Geçen hafta, kendi konusunda dünyanın en büyük masası Ankara'da toplandı.
Türk, Rus ve Amerikan genelkurmay başkanları sadece bize sınır olan Suriye konusunu, bizim ev sahipliğimizde konuştular. Bize fiilen ve resmen komşu haline gelmiş Rusya'nın yanına, Amerika'nın da fiilen ve resmen komşu olmasının yöntemi tanımlanıyor. Sanki (Esad'lı) çözüm yakınlaşıyor...
Bu yönetimde iyiyiz.
* * *
Her ekonomiyi etkileyen bir rakam var, o da Amerika'nın istihdam verisi, aylık. 2017'den bilgi vereyim. Bir ay geriden gelir bu rakam. 3 ayın tahmin toplamı ile gerçekleşen toplamı arasında sapma büyük, yüzde 35! Hele Şubat ayının sapması yüzde 58. 190 bin beklerken 298 bin geldi. Böyle mi olur, tahmin? Dünyadaki ekonomiler bu rakamlara göre nefes yönetiyorlar. Nasıl ayarlasın böyle oynak destekle?
Kötü mü yapıyorlar bu işi?
* * *
Otomotiv. Markalar azalacak mı yoksa?
Fransa devleti üç efsane markasının grubunu kurtardı. Sonra, bir destek daha yaptı ve Opel'i satın aldılar… Alman Opel, Fransız Peugeot, Renault, Citroen ile artık kardeş. Ödedikleri 2,3 milyar dolar… Bu para Türkiye'nin 15’inci şirketinin 1 yıllık cirosu kadar. 4 yıllık ciro kadar da borç yüklendiler.
Alman Volkswagen de Fiat ile konuşuyor. Bugünün küçülmüş kârları Batı otomotivini değiştiriyor, Doğunun otomotivi yüzünden. Çırak ustayı geçti.
* * *
Siyasetimiz hararetli, ama ekonomimiz sakin. Geçen hafta kredi takiplerini karşılaştırdık, gördük. Ocak ve Şubat ihracatımız hem parasal hem de miktarsal olarak artışta. Hele Şubat miktar artışı yüzde 10,2. Bu artışı sanayi üretimi ile karşılayacağız, üretim artışı da devam ediyor. Üretimi yetiştiremezsek içeride pahalılık olacak, geçen yıllarda gördük. İyi yönetmeliyiz.
* * *
Taşıma dünyasından bir güzel konu.
2016 yılının başarılı otobüs kaptanını geçen hafta ödül töreninde tanıdık, İTÜ'de, okulumda.
Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinden. Türkiye'den, toplam 40 bin oy içinden 9 binini almış.
Yolcu ile yüz yüze yaşayan en etkili eleman olan kaptanlara sektörün gösterdiği saygının artması elbette çağdaş bir ilerleme. Bu kaptanı tebrik ediyorum, Suruç ilçemizi Türkiye sahnemize çıkardığı için.
Bu vefa performansını düzenleyen ve geliştiren iki öğretim görevlimize teşekkür ediyorum, taşıma dünyasına bilimin ışığını ve yararını tanıttıkları için.
Taşıma dünyasının temsilcisi 8 kadın yöneticinin söyleşisi de oldu.
Bu söyleşi, bu dünyanın ne büyük yönetsel yoksunluklar içinde olduğunu gösterdi herkese. Her konuyu bilen erkeklere, bu kadın yöneticiler, hırs yerine azmi, ihtiras yerine sebatı gösterdiler.
Bu öğretim görevlilerimiz daha büyük onayı hak ediyorlar. Bilim sahaya iniyor, hem de yönetime en muhtaç sahaya.
* * *
Yukarıda yönetsel yoksunluktan bahsettik, bir başka daldaki yoksunluğumuzu görelim: Soğuk Almanların maçlarında ortalama 43 bin seyirci var. Kontrollü İngilizlerin maçlarında 36 bin seyirci oluyor. En pahalı ligin sahibi olan İspanyollarda her maçta 28 bin seyirci görülüyor. En ateşli maçların geçtiği İtalya'da 22 bin seyirci izliyor maçları. Sosyetik Fransızlar, İtalyanlar ile denk, 21 bin kişi.
Futbolu herkesin bildiği, analiz ettiği, para harcadığı Türkiye'yi merak ettiniz… Söyleyeyim: Her maçta sadece 8 bin seyirci. Çok az.
Neden bu fark?
Avrupalı seyirci futbolcularını iyi tanır, kulüp başkanlarını değil. Çünkü başkanların zamanını yönetim, planlama, strateji, geliştirme konuları doldurmakta.
Bizde tam tersine kulüp başkanları yakından tanınır, çünkü bizim başkanın zamanı artıyor, seyirciye de yetiyor, maalesef. Kurmay cepheye gelmişse, sorun büyük demektir.
İyi haftalar. ■