Taşımacıların, özellikle yolcu taşımacılarının gündemi hemen her zaman yoğundur. Buna rağmen bazı dönemler yine de farklı özellik arz eder. Yoğun yolcu taşımalarının yaşandığı bir Kurban Bayramı geride kaldı. Bunu şimdi, yazın bitişiyle birlikte okulların açılması ve bununla ilgili servis taşımacılığı takip ediyor. Aslında servis taşımacılığı her yıl bu günlerde gündeme gelir. Ama daha çok taşıma ücretleri ile ilgili gündem oluşur. Bu sene bazı özel durumlar da eklendi ve gündemi meşgul ediyor. Bunca yoğunluğun arasında çözüm arayışları da artıyor. Bunlara saygı duymak gerekir. Ancak bu kapsamdaki çeşitli fikirlerin ne kadar isabetli olduğuna da bakmak gerekir. Bu nedenle özellikle de acele edilmemesinin önem taşıdığını belirteyim. Yoksa yanlış yollara gidebiliriz.
Olası yanlışlar
Servis taşımacılığı işini Ulaştırma Bakanlığı dışında bir yere bağlama eğilimi olabilir. Eğitimle ilgili olması nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı akla gelebilir. Bu çok yanlış bir gidiş olur. Öyle olunca turizm taşımalarını Turizm Bakanlığı’na, yük taşımalarını Ekonomi Bakanlığı’na bağlamak gerekir ki bu da çok büyük yanlışları getirir. Örneğin böyle yapıldığında Ulaştırma Bakanlığı gibi bir bakanlığımız kalmayabilir. Bir zamanlar bu türden yanlışlıklar yaşandı. Örneğin polisin, öğretmenin ayrı hastaneleri vardı. Hatta bazı taşımacıların demiryolu gibi taşımacı kuruluşların hastanesi olduğunu hatırlıyorum. Tabii, işçilerin hastaneleri Sağlık Bakanlığı’nda değil, Çalışma Bakanlığı’ndaydı. Bu durumun çok daha iyi olduğunu söyleyebilir miyiz? Şimdi askeri hastanelerin Sağlık Bakanlığı’na bağlanması tartışılıyor, ama bunun zorlukları olduğu kadar pek çok olumlu yönleri de var. O nedenle aynı konudaki işler aynı kurumda olmalı. Sağlık, Sağlık Bakanlığı’nda tüm eğitimler Milli Bakanlığı’nda, tüm ulaştırma faaliyetleri UDH Bakanlığı’nda olmalı. Bunun dışında bir yanlış da turizm alanında sıkça gündeme getirilir. Turizm taşımaları Turizm Bakanlığı’na bağlı olsun, turizm eğitimleri Turizm Bakanlığı’na bağlı olsun gibi. O zaman hangi taşımanın turizm taşıması olduğunu belirlemek zor olduğuna göre tüm taşımaları Turizm Bakanlığı’na bağlayalım. Hepimizde turistiz diyelim, hepimiz Turizm Bakanlığı’nın bağlısı olalım, olacak iş değil bunlar. Bunları unutmak lazım. Mevcut yapıyı eleştirmek başka, bunu çıkmazlara sürüklemek başka.
Yasal durum
Bu işin işinden çıkmak, sorunları çözmek için yasa arayışlarını öne çıkaranlar var olabilir. Ama önce mevcut duruma bir bakalım. Şu anda taşımacılıkla ilgili üç önemli yasa var. Birisi bütün taşıtları ilgilendiren Trafik Kanunu, diğeri sadece ticari taşımalar diyebileceğimiz şekilde, taşımaları ilgilendiren Taşıma Kanunu, bir de çeşitli konuları içeren Belediye Kanunu ki, bunun içinde ulaştırma konusu var. Önce onu sorayım; Trafik Kanunu ile Taşıma Kanunu’nun sınırları neler? Hangi konular birinin, hangi konular diğerinin içinde. Örneğin sürücülerde aranacak şartlar kimin konusu? Bunlar çok net değil. Taşıtlarda aranacak şartlar da keza öyle. Bunların yeniden bir gözden geçirilmesi gerekiyor. Bir başka husus ise Belediye ve Ulaştırma Bakanlığı yetkileri arasında. Bu konu uzun süre tartışıldı ve Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nde, “büyükşehir belediyelerinin ve diğer belediyelerin kendi kanunlarından gelen hakları saklıdır” diyerek sözüm ona bir çözüm bulundu. Bu çözüm, çözüm değil. Bu saklı olan hakların neler olduğunu niye açıklamıyoruz, niye net olarak bilmiyoruz? Bırakınız artık saklı olan bu hakları saklamayı da bunları açığa çıkaralım, hepimiz bunları bilelim ve konuşalım. Net olsun, herkes neyi yapacağını neyi yapmayacağını iyi bilsin. Dolayısı ile öncelikle bir yasadan önce mevcut yasaların durumuna iyi bakmak gerekir.
Toplu Ulaşım Yasası
Çözüm olarak; Toplu Ulaşım Yasası isteyenler olabilir. Ama bunların şunu düşünmesi gerekir: Böyle bakarsanız mevcut Karayolu Taşıma Kanunu, aslında toplu taşıma kanunu da değil mi? Böyle ise niye başarılı olamadı? Başarısızsa veya eksikleri varsa yenisi bundan hangi yönleriyle farklı olacak? Aynısını yeniden yapmanın gereği yok… Farklı bir bakış açısı gerekir. Öncelikle toplu taşımanın ne olduğunda acaba hemfikir miyiz? Örneğin minibüs dolmuş, taksi dolmuş taşımaları toplu taşıma mıdır? Keza ticari taksi faaliyetleri toplu taşıma kapsamına girer mi? İçinde bir kişinin gittiği ticari otomobil, yani taksi toplu taşıma sayılır mı? Sayılmazsa bunun çizgisini nereden çekeceğiz? Acaba toplu taşıma yanında ticari taşıma kavramını da dikkate almak zorunda mıyız? Toplu taşıma ticari taşımanın neresinde ve ne kadarı? Bu nedenle, bu kavramları netleştirip adına Toplu Ulaşım Yasası dediğimiz yasayı iyi belirlemeliyiz. Buna belki de ticari taşıma yasası dememiz daha doğru da olabilir. Keza bu yasada daha önce de söylediğim gibi, Trafik Kanunu ile Belediye Kanunu arasındaki sınırlar iyi çizilmeli. Belki de belediye kanunlarındaki ulaştırma ile ilgili hükümler, Trafik Kanunundaki hükümler ve Taşıma Kanunundaki hükümler tek bir yasada toplanmalı. Bazıları bundan ürkebilirler. Böyle bir yasanın olması bu yasanın sahibinin Ulaştırma Bakanlığı veya İçişleri Bakanlığı olacağı düşünülebilir. Yasanın sahibi olmaz. Bu yasayı sadece bir kişi belki koordine edebilir başlangıçta, çıkması aşamasında. Bunun dışında herkesin bir yasadan alacağı görevler vardır. Trafik yasasının bir kısmını İçişleri Bakanlığı yani polis uyguluyor, ama bu yasa tüm devletin yasası ve değişik bakanlıklara da görev veriyor. Dolayısıyla bunların tek bir yasada olması çok başlılığı önleyecek, belirsizlikleri giderecektir. Böyle tek bir yasa hali de mutlaka düşünülmelidir. Tabii ki üç tane yasadaki hükümleri toplayıp bir yasaya getirmek uzun vadeli ve büyük bir çalışma gerektirir. Bunu bazıları, ‘topu taça atmak’ olarak görebilirler, ama böyle zor bir işi göze almadan yapılacak bir çalışmadan pek de sonuç beklememek gerekir. Basit çözümler kolay görünürler, ama çoğu zaman işe yaramazlar. Hatta yeni sorunlar yaratabilirler.■