Erkeklerin maaşı, kadınların da yaşı sorulmazmış. Çoğu kişi, yaşının ve maaşının konuşulmasını sevmez. Ben, bu yazımda ikisini birden bildireceğim.
1950 yılında doğduğum kesin. Resmi doğum tarihim de 02.11.1950, ancak bu tam tarihi yansıtmıyor, ilkbahar aylarında doğmuşum. Kimi arpalar ekilirken der, kimi kirazlar çiçek açarken… Bir de kimlerle kırkımın karıştığı söylenir ama tarih belli değildir. Bir gün, bir akrabamız doğduğumun ertesi akşam ziyarete geldiklerini, bir sonraki gün, seçim yapılacağının caminin minaresinden duyurulduğunu söyledi. Seçimler 14 Mayıs 1950 olduğuna göre, doğumum tam olarak 12 Mayıs 1950 oldu.
Resmi doğumuma bağlı olarak, bu günlerde 65 yaşımı resmen tamamlayıp buna ilişkin hakları kazanmış bulunuyorum. Bunun en önemlisi de ücretsiz seyahat hakkı.
Niye hakkım oldu?
Geçen yıla veya aya göre ne değişti de ben ücretsiz seyahat hakkı kazandım? Şüphesiz ki bir yıl daha yaşlandım. Eğer yaşlılara böyle bir hak vermek gerekirse yaşlı sayılmanın da bir sınırı olmalıydı. Bunun için 65 yaş uygun da olabilir. 65 yaş uygun veya değil, ama bundan daha önemlisi yaşlanan insanlara ücretsiz seyahat hakkının doğru olup olmadığı…
Sosyal devlet
Şüphesiz ki sosyal devlete ihtiyaç var. Ben bunu çok savunurum. Sosyal devlet yanının güçlü olduğu ülkelerde insanlar daha mutlu ve huzurlu. Bu husus, Anayasamızda da çok güzel şekilde yer almış. “Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti” diye.
Peki, sosyal devlet ne yapar? İnsanların zorunlu ihtiyaçlarının asgarisini karşılanmasını sağlar. Peki, bunlar neler? Beslenme, barınma, eğitim, sağlık vs. Peki, seyahat de bunlardan biri mi?
İkinci olarak, sosyal devlet kimlere bu hakkı verir? Güçsüzlere… Peki, yaşlılık da bir güçsüzlük hali mi? Evet, ama fiziki olarak. Fiziki güç değil, sosyal devlette ekonomik güç esas olmalı. Yaşlanan insanın ekonomik gücünün de azalması halinde yaş da önemli. Bazen 65 yaştan önce de insanlar ekonomik olarak güçsüz olabilirler. Nitekim engelliler güç kaybı nedeniyle 65 yaşı beklemeden bu hakları almalı. Burada bir hususa daha dikkat çekmek isterim: 65 yaşını geçen, ekonomik ve fiziki kayba uğrayan insanlara sosyal destek verilirken engellilere bu beklenmeden destek yerindedir. Burada dahi kişinin engelli oluşu değil, ekonomik gücü önemlidir. Ekonomik gücü yeterli olan bir engelli bile ekonomik desteğe hak kazanmayıp sadece diğer insanlara göre yaşamını kısıtlayan engellerin kaldırılması hakkına kavuşmalı…
Ücretsiz seyahat hakları
İlgili mevzuatta, insanlara verilecek haklar, destekler belirtiliyor. Bunun kapsamında pek çok kişiye ücretsiz veya indirimli seyahat de yer alıyor. Başka bir hak da sosyal güvenlik… Sosyal güvenlik hakkı verilirken insanların ekonomik gücüne bakılıyor. Sadece yeterli gücü olmayanların ücretsiz tedavisi, primlerinin devlet tarafından ödenmesi benimseniyor. Peki, seyahat hakkında niye ekonomik duruma bakılmıyor? Ben kendimi ihbar edeyim! Böyle bir haktan faydalanmamamın gerekeceği kadar ekonomik gücüm var. Niye, bu hak bana veriliyor. Denebilir ki, gücün varsa sen de ücret öde, kimse almazlık etmez. Ama çözüm bu mu? Çözüm; hakkın ihtiyaç sahiplerine verilmesi değil mi?
Bir başka bakış
Ücretsiz seyahat hakkının kullanılmasında gün ve saat sınırlaması yok. Bu araçların yoğun olduğu gün ve saatlerde de bu hak kullanılabiliyor. Bana göre bu kullanım o saatte bir yerlere erişmesi gereken insanların haklarını kısıtlıyor. Bu nedenle gün ve saat kısıtlaması da olmalı. Çokça seyahat gerektiren bazı işlerde -birtakım belge ve bilgilerin dağıtılması gibi- ücretsiz seyahat hakkı olan kişilerin çalıştırıldığını öğrendim. Böylece çok fazla ücret ödemekten kurtuluyorlarmış.
Haklar fazla
Kimlerin hangi seyahatlerde indirimli veya ücretsiz seyahat edeceği Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının çabalarıyla hazırlanan mevzuatta yer alıyor. Baktığınızda çok geniş bir listeyle karşılaşıyorsunuz. Hatta bu listelere zamanla yenilerinin eklendiğini de görüyorsunuz. Seçim dönemlerinde hak vermenin zirve yaptığını hepimiz biliriz. Şüphesiz ki her nimetin bir külfeti vardır. Tüm haklar verene, yani hizmeti sunana maliyet yüklüyor. Taşıma alanındaki haklar da ücretsiz hizmet sunan taşımacılara yük getiriyor. Böyle olunca da şikayetler başlıyor.
Sosyal taşımacı olur mu?
Sosyal devlet anlayışı gereği verilen hizmetlerin bedeline kim katlanacak? Belediye dahil, taşımacılar buna katlanmak zorunda mı? Bunun zararlarını nasıl sineye çekecekler? Bunun gereği olarak fiyatlarına zam yapıp bunu diğer taşıdıklarına aktarmaları adil mi? Yani sözüm ona sosyal devlet gereği yapılan taşımaların bedelini diğer taşınanlar üstlenmeli mi? Ücretsiz seyahat hakkının kullanıldığı taşımalardan faydalanan insanların da zaten alt gelir grubunda olduğunu, sosyal devlet anlayışından yardım beklediklerini düşünürseniz, bunu adil bulamazsınız. Öyleyse çare devlette!
Taşımacıya yardım
Belediyelerin ve onlarla beraber ücretsiz taşıma hizmeti sunan diğer taşımacıların yaptıkları çok fazla taşıma nedeniyle katlandıkları bedellerin kendilerine aktarılmasına ilişkin talepleri hep oluyor. Bunu duyan devlet de buna söz verdi. Ancak henüz pek bir adım atılmadı. Bu durum taşımacıları da zora sokuyor. Çeşitli nedenlerle güçsüz duruma düşen insanlar ücretsiz seyahat hakkını kullanırken hoş olmayan tavır ve davranışlarla karşılaşabiliyor. Taşımacılar ve diğer insanlar onlara beleşçi gözüyle bakabiliyor. Nereden bakarsanız sorunlu bir durum.
Çare ne?
Öncelikle sosyal devlet kapsamındaki hakların gerçek ihtiyaç sahiplerine kullandırılması önemli. Başkasının kesesinden ulufe dağıtmak anlayışı olmamalı. Bir de bunun faturasını devlet destek olmalı. Bunun dahi bu faturayı diğer insanlara aktarmak olduğu düşünülerek azami dikkat gösterilmeli. Hak sahiplerinin listeleri gözden geçirilmeli, olur olmaz ücretsiz seyahatler yaratılmamalı. Örneğin, bazı tatil günlerinde verilen ücretsiz seyahat haklarının diğer insanlara gereksiz mali yük getirmek yanında o günlerdeki yoğun kullanımlar nedeniyle hizmet almanın zorlaştığı da unutulmamalı. İsteyen bayramlarda durumu gözlesin.
Ve herkes işine bakmalı
Ülkemizde sosyal devletle ilgili görevler ilgili Bakanlığın. Bu alandaki düzenlemelerde bu Bakanlıkça yapılıyor. Doğru olan da bu. Buna rağmen UDH Bakanlığı yıllar önce Yönetmeliğe, engelli ve çocuklarla ilgili indirim zorunlulukları getirdi. Halbuki bu konular ilgili Bakanlığın alanı; UDH Bakanlığının işi olmayan konulara el atması yanlış. UDH Bakanlığı ilgili diğer bakanlığın taşımalara müdahalesine olumlu bakar mı? Bakmazsa, kendisi de buna uygun davranmalı. Bir de şu var: Sosyal devlet görevi verilen taşımacılar bundan doğan zararlarının karşılanmasını ilgili Bakanlıktan istiyor. UDH Bakanlığı da koyduğu kurallardan bunca yılda doğan zararı tazmin edebilir mi? Tabii ki hayır. Öyle ise bu alana girmemeli. ■