Geçen hafta TOFED Genel Kurulu’na, otobüsçülük gerçeklerini ve sivil toplum anlayışına ilişkin tespitler, tahminler yaptım. Pek de yanılmadım. Önce, belirteyim ki Genel Kurul’da protokolün düzeyi iyi ama katılımın nitelik olarak düzeyi yeterli mi? Firma sahipleri yeterince orada mıydı? Bu hafta daha çok söylenenleri yorumlayacağım. Herkes az eleştiri, çok övgü yapıyordu, niye? Bazı tespitler var, ama pek somut ve gerçekleştirilebilir öneri yok. Var da söylemekten mi korkuluyor, yoksa söylenecek somut yeni önerileri yok mu? Gazetelerdeki notları kısaca gözden geçirelim.
Sn. Mehmet Erdoğan
“10 yıl öncesine göre daha zor bir dönemdeyiz, sıkıntılarımız büyüdü” demiş, ama önemli olan bu zorlukları ve sıkıntıları belirtmesiydi; yok! Bilet KDV’sinin indirilmesi ve akaryakıt ÖTV’sinin iadesini bir kez daha tekrar edip Bakanlıktan bir kez daha yetki devri istemiş, ama ne hangi yetkiler olduğunu ne de bir örneğinin hangi kurumda olduğunu belirtmiş. Bu arada Bakan, yetki değil sorumluluk verebileceklerini söylemiş.
Sn. Mustafa Yıldırım
“Yolcu azlığı ve düşük doluluk nedeniyle bir seferden para kazanılamıyorsa otobüs yatsın, daha iyi” demiş. Güzel de, ellerini tutan mı var, niye yapmıyor otobüsçüler? Bir de, “güçlü firma” demiş. Bu tavsiyeyi de yerine getirecek, yine otobüsçüler… Yatan otobüsün parasını karşılayacak bir sistemden söz etmiş, ama ortada sistem yok. Bir de sefer tahdidi gibi bir şey istemiş. Nasıl mümkün olacaksa…
Sn. Halim Mete
Sektörün dimdik ayakta olduğunu ve gücünü arttırarak devam ettiğini söylemiş. Moral verici, standart bir konuşma ama gerçek mi? Eğer durum buysa, şikayetler niye?
Sn. Talat Aydın
Geçen hafta yapılan Yönetmelik değişikliğini anlatmış. 90 günlük kapasite altına düşme süresinin 1,5 yıla çıkarıldığını (5 yıl için Z.D), yetki belgesi yenileme süresinin uzatıldığını söylemiş. Bence de bunlar iyi oldu, ama benim başka konularda konuşması beklentim vardı.
UDH Bakanı Sn. Binali Yıldırım
Konuşmasının en güzel kısmı, babasının kendisine, “Beni bu sektöre neden soktun?” dediğini ve otobüsçülükten çıkarken (kurtulurken) kurban kestiğini anlatması… Ben hep yazarım, otobüsçülük zor bir iş! Girip de veya çıkmayıp da ‘zor’ demek sadece bilineni tekrar.
Otobüsçülüğün dünyaya örnek olduğu ve konforun uçaklardan da iyi olduğu sözleri moral verici, ama…
“Otobüsçülüğü ihmal etme lüksümüz yok” demiş, ama içi pek de dolmamış. Bu kapsamda karayoluna yapılanlar anlatılıyor. Bunu, hepimiz bazı detaylar dışında kabul ettik, teşekkür ettik ve devamını diledik. Zaten devamı da yapılıyor. Karayolu tüm motorlu karayolu taşıtları için yapılır. Esas sorulan ticari taşımalar ve yolcuda otobüsle yapılan ticari toplu taşımalar için özel olarak ne yapıldığı… Bu alanda tek ve esas örnek, Karayolu Taşıma Mevzuatı ile sınırlı.
Sektörün küçülmediğini, aksine büyüdüğünü söylemiş. Firmaların yolcu sayısının ve cirolarının arttığını da belirtmiş. Bazı firmalar için doğru, ama tüm tarifeli taşımalar için şüpheli.
Bakanımız doluluk üzerinde durmuş. Çok önemli bir konu. Sektörün sadece bazı dönemlerde iş yapıp doluluk sağladığını da belirtmiş. Bu doğru, ama biraz da işin karakteri. Kimsenin suçu değil. Önemli olan kötü dönemde ne yapılacağı. Azalan otobüs sayısı daha iyi doluluk eldesi için mi, yoksa yolcu sayısının azalmasının bir sonucu mu? Doluluğun artması yönünde Bakanlığın bir katkısını ben bilmiyorum. Kötüye giden işler otobüs sayısını azaltırken seferleri de azalttı; doluluklar zorunlu olarak biraz arttı. İşlerin kötüye gitmesinin, yani maliyet artışının ve gelir azalışının doğal bir sonucu oldu. Her musibetten bir hayır doğması gibi…
Tek tip otobüs yerine yolculuk kapasitelerine esas olacak şekilde, farklı büyüklüklerdeki otobüslerin sefere konmasının sağlandı demiş; ben bunu anlayamadım. Bakanımızın veya gazetelerin bir ifade hatası mı var?
Seyahat talebinin arttığı sözü doğru, ama bu, şehirlerarası tarifeli otobüsçülüğe olumlu yansıdı mı? Kentiçi ve kısa mesafe (iliçi ve 100 km.ye kadar şehirlerarası) taşımalar arttı. 200-300 km.lik tarifeli hatlarda da artmış olabilir. Ama bunlar pek yekun tutmaz. Yolcu sayısı ile seyahat uzaklığının çarpımından oluşan taşıma miktarı ise, bana göre, artmadı. 1500 km.lik bir hattaki bir yolcu eksilmesini telafi etmek için 150 km.de 10 kişiyi taşımak gerekir. Ben “1500 km. seyahatler otobüsle yapılsın” demiyorum ama taşımaların azaldığını belirtiyorum.
Faydalı somut öneri…
Herkes korkusuzca değerlendirme, tespit ve gerekirse eleştiri yapmalı. Herkes problemlere ilişkin çözüm önerilerini somut olarak ortaya koymalı. Mesela, ben, dolulukların yükseltilmesi konusunda ‘nasihatin ötesinde bir öneri’ bekliyorum. Bakan’ın bulunduğu bir toplantı övgüler ötesinde somut talepler için bir fırsat olmalıydı. “Otobüsçülüğün desteklenmesi lazım, dolulukların arttırılması lazım, firmaların büyümesi lazım, mevzuatın gözden geçirilmesi lazım” türü hoşa giden ama faydası pek de olmayan sözleri artık bırakalım.
Yoksa bu otobüsçülerin işleri iyi de, üzerimize gelmesinler diye zorda olma taklidi mi yapıyorlar?
Dört firmaya bir dernek
Geçen yazımda belirttiğim gibi D1 belgeli taşımacılıkta 4 firmaya bir dernek düşüyor. Otobüsçüler zamanlarını bu derneklere ayırıyor, ama bir fayda da görmüyor. Önce güçlü bir dernekte birleşilmeli, sonra da boş lafı aşan tespitler ve öneriler yapılmalı. Haa, bir de herkes serbest piyasayı içine sindirsin. Serbest piyasaya aykırı kolaycı çözümler terk edilsin. Plaka tahdidi, yetki belgesi tahdidi derken şimdi de sefer tahdidi gibi çözümleri unutun. Müsteşarımız Talat Bey, Bakanlıkta oldukça temel anlayışa aykırı bu yanlış taleplerin hiç şansı yok!
İyi ki orada da faydasız yanlışların şansı yok! ■