Uzun süredir sesi çıkmayan Sektör Meclisinden nihayet ses geldi. Bilmem, bunda gazetemizin de “Sektör Meclislerinin faaliyeti yok” şeklindeki yayınlarının payı oldu mu? Her neyse, önemli olan sesinin çıkması, otobüsçülerin sorunlarını dile getirmesi. Nihayet, geçtiğimiz hafta TOBB’da otobüsçülerin sorunları Sektör Meclisi tarafından dile getirildi. Bu sorunlara bir göz atmakta fayda var.
Engelli uyumu
Bilindiği gibi, engelli uyumu, Yönetmeliğe bırakılmıştı. Otobüsçüler Engelliler Yönetmeliği ile ilgili kendilerinden görüş istenmediğinden, şikayetçiler. Günümüz sivil toplum çağı. Dolayısıyla sivil toplumunun öneminin bilinmesi ve görüşlerinin alınıp itibar edilmesi gerçekten önemli; ben de bu taleplere katılıyorum. Ancak burada önemli bir husus var. Engelliler ile ilgili problem, Kanun ile çözülmedi. Uyumu mümkün olmayan veya çok zor olan, pek çok taşıtın Kanun ile belirli bir tarihe kadar uyum sağlaması gerekiyor. Bu ise hayli zor. Bazıları Kanunlardaki yanlışları Yönetmelik ile düzeltmeye kalkarlar. Sektör mensupları gibi bazı bürokratlar da zaman zaman katılır bu görüşe. Şu bilinmeli ki, Kanuna aykırı iş yapılmaz. Kanundaki yanlışlar da Yönetmelik ile düzeltilmez. Yönetmelik, sadece Kanunun verdiği yetkiye dayanarak boşlukları doldurmak içindir. Yönetmelik ile Kanunu düzeltmeye çalışmak TBMM’yi yok saymaktır. Bu nedenle, otobüsçülerin sorunlarının Yönetmelik ile değil Kanun değişikliği ile giderilebileceğini hatırlatmayı bir görev görüyorum.
Kısa mesafe taşımalar
Sektör Meclisinde dile getirilen diğer bir sorun; kentiçi, iliçi 100 kilometreye kadar şehirlerarası taşımalarla ilgili belirsizlikler -belge yetersizlikleri, tanım yetersizlikleri gibi sorunlar- ifade edilmiş. Bunun çözümü olarak da mevzuat değişikliği önerilmiş. Öncelikle belirtelim ki, burada bir belirsizlik söz konusu değil. Taşımalar, bilindiği gibi, her ne kadar kentiçi diyorsak da belediye alanı dememiz lazım, zira bazı büyükşehirlerin bir kent olarak görülmesi mümkün değil, ama bunlar bir belediye. Örneğin bir Balıkesir, tamamına bir kent demek mümkün değil. Birbirinden 50 -100 kilometre uzaklıktaki noktalar kent oluşturmaz, ama aynı belediyeyi oluşturdukları için o belediye mevzuatına tabiler. Burada herhangi bir belirsizlik yok. Belediye alanındaki taşımalar belediyeye, belediye alanı dışındaki taşımalar da Bakanlığa bırakılmış durumda. Bunu Taşıma Kanunu ve Trafik Kanunu’ndaki değişikliklerle gidermek mümkün değil. Olsa olsa belediye alanındaki taşımalarla ilgili ayrı bir mevzuat çıkarılması uygun olabilir. Ben, Karayolları Trafik ve Taşıma Kanun alanlarının belli olmadığını, belediye alanındaki taşımalarda keyfilikler olduğunu daha önce belirtmiştim. Burada, ifade edilenden daha önemli bir mevzuat sorunu olduğunu görmek gerekir.
B1’lerde yüzde 25 doluluk
1 Temmuz 2013’ten beri B1’lerle yapılan seferlerde en az yüzde 25 doluluk aranıyor. Bunun yanlış olduğunu, çok kez ifade ettim. Tarifeli seferlerde her zaman yüzde 25 doluluğu sağlamak mümkün değildir. Yüzde 25 doluluk olmadı diye bir insanı götürmemeğe kalkışmak da sözleşmenin ihlalidir. Bu nedenle, buna başka bir çözüm bulunması gerekir. Burada sağlanmak istenen, az sayıda kişi ile yurtdışına gidip akaryakıt kaçakçılığı yapılmamasıdır. Buna katılmamak mümkün değil, ama yüzde 25 doluluk çözümü uygun bir çözüm değil. Özellikle hatlara yeni giren taşımacıların bir süre -6 ay- doluluğu yaşamayacağını kabul etmek gerekir. Bu nedenle yüzde 25 doluluk şartından vazgeçilerek, akaryakıt kaçakçılığını önleyici ya da akaryakıt amaçlı sefer yapılmasını önleyici başka çözümler bulunması gerekir. Burada, yurtdışına çıkışta aracın deposunun dolu olması gibi bir çözüm düşünülmüş. Dolu çıkan aracın hemen yakıt alıp dönme imkanı olmayabilir. Ancak bu bile netleştirilmeye muhtaç, çünkü otobüsçülerin çözüm önerilerinde, dolu çıkış şartının getirilmemesi şeklinde bir ifade var. Otobüsçülerin kafası biraz karışık veya ifade problemleri olduğu görülüyor. Bu konunun netleştirilerek, iyi ifade edilmesi gerekir. Keza ben daha önceki yazılarımda, dolulukların kontrol edilmesini, firmanın doluluğu sağlamaması halinde, sefer sayısının düşürülmesini önermiştim. Bir seferde bile bu yapılamıyorsa o zaman, bunun iptal edilip edilmeyeceği de önemli oluyor.
Otomobil taşımaları
Sektör meclisinde ifade edilmesi gereken sorunlardan birisi de, A1 yetki belgeleriyle, lüks otomobillerle VIP taşımacılık yapılabilecek şekilde düzenleme yapılması ve sektörün taleplerinin karşılanması... Burada bir şey ya bilinmiyor, ya da bilinmek istenmiyor. Belirtelim ki, A1 ile belediye alanında taşımacılık yapılamaz. Buna büyükşehir alanı da dahil. Mevcut mevzuata göre kimse A1’lere dokunarak, bunu sağlama imkanına sahip değil. Belediye alanındaki taşımalar, otomobil taşımaları -ki bunun adı taksi taşımasıdır- belediye izni ile yapılır. Bunun lüksü de lüks olmayanı da sadece, belediye denetimindedir. A1’lerin yapabileceği taşıma, büyükşehir olmayan illerde belediye dışı alanlarda iliçi taşımalardır. Bir de büyükşehir olan veya olmayan iller arasındaki otomobil taşımalarını A1’ler yapabilir. A1’lere başka sıfat kazandırılarak, lüks taşımacılık yapılması mümkün değildir. A1’in taşıma yapabildiği alanlarda, yani büyükşehir olmayan illerde iliçi, büyükşehir olan yerlerde ise illerarasındaki taşımalarda ise lüks otomobil, VIP taşımacılık zaten serbest, isteyen yapabilir.
Ortak yetki belgesi
Burada D1-D2, B1-B2 yetki belgelerinin kurumsallaşmayı teşvik edici, ödüllendirici şekilde düzenlenmesi gibi bir istek yer alıyor. Sanırım öteden beri “Süper Belge” diyenler, bunun kabul görmemesi üzerine, bunu başka türlü ifade etmeyi, denemişler. Ama önce, mevcudun mahsurlarının ne olduğunu söylesinler. Aksi halde Süper Belgeyle mevcut belge ve özmal sorunları içinde sadece büyük firmaları kurtarmak, küçükleri ise kaderlerine terk etmek olur ki bu çözüme ben katılmıyorum.
Otobüsçülerin kafasının her zaman olduğu gibi burada da tahdit konularına takıldığını görüyoruz. Zaman zaman olduğu gibi yine belge sayısının tahdit edilmesinden söz etmişler… Bazen de bunu otobüs sayısının tahdidine vardırıyorlar. Otobüs sayısı arttığı sürece belge sayısı tahditli olsa, ne olacak ki? Hiçbir şey değişmez. Ayrıca bu tahdidin Türkiye’nin ekonomik anlayışına aykırı olduğunu defalarca belirttik. Hala diyecek lafı olmayanlar, bu konulara yöneliyorlar.
Otobüsçüler, düşünerek önermek durumundadırlar; dikkatsiz öneriler çözümü geciktirmekten başka bir işe yaramaz. Daha ciddi, yaklaşımlar gösterilmelidir. ■