Her mevsimin farklı özellikleri vardır; buna da bağlı olarak her mevsim farklı beklentilere cevap verir. Birine iyi, diğerine kötü demek mümkün değildir. Kimisi kış mevsimindeki karlı dağları, kayak yerlerini severken kimisi de sıcak yaz günlerindeki deniz kıyılarını ve güneşlenmeyi tercih edebilir. Tabii ki yatırımcılar da buna göre yatırım yaparlar ve kendi mevsimlerinin gelmesini beklerler. Deniz kıyısındaki ile Uludağ’daki otel ayrımı gibi. Buna rağmen ilginin en yoğun olduğu, etkinliklerin en çok olduğu, tatillerin en çok geçirilmek istendiği mevsim yaz mevsimidir. Tatiller buna göre planlanır, bütçeler buna göre ayrılır. Her şey buna göre düzenlenir.
İşte öyle bir yazın tam ortasındayız, Kurban Bayramını da kapsayan büyük tatil geride kaldı. Şimdi önümüzde 3 günlük 30 Ağustos tatili var. Bir de yaz sonrasındaki Cumhuriyet Bayramı’nda, 3,5 günlük tatil görünüyor. Onlar da seyahatlere yönelik artışlarla taşımcıya küçük fırsatlar verecektir. Bu arada belirtelim ki, her mevsimin etkinlikleri ilgili yatırımcıları ilgilendirirken taşımacıları da ilgilendiriyor. Taşımacılar da insanların mevsime göre gitmek istedikleri yere taşıma işini yaparak kazanç elde etmeye çalışıyorlar. Bu yönüyle yaz mevsimi otobüsçüler için de kazanç mevsimi sayılabilir. Yaz gelince artan yolcu sayısı, normalleşen ücretler, artan doluluklar olumlu günler yaşatır. Bilmem bu yaz böyle olabildi mi, pandemi sonrasında işler normale dönebildi mi?
Orman yangınları
Tam her şey yolunda gidiyor derken Temmuz sonunda ülkemiz kötü bir yangın felaketiyle karşılaştı. Bu hepimizi çok fazla üzdü. İnsanlar, ağaçlar, ormanda yaşayan çeşitli canlılar bundan çok fazla zarar gördüler. Istırap içinde yaşamlarını noktalamak durumunda kaldılar. Tabii ki buna üzülmemek mümkün değil. Yangınların bugünlerde hâlâ da sürdüğünü görüyoruz. Ne yazık ki, yüksek sıcakla ilgili gelişen bu olayların tekrarlanma şansı var. Sadece bu yıl değil, gelecek yıllarda da bunun yaşanabileceğini görüyoruz. Küresel iklim değişiklikleri ve ısınmaya bağlı kuraklık sel, yangın gibi felaketler çok arttı. Gelecekte de bunları yaşama tehlikesi insanlığı bekliyor. Bunlar kişilerin, hatta ülkelerin tek başlarına başa çıkabileceği şeyler olmayı bazen geçebiliyor. Özelikle iklim değişikliklerine karşı ülkelerin tek başlarına mücadele etmesi mümkün değil ama her ülkenin de üzerine düşeni yapması gerekiyor. Bir ülkede yanan orman başka ülkelerin iklimini de olumsuz etkiliyor. Bir ülkede korunan ormanlar başka ülkelerin iklimine olumlu katkılar yapıyor. Adeta ormanını koruyan ülkelere hepimiz biraz borçluyuz. Bunların tekrarlanmaması ve tedbir alınması tabii ki en büyük dileğimiz.
Bu yangınların, genelde turizmi belli ölçüde, özellikle dış turizmi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorum. Bunun turizm kapsamında da otellerin, taşımacıların, turistik yörelerdeki esnafın ve halkın bundan zarar göreceğini ve turizm hedeflerine ulaşılmasında zorlanılacağını düşünüyorum. Kaybedilen değerler şekilsel olarak geri gelmiş görülse de çok yıllar sonra geriye döneceğine inanıyorum.
Taşıma tavan ücretleri
Yolcu taşımacılığında tavan ve taban ücret getirilmesi şaşırtıcı değil. Karayolu Taşıma Kanunu zaten bunu öngörüyor. Kanunun 11’inci maddesinde bunun şartları yazılı. Taşıma ücretlerinin ülke ekonomisi ve kamu yararına, aleyhine sonuç vermesinden söz ediliyor. Bir de aşırı ücret veya rekabet ortamının bozulmasından belirtiliyor. Geçtiğimiz günlerde ilan edilen taşıma tavan ücretinde, acaba bu şartlar var mıydı? Bunu sorgulamak gerekiyor. Sonra da şunu da belirtelim ki, hiç fiyatların çok düşmesi hali, bu gerekçeler arasında sayılmıyor. Rekabet ortamının bozulması hususu için de bunun yer alıp almadığını sorgulamalıyız. Yayınlanan tavan ücretine; rakamların uygun olup olmadığı, tavan ücret ilanına gerek olup olmadığı yönleriyle bakmamız lazım. Bir de başka modlarda böyle bir şey yapılmazken niye bu sadece karayolunda olur, bunu da sorgulamamız gerekir. Bu eşitliğe aykırı değil mi? Bazıları, otobüs fiyatlarının uçaktan çok daha yüksek olduğunu ve bu nedenle gerekli olduğunu söyleyebiliyorlar. 200 lirayı bulan otobüs hatlarında 150 liraya uçak bileti alınabildiğini söyleyenler var. Mümkündür, ama otobüs biletleri uzak bir hatta 200 lira ise hep bu civardadır. Pek değişmez. Uçaklarda ise aynı hatta aynı gün farklı saatlerde 150 liraya da, 500 liraya da bilet almak mümkündür. Bu nedenle kötü bir saatteki en düşük bilet fiyatının otobüs bilet fiyatıyla karşılaştırılıp otobüslerin yüksek ücretle suçlanması ve bunun tavan ücret gerekçesi yapılmasını doğru bulmak mümkün değildir. İyi bir mukayese yapılması gerekir. Aynı şekilde otobüslerin, zaman zaman dile getirilen taban ücret isteklerini de böyle değerlendirmek gerekir. İstenen taban ücretin gerekçesi nedir? Rekabet olması bir taban ücret ilan gerekçesi midir? Asla değildir. Ekonomik yapıyla ilgili mevzuatımız rekabeti gerekli ve zorunlu kılıyor. Dolayısıyla rekabet var diye tavan ücret ilan edilsin diyemeyiz. Ancak bunun yıkıcı boyutları olması halinde bir taban ücret isteği gündeme gelebilir. Şunu unutmamak gerekir ki, bunlar istisnai haller olup geçici sürelerle ancak ilan edilip uygulanabilirler.
Sivil toplum örgütleri
Sivil toplum örgütlerinin öneminin her geçen gün daha da arttığını hepimiz biliyoruz. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, sivil toplum örgütlerinin bir kısmı kazanç amacı gütmeyen tamamen sosyal amaçlı sivil toplum örgütleridir. Bunlar çok saygıdeğer çabalar. Bir de mesleki sivil toplum örgütleri var. Yasal sınırlar içinde kaldıkları sürece, herkesin kendi mesleğindeki menfaatini korumak için örgütlenmesi gibi doğal bir şey olamaz. Bu nedenle bunların varlığı, etkinliği ve çokluğu önemlidir. Daha önceki yazılarımda otobüsçülerin ya da taşıma hizmeti üreten kişilerin kendilerinin kurduğu veya kendilerinin üye olup yönettiği bir sivil toplum örgütünün olmadığını belirtmiştim. Şimdi bu yönde girişimlerin başladığını memnuniyetle görüyorum.
Böyle bir örgüt, eli taşın altında olanların örgütü, diğer bir deyişle çok daha olumlu yaklaşımlarda bulunabilecek, etkili çalışabilecektir. Bu var olan veya bundan sonra bunun dışında kurulabilecek iyi örgütlerin iyi olmadığı anlamına gelmez. Çeşitli örgütlerden çıkacak farklı fikirler sonucunda daha iyiye ulaşılabileceğini düşünüyorum. Bu arada bir hususu tekrar belirtmek isterim: Taşıma yetki belgesi sahiplerinin kuracağı örgüt önemlidir. Ama burada taşıma yetki belgesi sahibi olmayan yani üretici veya işveren konumunda olmayan profesyonel kişilerin de bilgi birikiminden faydalanılması önemlidir. Bunlar bu örgütün başında, yönetiminde mümkün olduğunca bulunmamalı. Ancak danışman olarak, iş yapıcı olarak hep bunlardan faydalanılma yoluna gidilmelidir. Ben gidişin iyi yönde olduğunu düşünenlerdenim. Bu örgütlenmenin merkezinin neresi olacağı da önem taşıyor. İstanbul’un ağırlığının önemli olduğu da unutulmamalıdır.
Şu hususu özellikle belirtmek isterim; Otobüsçü derneğinin işi otobüsçülüğü geliştirmek ve onun menfaatlerini korumaktır. Terminal yapmak, onların asli işi değildir. Asli işi terminal yapmak olanlar isterlerse terminalciler derneği kurabilirler. Ama bunlar otobüsçü derneğinin arkasına saklanmasınlar.
Yönetmelik değişiklikleri
Karayolu Taşıma Yönetmeliği’ne ilişkin değişiklik talepleri ve şikayetler hiç bitmez. Özellikle de yolcu taşımacılığında bunlar daha da fazladır. Ancak pek de sonuç aldıklarını söyleyemeyiz. Bu, örgütlerin yetersizliğinden mi, taleplerinin uygun olmayışından mıdır, düşünmek gerekir. Geçtiğimiz aylarda kargo taşıma işletmecileri ile dağıtım işletmecilerini ilgilendiren önemli bir yönetmelik değişikliği yapıldı. Bu yönetmelik değişikliğinde bunlara ilişkin neredeyse her türlü bağlayıcı düzenleme, yükümlülük, sorumluluk kaldırıldı. Adeta ‘istediğiniz gibi çalışın’ dendi. Belki bu kadarını fazla bulabiliriz, ama yolcu taşımacılarının da varsa elini kolunu bağlayan, işlerini zorlaştıran hususların düzeltilmesini istemek hakları ve görevleridir. Bunu duyuyoruz ama pek de sistemli bir çalışmayla karşılaşmıyoruz.
İki husus önemli
Birinci husus; şikayet edilen hususlar nelerdir? Mevcut yönetmelikteki neyin kaldırılması, neyi değiştirilmesi, neyin eklenmesi isteniyor, niçin isteniyor bunlar apaçık şekilde ortaya konmalıdır. Böyle olmadığında başarı şansı düşük olacak ve yeni yapılan yönetmelikten bir süre sonra şikayetler başlayacaktır.
İkinci husus ise bunların şeffaflık içinde yapılmasıdır. Her örgüt kendi değişiklik talebini Bakanlığa el altından göndermek yerine, gerekirse apaçık herkese duyurmalı ve bunların tartışılmasını sağlamalıdır. Ancak bu şekilde iyi sonuçlara ulaşılabilir. Birtakım çalışmalar el altından yapılıyor ve bu çalışmalar açıklıkla yürütülmüyorsa kendi fikirlerine zaten güvenmiyorlar, bunların eleştirilmesinden korkuyorlar demektir. Bu yönüyle açıklıkla, tartışıla tartışıla en iyiye ulaşılacağına inanıyorum. Bu hususlara bağlı olarak yaz sezonu sonrasında taşımacıların kendilerini ilgilendiren konularda yönetmelik çalışması başlatmalarının yararlı olacağını düşünüyorum. ■