaları kendi ülkelerinde yapıyorlar, yıllardır. Burada neden yapmadılar bu uygulamayı acaba? Galiba Rekabet Kurulu da bunu merak ediyor ki, hepsi hakkında -33 şirket- inceleme başlattı ve bunu düzeltecek. Primler inebilir. Basit mi?
* * *
"Sanayi 4.0" sloganını henüz pek duymadınız. Bilgisayarı, teknolojiyi, süreçleri daha yoğun kullanarak katma değeri daha yüksek ürünler üretmek demek. Böylece ihracatımız hızlı artacak ve daha yüksek gelir elde edeceğiz. Üretim girince işin içine, tabii eğitim de kendiliğinden konu oluyor. 4.0 sistemini kuranları, kullananları yetiştirmemiz gerek. İletişimde 4.5G başladı, hız 10 katına çıktı. Bu hızı kullanacak uzmanlar gerek. Basit mi?
Sistemsel güvenlik için 15 bin uzman ihtiyacı hesaplanıyor. Bunların hepsi de Acil ihtiyaç. Kabiliyetimizi görelim o zaman. YGS 2016 sonuçlarımız taze; 160 soruda 44 net doğru yaptık, 100 üzerinden 27, yani kötü. Kıralım ayrıntıya biraz… Fende 40 sorunun 4,6'sını, Matematikte ise 8 tanesini yapabildik.
Çalışanlarının yüzde 84'ünün eğitimsiz olduğunu bilen turizm sektörünü kim yönetebilir? Basit mi?
4.0 işlerini şirketlerdeki insan kaynakları bölümlerinin eğitimleri ile değil; ulusal yönetişim ile tasarlayacağımız eğitimle yapacağız; kamu-özel sektör-bilim dünyası yönetişimi ile. Basit mi?
Johann Cruyff, "Futbol basittir. Ama basit futbol oynamak kadar zor bir şey yoktur" demişti, 68 yıllık hayatında. ■