Otobüsçüler mesleki sorunlarının çözümü ve mesleki başarının sağlanması için çok çalışan meslek gruplarındandır. Bu işin öncüsü de D1 belgeleriyle çalışan tarifeli taşımacılardır. Her ne kadar kentiçi/kentdışı, kentdışında ticari/ticari olmayan, uzak mesafe/kısa mesafe, uzak mesafede tarifeli/turizm ayrımı yapıldığında sayıları ve taşıma payları az olsa da çok aktiftirler. Bunun problemlerinin çokluğu ile mi, yoksa haklarını iyi korumaları ile mi açıklamalı bilemem. Ancak büyük çabalara rağmen sorunlarının çözümünde pek de başarılı oldukları söylenemez. Bunun bir nedeni üzerinde geçen yazımda durdum. Sorunların etkin çözümü için bir araç olan örgütlenme amaç olmuş, sorunların önüne geçmiş ve çok enerji tüketir olmuştur. Bunun dışında iki önemli konu üzerinde, bu yazımda durmak istiyorum. Birincisi, serbest piyasa.
Serbest piyasayla boğuşuluyor
Ülkemiz rekabetçi serbest piyasa ekonomisini benimsemiştir. Bu benimseme hiç şüphesiz ki taşımacılıkta da geçerlidir. Karayolu Taşıma Kanun ve Yönetmeliği, taşımaların “serbest rekabet” ortamında gerçekleştirileceğini belirtiyor. Bazı taşımacılar bunu anlamamakta veya anlamamak istemekte, serbest piyasa uygulamalarını eleştirmekte ve/veya serbest piyasaya aykırı taleplerde bulunmaktadırlar. Gerekçeleri de serbest piyasanın başıboşluk olmadığıdır. Ancak talepleri serbest piyasanın tam tersidir. Bazen başarılı olacaklarına ilişkin sonuçlar alıyor gibi gözükseler de serbest piyasaya aykırı bir çözüm elde edememişlerdir, edemeyeceklerdir de. İşte, bazı uygulamalar…
Girişim serbestliği
Ülkemizde özel girişime açık hemen her sektöre, bu kapsamda taşımacılığa asgari şartları sağlayarak girmek serbesttir. Taşımacı sayısı, taşıt sayısı, hatlar, seferler sınırlandırılamaz. Bu konudaki talepler biraz eskimiş olsa da hala hayal kuranlar ve bu hayalleriyle alkış da alanlar bulunmaktadır.
Taşıma fiyat serbestisi
Gerek farklı taşıma modları, gerekse aynı mod içindeki farklı taşımacılar fiyatlarını serbestçe belirleme hakkına sahiptirler. Bunun “başkalarına zarar verme” gibi gerekçelerle değiştirilmesi mümkün değildir. Her ne kadar bunun kullanımına ilişkin mevzuat kısıtlamaları/serbestlikleri bakımından farklı modlara, farklı muamele yapılması gibi haksızlıklar varsa da, bu dahi diğer modların serbestliklerinin kısıtlanması, bu kapsamda taban/tavan gibi sınırlamalar getirilmesi haklı görülemez, talep edilemez. Başkalarının yüksek fiyatının engellenmesi otobüsçünün neden işidir ki anlaşılamaz. THY pahalıysa diğerine binersiniz, olur biter.
Sigorta primleri
Maliyet oluşturan girdilerde sigorta primlerinin yüksekliğinden şikayet edilmekte ve devlet müdahalesi istenmektedir. Henüz serbest piyasaya yeni geçen taşıma sigortalarında prim serbestliğine taşımacılar alışmadılar, alışmak da istemiyorlar. Bildiğim kadarıyla 50’den fazla sigortacı var, siz uygun olanını seçebilirsiniz. Sigortacıların rekabet etmeyip anlaşarak yüksek prim aldıkları şikayeti yapılıyor. Bir başka kuruluşla birlikte TOF’un yapmış olduğu şikayet incelendi ve Rekabet Kurumunca “sigortacıların rekabet ettiği” gerekçesiyle reddedildi. Bir de, bazıları primlerin bölge farkına, şoför yaşına göre vs. değişmesini yanlış buluyor. Risk farklıysa prim de farklı olur. Siz, kendinize uygun sigortacı bulun, bulamıyorsanız sigortacılık yapın, acemi(!) sigortacılara gününü gösterin. Bu arada her şeyin zorunlu sigortayla çözülmesinin şart olmadığını, isteyenin ek ihtiyari sigorta yaptırabileceğini unutmayın. Bazıları kaskoyu zorunluymuş gibi gösteriyor, halbuki zorunlu değil ama hemen herkes yaptırıyor.
Akaryakıt fiyatları
Akaryakıt da serbest piyasaya tabi ama yüksek vergiler fiyatını yükseltiyor. Bunun ötesinde, rekabetin tam olduğu şüpheli. Satıcılar arasında yüzde 1 düzeyinde, yani 5 kuruş kadar dahi fiyat farkı olmaması düşündürücü. Buna rağmen akaryakıt fiyatları genelde taşımacının özel konusu olmamalı. Taşımacılar akaryakıttaki ÖTV, KDV ve hesap yöntemleriyle uğraşmamalı. Devlet buradaki büyük gelirden vazgeçmeyecektir. Bunun yerine sadece kendileri için çözüm geliştirip uygulatmaya çalışmamalı.
Teşvik anlaşılmalı
Devlet, bir yatırıma; konusuna, yapıldığı yere, teknolojisine, istihdam, dış ticaret, çevre gibi açılardan farklı davranma hakkına sahiptir. Aynı fabrikayı İstanbul’a kurarsanız daha az, Urfa’ya kurarsanız daha fazla teşvik verir. Bu, eşitliğe ve Anayasaya aykırı değildir. Taşımalar için de böyledir. Daha iyi bulduğu taşıma modunu daha fazla teşvik edip destekleyebilir. Eğer siz teşvik edilen modun iyi olmadığını veya sizin modunuzun daha iyi olduğunu düşünüyorsanız; anlatır, açıklar ve düzeltilmesini istersiniz. Ben sıkça havayolunun teşvikini anlamadığımı, karayolunda dahi olsa toplu taşıma olan otobüsçülüğün teşvik edilmesi gerektiğini söylüyorum. Bu kapsamda otobüsçülere de bir kolaylık istenebilir, ama diğerlerinin de cezalandırılması istenemez. Tüm modlardaki ticari toplu taşımaların KDV’nin yüzde 18’den yüzde 8’e düşürülmesi de doğru olur.
Özetle...
Otobüsçüler önce lüzumsuz örgütlenme çabalarını bırakmalı, sonra da serbest piyasaya aykırı değerlendirme ve taleplerden vazgeçmeliler. Tabii, serbest piyasaya karşı çıkıp bunun değiştirilmesini isteyebilirler, ama bu mesleki olmanın ötesinde siyasi bir yaklaşımdır. Bu arada taşıma modlarına farklı davranılmasının eşitliğe ve Anayasaya aykırılığı sakızını çiğnemekten de vazgeçmeliler. Tabii, boşa konuşmak ve enerji harcamak istemiyorlarsa. Dinleyenler alkışladıkça, korkarım bu boşa konuşmalar sürüp gidecek.■