Ülkemiz çok zor günlerden geçiyor. Bu çok önemli bir durum, üstelik gelecekte daha da kötü olma potansiyeli de bulunuyor ki bu, daha da önemli.
Bilindiği gibi, biz gazete olarak, taşımacılık dışı konuları ne kadar önemli olursa olsun, hiçbir gerekçeyle gündemimize almıyoruz. Buna yine bağlıyız. Ancak içinde bulunduğumuz durum taşımacılığı çok yakından ve doğrudan ilgilendiriyor. Zaten zordaki taşımacılığın bu durumdan ayrıca zarar gördüğü apaçık. Üstelik bu zararın büyüme ihtimali de var. Biz de yaklaşan bayramı, bu bayramda artacak hareketliliğin getirilerini yazmak isterdik, ama ne yazık ki riskli günlerdeyiz.
Taşımaların engellenmesi
Ekonomik dalgalanmalar, doğa olayları vs. zaman zaman taşımacılığı olumsuz etkileyebilir; bu kez insan eliyle yapılan siyasi bir etki söz konusu. Taşımaların engellendiği, taşıma araçlarının -özellikle de belediye otobüslerinin- yakıldığı olaylar yaşanagelmiştir… Bu kez de bunlar olacaktır. Ancak bundan daha kötüsü, devlete tepkinin ötesinde, özel mülkiyet konusu taşıma araçlarına ve taşımacılara bazı insanların teröre tepki olarak engellemeye kalkışması söz konusudur. Terörün ekmeğine yağ süren bu yaklaşımların kendisi de bir terör olayı olarak görülmelidir.
Her açıdan suç
En basit bakış açısı, bu olaylara Karayolu Taşıma Kanunu ile yaklaşılmasıdır. Bu Kanun taşımaların veya taşımacıların diğer taşımacılar veya üçüncü kişiler tarafından engellenmesini suç saymaktadır. Bunun ötesinde ticari faaliyetin ve seyahat özgürlüğünün engellenmesi gibi ağır suçlar işlenmektedir. Taşımacılara ve taşıtlara yapılan muamelenin şekli dikkate alındığında olay çok daha vahim bir hal almaktadır.
Yetki belgeleri
Bilindiği gibi, tüm yük taşıma yetki belgeleri UDH Bakanlığınca verilirken yolcu taşımacılığında bir kısmı Bakanlık, diğer bir kısma da belediyelerce verilmektedir. Belediyenin verdiği belge veren belediyenin alanı ile sınırlı iken Bakanlığın belgeleri daha geniş alanda geçerlidir. İl bazında geçerli D4 yetki belgeleri bir yana bırakıldığında, diğer belgeler ülkenin her yerinde faaliyete izin vermektedir.
D belgeli pek çok yolcu taşımacısı bir ilin ya da şehrin adını almaktadır. Bunun amacı oraya seyahat edecekleri kendine çekmektir. Böyle olunca, diğer firmalar da aynı özelliği kazanmak için yol aramaktadır. Olmadığı için söyleyeyim: Ankara Seyahat diyerek Ankara’ya seyahat edecek Ankaralıları veya diğer ilden insanları cezbetmek mümkündür (Ankara Seyahat ismi bildiğim kadarıyla yok, kullanıldığında başarılı da olabilir; ben de hakkımı isterim). Ben bu tür isimlendirmeye karşıyım, kullanılınca diğerleri de bu özellikten faydalanmak yoluna gidiyor: Öz Ankara, Yeni Ankara, Hakiki Ankara, As Ankara, Ankara Özlem, Angara Misket gibi…
Etnik kökenin ne önemi var!
Örnek verilen Ankara firması Ankara içinde değil dışında faaliyet gösterecektir. Ankara ile İstanbul, İzmir, Adana… arası taşımaları yapacaktır. Hatta hiç Ankara’yı görmeyen İstanbul-İzmir, İzmir-Adana gibi taşımalar da yapabilecektir. Belki de Ankara’ya hiç uğramayan taşımalarla yetinecektir. Böyle olunca bir firmayı adında Diyarbakır geçtiği için engellemeye çalışmak sadece bu yönüyle bile yanlış olabilir. Bunun ötesinde Diyarbakır adını kullanan bir taşımacı ülkenin başka bir ilinden ve herhangi bir etnik kökenden olabilir. Böyle bir taşımacıda değişik illere kayıtlı, değişik etnik kökenden otobüs sahipleri taşıma yapabilirler. Kaldı ki bir insanı etnik kökeni itibarıyla ayrıma tabi tutmak ve cezalandırmaya kalkışmak kimsenin haddi olamaz. Bir suç var ise bunun cezasını vermek şahısların değil devletin işidir. Aksini yapanlar ülkeye hizmet değil, en büyük kötülüğü yapıyorlar. İşledikleri suçlar nedeniyle cezalandırılmaları gerektiği de ortadadır. Tüm vatandaşlar bu türden yaklaşımlardan kaçınmalı, bu hareketleriyle ülkeyi zora soktuklarını bilmelidirler. İçinde bulunduğumuz günler sorumluluk günleridir.
Kurban Bayramı
Önümüzde beş günlük Kurban Bayramı tatili var. Önemli bir seyahat fırsatı yaratacak. Tatilin 9 güne çıkarılacağından söz ediliyor. Böyle bir kararı çoğu zaman olumsuz bulsam da bu kez topluma bir rahatlama fırsatı olabileceğini düşünüyorum. Böyle bir durumda seyahatlerin geniş bir zamana yayılması da taşıma sisteminde bir rahatlık getirebilir. Buna rağmen artacak seyahat miktarı için mutlaka dikkatli olunmalıdır. Her zaman vurguladığımız klasik taşıma güvenliği tedbirlerinin bu Bayramda da alınmasının ötesinde terör amaçlı eylemlere karşı dikkatli olunmalıdır. Terminallerde, yazıhanelerde, varsa emanet yerlerinde ve araçlarda dikkatli olunmalıdır. Şüphesiz ki önce güvenlik güçleri ve terminal işletmecileri titiz olmalıdır. Her şeyi bunlardan beklemeye alışmış yazıhane ve araç görevlileri ile yolcular da hassas olmalı, tedbirlere özen göstermelidirler.
Alibeyköy Terminali
Serbest piyasa düzeninde devlet denetimini gerekli ve önemli görmekle birlikte rekabetin getireceği yarışın faydasını bilmeliyiz. Bu nedenle tekel konumundaki terminallere, işletmecisi de farklı, rakipler yaratılması gerekir. Alibeyköy Terminali, aldığı T1 yetki belgesiyle şimdi hem İstanbul Otogarının hem de Harem Otogarının daha güçlü rakibi olmuştur. Rekabetin ötesinde, bu bayramda diğer terminallerin yükünü daha fazla hafifleterek oralarda her bayram yaşanan olumsuzlukların azalmasına katkı yapacaktır. Bu açıdan taşımacıların mevcut bazı seferlerini oraya kaydırmaları, ek seferlerini oraya planlamaları faydalı olacaktır. Öğrendiğim olumlu özellikleri taşımacıları cezbedecek, diğer terminalleri de iyileşme yapmaya zorlayacaktır. Bu arada terminal işletmeciliğinden büyük paralar kazanılırken terminalde yapılması gereken işlerin maliyetinden kaçınmak için bunu Belediyeye yıkma kurnazlığından vazgeçilmesi ve gelirlerin bir kısmının bu ihtiyaçlara harcanması önem taşıyor. ■