Geçtiğimiz hafta Özgecan kızımızın kaybı şeklinde çok acı bir olay yaşadık. Kendisine rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı dilerim. Hayli bölünmüş olan toplumumuz bazı pislikler dışında bu acı etrafında büyük ölçüde birleşti. Üzüntünün ötesinde önleyici çözüm yollarının aranması iyi oldu. Ben de ilgili bazı konularda açıklamalar yapacağım.
Psikoteknik yeterlilik
Karayolu Taşıma Yönetmeliği Kanunun kendisine verdiği yetkiyi biraz fazla zorlayarak sürücülere böyle bir zorunluluk getirdi. Ama uygulanamadı. Uygulansaydı ne olurdu? Öncelikle belirteyim ki, bu konu sürücülerin psikolojik/kişilik sorunlarıyla ilgili değil. Tamamen teknik bir konu. İnsan vücudunun, organlarının (kol, bacak, beyin vs…) uyumu gibi sürüş yeteneğini ilgilendiren önemli bir konu. Ama insanların ruhsal/psikiyatrik yeterliliği değil.
Sağlık muayenesi
Aynı Yönetmelik ile sürücülere tüm bedensel sağlıklılığın arandığı bir rapor şartı da getirildi ama uygulanamadı. Burada bunun yerinin taşıma mevzuatı mı, yoksa trafik mevzuatı mı olduğu tartışılabilir. Zira bu iki mevzuatın sınırları hiç de net değil ve birbiri içine girebiliyor.
Yeni trafik kanunu değişikliğinde bunlar yer aldı ve detayları yönetmeliğe bırakılacak. Umarım ki, beş yılda bir uygulanacak muayenenin kapsamı ve ciddiyeti üzerinde yeterince durulur. Tabii gerektiğinde süre dolmadan muayeneye sevk de önemli.
Şoför mesleki saygınlığı
Bunun anlamı hangi suçları işleyenlerin şoför olamayacağı. Karayolu Taşıma Yönetmeliği bu türden bazı suçları belirtiyor. Ancak bunlar pek de sık rastlanacak suçlar değil. Şüphesiz ki, her suç işleyeni çalışamaz hale getirip toplum dışına itmek doğru değil. Buna rağmen bazı suçları birden fazla kez işleyenlerin de ticari araç sürücüsü olamaması doğru olabilir. Mahkeme bazı cezalandırmalarda ticari araç sürme yasağı getirebilmeli. Keza çok ciddi suç isnatları halinde yargılama süresince sürücülerin ticari araç kullanımından mahkeme kararıyla geçici men edilmesi de düşünülebilir.
SRC belgeleri
Sürücülerde ehliyetin ötesindeki bilgi ve becerilerin varlığını gösteren bir belge. Karayolu Taşıma Yönetmeliği yolcu/yük, kentiçi/dışı tüm taşımalarda bu belgeyi zorunlu hale getirdi. Önce bazı taşımalara getirilen muafiyetler şimdi kalktı. Artık denetimlerde tüm ticari araç sürücülerinde aranmak zorunda. Sürücülerin önemli bir kısmı hiçbir şarta tabi olmadan deneyime bağlı muafiyetle bunu aldı. Dolayısıyla onlarda bir etkisi olmadı. Onun dışında eğitim ve Bakanlık sınavı ile bunu alanlar var. Tam sayılarını bilmiyoruz. Bunların sürücülük başarıları da değişti mi onu da bilmiyoruz.
D4 yetki belgesi
Belediye alanı dışında kalan iliçi ve kısa mesafe iller arası yolcu taşımacılığı bu belge ile yapılabiliyor. Küçük bir aracı olan dahi bu belgeyi kolayca alabiliyor. İşin garip yanı bu belge de başka belgelerde olmayan bir tahdit var. Bu tahdidi trafik komisyonları koyuyor. İhtiyaç yok derse yeni belge verilmiyor. Bu da mevcut belge sahiplerinin işine geliyor. O hat onların. İyi de, kötü de olsalar onlar taşıyacak. Rekabet tu kaka. Hala bu insanların hatlarına kimseyi sokmamasından mı korkuluyor? Bırakınız rekabete açılsın. Rekabete açık
D1 hatlarındaki hizmet kalitesi ve güvenlik bunlara da gelsin. D1 belgeliler, D4 ile yapılan her türlü taşımayı yapabilsinler. O zaman zaten D4 kalmaz. D4 sahipleri D1’ler içinde çalışabilirler.
Büyükşehir alanları
Belediye alanındaki yolcu taşımalarında patron belediyedir. Bu arada belediyenin kurulu olduğu ilin veya ilçenin tamamında değil, onun merkezinde kurulup söz sahibi olduğunu belirtelim. Büyükşehir olan yerlerde de patron büyükşehir belediyesi. Önceden sadece Kocaeli ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri tüm ile hizmet verirken şimdi hepsi böyle oldu. Artık 30 büyükşehirin alanında yolcu taşımacılığında tek yetkili bunlar. Buralarda Bakanlığın taşımacı belirleme, belge verme vs yetkisi yok. Önceden buralar için verdiği D4 yetki belgeleri de bu alanlarda geçerliliğini kaybetti. Yani hükümsüz hale geldi. Bazıları bunu D4 belgelerinin büyükşehirlere devri gibi sunup bunlara geçerlilik kazandırmaya çalışıyor. Böyle bir şey yok. Buralarda D4’ler artık sadece iller arası taşıma yapabilir. İliçi taşımaları ise belediye kendisi yapabilir veya uygun gördüklerine yaptırabilir. D4 sahiplerini, hele hele bunların haddini bilmeyenlerini hemen kapı dışarı edebilir. Tabii biraz da cesaret işi. Mersin Büyükşehir Belediyesi şu an Tarsus-Mersin merkez arasında belediye otobüsü çalıştırabilir ve çalıştırmalıdır da. İstanbul’a baksınlar. Şile’ye, Silivri’ye, Çatalca’ya belediye otobüsü çalışıyor. Bazı belediyeler bırakınız bazı hatlarda böyle taşıma hizmeti sunmayı, bu kötü taşımacıların plakalarına tahdit getirerek, devredilebilir/satılabilir özellik kazandırarak bunları payelendirmeye kalkıyor. Kimin malını kime veriyorsunuz. Bir hattaki taşıma işinin sahibi olabilir mi? İsteyenler İstanbul’u iyi incelesinler.
İşin ucu mevzuat
Devlette işler mevzuatla yürür, mevzuatla iyileştirilebilir. Taşıma-trafik mevzuatı, bakanlık-belediye yetki alanı konularındaki belirsizlikleri de ortadan kaldıran, taşımacının ve sürücünün sorumluluklarını belirleyip arayan bir yeni mevzuat şart. Yoksa çok başlılık ve kavram kargaşaları sürer gider. Bizler can kayıplarına üzülmeye devam ederiz.
İşin özü
Şüphesiz ki, devlet işin iyi yapılmasını, iş sahiplerine tümüyle bırakamaz. En azından denetlemelidir. Buna rağmen iş sahiplerinin de sorumluluğu çok önemlidir. Tarsus’taki taşımacılar ile o caniyi aracında çalıştıran taşıt sahibinin üzüntü ve feryat ifadeleri bana yetmiyor. Şimdi pekçok kişinin açıkça ifade ettiği olumsuzlukları bu sürücü de nasıl görmezler. Özgecan yaşarken sorumluluğunuzu niye yerine getirmediniz? Şimdi geceleri rahat uyuyabiliyor musunuz? Yoksa o caniden siz de mi korkmuştunuz? ■