Bu haftaki köşe yazımda tüm taşımacıların ortak bazı konuları yanı sıra otobüsçülerin alışılmış/periyodik/kronik örgütlenme faaliyetlerine ilişkin değerlendirmelere yer vereceğim. Ama madem ki taşımacılık bir ticari faaliyet, öyleyse işin özü serbest piyasa düşüncesi deyip oradan başlayalım…
Serbest piyasayı anlamak…
Beğenir veya beğenmezsiniz, taraftarı olur veya olmazsınız ama dünyada ve ülkemizde bir serbest piyasa gerçeği ve olumsuz yanlarına rağmen bir başarı gerçeği, en azından tercih edilme gerçeği ortada. Serbest piyasada mal ve hizmet piyasaları rekabetle oluşacak. Başkalarından mal veya hizmet alırken rekabetten memnun oluyorsanız, kendi mal veya hizmetlerinizin de aynı esasa tabi olmasına rıza göstereceksiniz. Ama “benim işim farklı, benim işim hariç serbest piyasa” deme hakkınız yok. Serbest piyasa yanlıları kadar karşıtlarının da piyasada yeterli rekabet olmasını isteme hakları var. Bu sağlanamadığında usulünce müdahale de serbest piyasaya aykırı değil.
Akaryakıta tavan fiyat
Akaryakıt fiyatlarında dünya şampiyonu olmamızda, şüphesiz ki devletin rolü uyguladığı yüksek vergiler nedeniyle çok fazla. Ancak bu dahi akaryakıt sektöründe rekabet olmasını ve rekabet sonucunda uygun fiyat oluşmasını beklemeyi haksız kılmaz. Geçmişte akaryakıt sektöründe rekabet olmadığını düşündüğümüzü, gerekçeleriyle sunduk. Rekabet olmadığına ilişkin şikayetlere bağlı olarak yapılan incelemelerde doğrudan bu anlama gelmeyen bazı ağır cezalar da verildi. Ama uygulanan fiyatlarda bir kuruşun ötesinde bir fark oluşmadı. Böyle olunca da devlet, tavan fiyat tedbirine başvurdu. Uygun ve yerinde bir müdahale. Biraz fiyatlar düştü. Benim gibi benzin kullanıcıları daha az olmak üzere, herkes bundan faydalanıyor. Daha iyi olduğuna inandığım benzin kullanıcılarının suçunu anlamış değilim.
Hoşafın yağı…
Bu arada “kâr marjımız düşük, rekabet ediyoruz ama bizden bu kadar” diyen dağıtıcı şirketler yeni duruma uyum gösteriyor. Önce belirtelim ki rekabet yoluyla indirim yapma imkanı olmadığını söyleyenler bazı kampanyalar ve bazı kartlar yoluyla yüzde 10’u geçen indirimler verebiliyorlardı. Sormak gerekmez mi: Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Tabii, tavan fiyat kârlarını düşürünce şimdi bu indirimlerini azalttılar. Böyle olunca taşımacılar tavan fiyat yoluyla kazandıklarını, kartlarla aldıkları indirimin azalması sonucu kaybettiler. Belki de zararlı çıktılar. Tabii, bu kart işine aracı olanların da “hoşafın yağı kesildi” misali kayıpları, herkesin gözünün önünde…
Sigorta…
Sigortacılar, hayır kurumu değil, ticari kuruluşlardır. Öyleyse, onlar da yaptıkları işten para kazanacaklar. Eğer zarar ediyorlarsa giderlerini azaltma ve/veya gelirlerini arttırma yoluna gideceklerdir. Onlara “zarar ediverin, başka yerden kazanırsınız” deme hakkımız yok. Onların zararı pahasına devlet, “aldıkları primleri düşürsün” düşüncesi serbest piyasaya uymaz. Üstelik serbest piyasaya aykırı yüksek primleri ortaklaşa belirledikleri şikayetleri de para etmedi. Gerçekten piyasada rekabetle oluşmuş farklı primler var.
Bu arada “sigortacının zararını kim karşılayacak” veya “yüksek primi kim ödeyecek” sorusu önemli. Bunun cevabı basit: Zararı kim veriyorsa yüksek pirimi o ödeyecek. Ben, bu zarardan sorumlu olmadığıma göre, niye çözümün içine dahil edileyim? Yoksa benim primim de artacak. Haksızlık yapıldığını düşünenler başka sigortacı arasın. Ha, bir de taşımacılar ucuz primli bir sigorta şirketi kurabilir veya alabilir? Bunun yerine iyi bir sigortacı bulup düşük primle sigortalarını yaptırabilirler.
Yaz sezonu geliyor
Giderleri azaltmak önemli. Bunun sınırlı olduğu veya hiç olmadığı yerlerde çare gelirleri arttırmakta. Tabii, hiçbirini yapamıyorsanız mevcut işinizi yapabilenlere bırakıp kendinize yeni bir iş bulacaksınız. “Bekara karı boşamak kolay” deyip bana kızanlar olabilir. Ben, sadece serbest piyasayı anlattım, belki de savundum ama serbest piyasanın sorumlusu ben değilim.
Yaz gelince işler çoğunlukla açılır. Yolcu taşımacılığında bu nettir. Özellikle uçaklar yazın daha çok yolcu, çok daha yüksek fiyatla taşırlar ve kazanırlar. Bunun ahlaki yanı da olabilir, ama otobüsçülerin para kazanmayı başaran havayolculara ahlak dersi vermelerinin ötesinde kendilerinin de para kazanmaya yönelmeleri önemli. Bunun aracı da “uygun fiyat, uygun hizmet”tir. Uygun demek, yüksek demek mi? Yazın fiyatta evet. Ama uygun hizmet illa lüks veya çok hizmet değildir.
Yine örgütlenme…
Otobüsçüler örgütlenmeye çok önem verir. Sivil toplum, tabii ki çok önemli, ama mesleki faaliyetlerde amaç değil sadece araçtır. Bunu amaç haline getirip enerjiyi hep ona yöneltmek niye? Şimdi de konfederasyon kuracaklarmış. İsterlerse -ki iş buraya varacak- ultra süper konfederasyon da kurabilirler. Bu yolla ‘beraberlik’ anlamındaki birlik’i veya ‘üst örgüt’ anlamındaki Birlik’i amaç da edinebilirler. Ama şu soruya cevap şart: Bu sayede uygulayamadığımız hangi mesleki hareket veya Meclis ile Hükümete kabul ettiremediğimiz hangi mesleki çözüm başarıya ulaşacak? Tamam, bu örgütte çeşitli koltuklar olacak, zorunlu kayıt olacak, aidat gelecek, gösterişli toplantılar olacak ama otobüsçünün sorunu bunlar değil ki!
Tabii, bunların çözümlerinin serbest piyasaya uygun olmasını söylemeye bile gerek yok. Serbest piyasaya aykırı çözümleriniz kabulü mümkün olmayan hayaller olarak kalacaktır. ■