2017-02-13 16:19:22

Olmayacak duaya amin…

Dr. Zeki Dönmez

zeki.donmez@tasimadunyasi.com 13 Şubat 2017, 16:19

Yazılarımda hukukun ve bunun aracı olan mevzuatın önemine sık sık değinirim. Kış lastiği zorunluluğuyla ilgili bir gelişme, bu konuda yeni bir yazı yazma isteğimi artırdı. Üstelik ülkemizin yoğun bir Anayasa tartışması içinde olması hukuku zaten gündemimizde tutuyor. Buna gösterilen ilgi hukukun öneminin bir ifadesi değil mi? Tabii ki hukuk Anayasa ile başlıyor, ama orada bitmiyor. Kanun, tüzük, yönetmelik, tebliğ, yönerge, genelge, sirküler, tamim, nizamname gibi çeşitli düzeylerde düzenlemeler yapılıyor; hepsinin ortak adı da mevzuat oluyor. 

Yazılı hukuk

İngiltere gibi istisnai ülkelerde 900 yıldır yazılmadan uygulanan bir anayasanın bulunduğunu biliyoruz. Bunun dışında hukukta yazılı olmak esastır. Bu, kalıcılık ve değiştirilemezlik sağlar. Mevzuatın pek önemli bir kısmı Resmi Gazetede yayımlanarak hem kalıcı hale getirilir hem de herkesin bilgilenmesi sağlanır. Resmi Gazetede yayımlanmayanlar da ilgili kuruluşlarca yine duyuru amacıyla yayınlanırlar. 

AB mevzuatı

Her ülke kendi mevzuatına göre işlerini yürütür. Ancak taraf olunan, imzalanan uluslararası belgeler de aynı işlevi görür. Bugün bazı dış kaynaklı mevzuatın geçerli olduğu, hatta Anayasa hükmü gücünde olduğunu kabul edip kendi mevzuatımıza geçirmiş durumdayız. AB ile imzaladığımız bazı sözleşmeler bu bakımdan özellik arz ediyor. Geçenlerde Danıştayın, trafik sigortası ile ilgili bir iptal kararında ilgili AB sözleşmesinin de gerekçe kabul edildiğini yazmıştım.

Kanun kapsamı…

Anayasa gibi genel içerikli olanlar dışında her mevzuatın bir kapsamı vardır. Yapılacak yeni bir düzenleme kapsamına girdiği kanun içerisinde yapılır. İlk kez karşılaşılan konularda yeni bir kapsamla yeni bir kanun hazırlanır. Belirli kapsamda olmayan ‘torba kanun’lardan söz edilebilir. Bunlar tek başlarına özel bir kanun olmaktan ziyade ilgili kanunlarda ekleme dahil değişiklikler getiriyorlar. 

Ortak alanlar

Hemen her faaliyetin kendine özgü bir kanun alanı vardır. Taşımalar da böyledir. Bunun ötesinde pek çok faaliyeti ilgilendiren alanlar da vardır. Eğitim, vergi, sigorta, kaza, teşvik vb. düzenlemeler hemen her türlü faaliyeti kapsarlar. Bu durum, taşımalar için de geçerlidir. Bu arada ekonomik faaliyetlerle ilgili özel bir kanun olarak Türk Ticaret Kanunu pek çok hususu kapsamaktadır. Tüm ekonomik faaliyetler buna uyacağı gibi başka kanunları da olan taşıma, sigorta gibi konularda da buna uyum gerekir. 

Taşıma kanunları

Taşımacılıkla ilgili çeşitli özel kanunlar da söz konusu. UDH Bakanlığı Kuruluş Kanunu gibi ortak olanlar yanında her taşıma moduyla ilgili özel kanunlar da bulunuyor. Bunların bir kısmı o moddaki taşımaları düzenlerken bir kısmı da o modda hizmet verecek kurum ve kuruluşların yapısını düzenliyor. Yapılacak bir yenilik veya değişiklik ancak ilgili mevzuatında yapılabilir. 

Kara taşımaları

Karada gerçekleşmekle birlikte demiryolunun ayrı mevzuatı olan bir mod olduğu düşünülürse geriye karayolu taşımaları kalıyor. Buna ilişkin olarak Karayolları Genel Müdürlüğünü, özel kanunu olan en önemli kuruluş olarak görebiliriz. Bir de Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü (AYGM) var ki bu tüm modlarla ilgilidir. Karayolu taşımalarıyla ilgili iki önemli mevzuat Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolu Taşıma Kanunu. Belirtelim ki bunlar karayolu taşıma ve trafiğine ilişkin ana mevzuattır. Karayoluyla ilgili bir değişiklik bunlarda yapılmak zorundadır. Bunun başka modun mevzuatında yapılamaması gibi başka bir modla ilgili düzenlemeler de bunlarda yapılamaz. 

Yönetmelikler

Kanunda yer alan ana kurallarla ilgili açıklayıcı düzenlemeler bu türden mevzuatla yapılıyor. Yukarıdaki kanunların gereği olarak karayoluyla ilgili iki ana yönetmelik, Karayolları Trafik Yönetmeliği ve Karayolu Taşıma Yönetmeliği var. Taşıma ile ilgili kanunlarda yapılması mümkün olmayan konulardaki düzenlemeler ile ilgili kanunuyla dahi yapılamayan, başka modlarla ilgili düzenlemelerin karayoluyla ilgili adı geçen yönetmeliklerde yapılması tabii ki mümkün değil. Ayrıca bu yönetmeliklerde yeni bir esas ve alan getirilmesi mümkün olmayıp kanunun yetki verdiği alanlarda düzenleme yapılabilir. Örneğin; Taşıma Kanununun kapsamadığı bir trafikten men cezası Karayolu Taşıma Yönetmeliğiyle getirilemez. Keza ancak kanunlarla getirilebilecek idari para cezalarının da yönetmelik ile getirilmesi mümkün değildir. 

Karayolu Taşıma Kanunu ve Karayolları Trafik Kanununun alanlarının veya kapsamlarının sınırlı olmasına bağlı olarak bunların yönetmelik alanları da sınırlı olmak zorundadır. Ancak bu iki Kanunun sınırlarının net olmaması yönetmeliklerinin de sınırlarının belirlenmesini zorlaştırmaktadır. Bu yönüyle bu iki Kanunun yeniden hazırlanması, gerekli netleştirme yapılamıyorsa tek kanunda toplanması düşünülmelidir. Bu kanunlara ilişkin olarak belediye ve büyükşehir belediye kanunlarıyla ilgilerinden ve çelişkilerinden de söz etmek gerekmektedir. 

Kış lastiği düzenlemeleri

Kış lastiği zorunluluğu; 8 Kasım 2012 tarih ve 28461 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan, araçların yüklenmesiyle ilgili, Yönetmelik türünden bir mevzuat içinde yer aldı. Bu Yönetmeliğin, dolayısıyla kış lastiği zorunluluğunun dayanağı 1 Kasım 2011 tarih ve 28102 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan UDH Bakanlığı Kuruluş Kanunu idi. Yönetmeliğe göre 1 Aralık-1 Nisan tarihleri arasında kış lastiği takılması esastır. Bunun Bakanlıkça bir ay uzatılması yetkisi yanında cezalandırılması da Yönetmelikte yer aldı. Yönetmelikte yer alan diğer kurallara uymayanlara Trafik Kanunu hükümlerine göre para cezası dahil cezalandırma yapılırken, kış lastiği zorunluluğuna aykırı hareket eden araçlara UDH Bakanlığı Kuruluş Kanununa göre cezalandırma yapılması öngörülüyordu ki bunun için de idari para cezası da vardı. Acaba bu kuralın yeri, denetleme yetkilileri ve idari para cezası kuralı uygun muydu? 

Yeni düzenleme…

9 Şubat 2017 tarih ve 29974 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 687 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ikinci maddesinde kış lastiği zorunluluğu yeniden düzenlendi. Bunun dikkat çeken hususları şunlar: 
• Kış lastiği zorunluluğu 65/A maddesi olarak Karayolları Trafik Kanunu içine alındı. Bu, UDH Bakanlığı Kuruluş Kanununun verdiği düşünülen yetki yerine doğrudan ilgili olduğu Trafik Kanununa dayandırılması, yönetmelik düzeyinden kanun düzeyine yükseltilmesi açılarından önemliydi. 
• Yeni kanundaki cezalandırma hususları da çok önemli. Artık zorunluluğun Trafik Kanununa geçmesine bağlı olarak bu kanun hükümlerine göre idari para cezası uygulanabilecektir. Bunun miktarı da 625 TL. Yine bu maddeyi polis ve jandarma dışında uygulayacak Ulaştırma Bakanlığı personeli ile sınır kapılarındaki Gümrük ve ticaret Bakanlığı birimleri yeni madde metni eklenerek yasallıkları sağlanmış oldu. 
Yukarıda belirtilen iki husus kanun tekniği açısından gereğinin yerine getirildiği inancını bana veriyor. 
• Yeni kanunda uygulama süresi belirtilmeyip illerin hava ve iklim şartlarına göre belirlenmesinden söz ediliyor. Yani Bakanlık bunu Kasımda başlatma gibi imkana da sahip. 
• Yeni kanunda yetkinin Bakanlıkça valiliklere verilme imkanı da söz konusu. Bu yetki verildiğinde valiliklerin ilin iklimine göre uygulama yapması da kolaylaşacak. 
• Yukarıda belirtilen idari para cezasını azaltmaya veya iki katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınıyor. 
• Yönetmelikteki cezalandırma yetkilerinin buraya alınmasının ötesinde kuralı ihlal eden araçların cezalandırmayı takiben en yakın yerleşim birimine kadar gidebilmeleri izni de buraya alınmış. 

Yönetmelik düzenlemesi

Yeni kanun maddesinde, bu maddeye ilişkin usul ve esasların UDH Bakanlığı tarafından belirleneceği de yer alıyor. Yani araçların yüklenmesiyle ilgili yönetmelikteki düzenlemenin aynı veya başka bir yerde yeniden yapılması gerekecek. Sanırım valiliklere yetki devri de bunda yer alabilir. Yeni düzenlemede tüm iller için esas olacak asgari zorunluluk ayları belirtilerek bunun ötesinin valiliklere bırakılması uygun olur. Bu arada İstanbul gibi kar yağışından trafiğin çok fazla etkilendiği, hayatın zorlaştığı yerlerde ticari olmayan araçların, bu kapsamda özel otomobillerin de kış lastiği zorunluluğu kapsamına alınmasından söz edilmişti. Mevcut düzenleme “ticari araçlar” sınırlaması getirmiyor, “taşımalarda kullanılan araçlar” diyor. Eskisiyle de aynı olan bu ifadenin özel araçları kapsayacak şekilde yorumunun kapısı açılmış değil. Dolayısıyla valiler de süreyi değiştirmenin ötesinde araç kapsamını değiştiremez. Bilmem, böyle bir yetkinin, en azından valiliklerce duyurulan günlerdeki zorunluluk şeklinde verilip, uymayan araçların o günlerde trafiğe çıkamamaları, çıkmaları halinde kural ihlal cezası (para cezası) almaları şeklinde verilmesi uygun olabilir miydi? 

Bir örnek daha…

Otobüsle yolcu taşımacıları sık sık belge almada asgari özmal koltuk kapasitesinin artırılmasını isterler. Kanun, şekilsel olarak Bakanlığa bunu yönetmelikle belirleme yetkisini veriyor. Bakanlık da mevcut yönetmelik ile bu yetkisini kullandı. Şimdi bunu arttırmanın gerekçesi lazım. Rekabeti azaltmaktan başka bir gerekçesi var mı? Yok. Bazıları da belge ücretlerinin artırılmasını isterler. Gerekçe ne? Yine aynı rekabetin azaltılması. Aynı amaçla başka öneriler de yapılabilir. Hepsinin niyeti yine aynı. Buna rağmen bunlar yapılabilir mi? Evet. Ama yapılan Karayolu Taşıma Kanununun, ilgili diğer kanunların, Hükümetin karar verdiği rekabetçi piyasa ekonomisi anlayışının ve taraf olunan uluslararası sözleşmelerin ihlali olur. Bu da yargıdan döner. Ben, yargıya götürüldüğünde iptal edileceğinden kesinlikle eminim. Yeter ki birileri götürsün. Bunun örnekleri çok. Peki, kuralların gerektirdiği iptal kararı hukuki olmaz mı? Olur. Peki, hukuk dışı çözüm buna rağmen uygun karşılanabilir mi? Hayır. Hukuka aykırılığı bilinen bir düzenleme talep edilebilir mi? Evet. Ama aklıselim bunu kabul etmez. ■
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.