Seyahat talebindeki aşırı artışlar bayramlarda yolcu taşımacılığında yetersizlik ve sıkıntılar getirir. Bunu tüm modlarda hissederiz. En fazla sorun ise karayolunda yaşanır. Bunun en önemli nedeni, diğer modlarda neredeyse hiç olmayan özel araçların bayram dönemlerinde yoğun biçimde trafiğe katılmalarıdır. Büyüklüğüne bağlı olarak en büyük sıkıntıların İstanbul’da yaşanmasına da pek şaşırmamak gerekir.
Bayramlarda, karayolunda, öncelikle yol yetersizliğinin yaşandığını görürüz. Tabii, köprüler de bunun tamamlayıcısıdır. İstanbul’a ilişkin sıkıntıları ise İstanbul’a yönelik şehirlerarası yollar ve İstanbul içi sıkıntılar olarak ayırabiliriz. Bu sorunları iki yaka arası ve her yakanın içinde bölümlendirmek mümkündür. Marmaray, tüp karayolu geçişi ve Üçüncü Boğaz Köprüsü gibi yatırımlar, iki yaka arası sorunlara çözümler getirse de problemlerin bitmeyeceğini, özellikle de her yaka içindeki sıkıntıların artarak süreceğini söyleyebiliriz. Bunu düşünen bazıları, İstanbul’dan kaçmaya başladılar bile… Özellikle yazlık yerleşimlerde mülkü olanların doğalgaz imkanı yaratılmasıyla buralarda yerleşebileceklerini daha önce de yazmıştım. Bundan hem onlar yararlanır hem de İstanbul.
Otogar sıkıntıları
Artan talep, şehirlerarası tarifeli taşımacılığın kullandığı otogarları da yoğunlaştırıyor. Bayramlarda yetersiz kalan otogarlara en büyük örnek İstanbul Otogarı. Bu bayram da saatlerce otogara giremeyen otobüsleri ve beklemekten sıkılıp inen yolcuları gördük. Tabii, bunun sonunda sefere çıkacaklar da gecikti. Yeni yatırımlarla kısa sürede otogarın yetersizliklerini gidermek mümkün olmadığına göre ilk akla gelen, mevcut kapasiteden daha iyi yararlanmaktır. Otobüslerin zamanında gelip, peronlarda daha kısa süre kalması, yanlış -hatta bayram döneminde tüm- otobüs parklarının engellenmesi, servis araçlarının kullanımlarının düzenlenmesi gibi çözümler iç trafikte akışkanlık sağlayabilir. Tecrübeli otogar yöneticilerinin bunu bildiklerinden ve engellenmedikleri sürece uyguladıklarından şüphe edilemez. Yeter ki güç sahipleri güçlerini yanlış kullanıp onlara engel olmasınlar.
Sayıyı azaltmak şart
Alınan tedbirlere rağmen sorunların çözülemediği görüldü. Bir kaptan şoför, televizyonda yeni otogar isterken, bir başkası Anadolu yakasında ek otogar önerdi. Acaba, ek otogar sorunları çözer mi? Ek otogarın çözüm olabilmesi, mevcut otogarı kullanan otobüs sayısını azaltabilmekle mümkündür. Bu nasıl mümkün olur?
Alibeyköy Otogarı
Kısa bir süre önce yapılıp hizmete açılan bu otogar, hem büyüklük hem de hizmet kalitesi açısından ülkemizin üç-beş büyük otogarındandır. Bütün olumluluklarına rağmen İstanbul Otogarı’nın yükünü hiç hafifletmemiştir. Yapılan sadece İstanbul Otogarı’ndaki kalkış-varış sonrasındaki indirme-bindirmeleri sağlamasıdır. Daha kötü pek çok otogardaki kalkış-varış imkanı ne yazık ki burada bulunmamaktadır. Bunu anlamak mümkün değildir. Mevcut kalkış-varışların yüzde 15-20’si buradan yapılsa İstanbul Otogarı’ndaki sorunlar ya hiç yaşanmaz ya da katlanılır boyutta olurdu. Farklı işletmecileri olduğunda bu durum, hizmette ve çıkış ücretinde rekabet yaratıp ayrıca işe de yarayabilirdi. Bazıları, bahane türünden bir gerekçeyle “ama buranın T1’i yok” diyebilir. Buraya istendiğinde T1 almak o kadar kolay ki. Yeter ki burayı kullanım sonucu diğer otogarın gelir kaybı yaşamasını, sıkıntılardan daha önemli görmeyin.
Anadolu Otogarı
Şüphesiz ki buna ihtiyaç var. Ancak bir anlayış değişmediği sürece katkısı sınırlı olur. Yeni anlayış buranın, Alibeyköy gibi sadece kalkış sonrası veya varış öncesi indirme-bindirme amaçlı olmaması, önemli sayıda seferin buradan yapılmasıdır. Böylece otobüslerin servis ve Köprü giderleri azalabilir, otobüsün seferde kullanım süresi kısalabilir, hatta bir otobüsle daha fazla sefer bile yapılabilir. Tabii, bunun için belediyece, Anadolu ve Avrupa yakalarındaki terminaller arasında iyi bir ara ulaşım veya aktarma imkanı yaratılmalıdır. İsteyenler servisleriyle bunu destekleyebilir. Aslında daha fazlasını bile söylemek gerekir. Anadolu yönüne gidecekler Anadolu yakası, Trakya yönüne gidecekler de Avrupa yakası terminalini kullanmalı, Ankara-Edirne gibi transit geçişler dışında köprülerden otobüs geçmemelidir. Bu öneriye kızanlar olabilir. Bunun uzun vadeli olduğunu ben de kabul ediyorum. Ancak buna alışıp kabullenmediğimizde servis maliyetlerinden, Köprü beklemelerinden şikayet eder dururuz. Bunu otobüsçüler yapmadığında yolcular yapacak. Diğer vasıtalarla Anadolu yakasına geçip, oradan muhtemelen zamanında kalkacak ve daha da uygun ücretli olacak otobüse binecekler. Bunun, başarılmasının daha zor olduğu havayolunda başarıldığını herkes görmeli. Yapmamak için bahane aramak yerine, buna inanıp sorunlara çare aranmalı.
Harem Otogarı
Bütün olumsuzluklarına rağmen kabul etmek gerekir ki bu otogar Anadolu’ya gidecek pek çok yolcu için çok uygun bir yerdedir. Buranın sorunları kapatılmasını gerektirmez. Kimseye zorla kullandırılmıyor; hele Anadolu Otogarı yapıldıktan sonra. İmkan olduğunda sadece kalkış-varış yapacak otobüsler için buranın kullanımının sürmesi çok yerinde olur. Dedim ya, kimseye zorlama yok! Belki bir yasak bile koymadan, sadece her otobüsten buradan kalkmış gibi ücret alırsanız, kimse menfaati olmadan kullanmaz. Dedim ya, önemli olan bakış açısının değişmesidir. Otobüsçülüğün kurtuluşu için de bakış açısının değişmesi şarttır. Aksi halde lüzumsuz şikayetler, gerçekleşmeyecek talepler sürer gider. Bunun için bir de, İstanbul Otogarı’nın ‘yap-işlet-devret’teki kullanımının biteceği 2019’un gelmesi, bu otogarın menfaatleri düşünülmeden İstanbul’un sorunlarına çözüm aranma ortamına kavuşulması önemli görülüyor. ■