Dünya ekonomistleri “pahalılık içinde durgunluk” olasılığından söz etmeye başladı. Reel sektör verilerinin sabitliğinden anlıyorlar bunu. Yüzde 1'den küçük büyümeler de paralel geliyor bu duruma.
Karşılaştırırsak; 2014, Türkiye'de diğer ülkelerden daha olumlu geçecek. Turizm yüzde 10 büyüyecek, ihracat da yaklaşık yüzde 10 artacak. Birleşmiş Milletler (BM), 2013 değerlendirmesinde ne hesaplamış dersiniz? Dünya gelirinin yüzde 40 payını dünya nüfusunun yüzde 1’i alıyor. Ben devam edeyim…
100 payın 40 payını 1 kişi; 60 payı da kalan 99 kişi almış. 99 kişiden 1 tanesine kaç pay düşüyor: 0,6 pay.
İkisinin gelirini karşılaştıralım, aradaki farkı görelim… Fark 67 kat! Bunlar aynı dünyada yaşıyorlar, hayret.
Taşıma dünyasındaki ‘toplu taşıma'nın, yani trenlerin, otobüslerin, uçakların, gemilerin, dolmuşların taşıdığı insanların geliri 0,6 pay…
Türkiye'de zengin yüzde 20'nin ulaştırma harcamaları yüzde 22 iken, en yoksul yüzde 20 dilimin ulaştırma harcaması kendi bütçelerinin yüzde 6'sı kadar. Bundan şu sonuç çıkar: Müşteri zenginleşirse pazarlar da çabuk açılacak. Müşteri kalkınma ile zenginleşecek… Bu da zaman ister.
Hâlbuki bazı uygulamalarımız bu zamanı kısaltacak gibi görünüyor, mesela sigorta prim hesaplamada yenilikler. Sigortalar müşterinin siciline duyarlı primleri uygulamaya başladılar. Uzmanın yazısında bu uygulamanın kısa zaman içinde müşterilerin anlayışını düzelteceğini ve tazminatların müşteri tarafındaki özeni ve dikkati çabukça arttıracağını anlatıyor.
Arttıracak, çünkü artık her sigortalı kendi hasarını kendi ödeyecek, başka sigortalılar değil. Düzelmeleri trafik sigortası kaleminde, raporlarda göreceğiz.
İşte bu tür akıllı uygulamalar işletme kusurlarını bitirecek, kalkınma'dan uzun dönemde beklediğimiz iyileşmeleri maliyet zoru ile erken zamanda gerçekleştirecek.
Buna ‘deneme-yanılma metodu’ da diyebiliriz, bedeli çok ama en etkili öğrenme.
* * *
Dünya ekonomisine yön verenler Davos toplantılarında bir buluş yaptılar: Bir ürünün tasarımında israfı sıfıra indirmek. Adına dilimizde Çevrim Ekonomisi denebilir.
Ürünün ömrü boyunca -yani üretilmeden önceki hammadde halinden alıyor, kullanıldıktan sonraki hurda veya çöp halinin sonuna kadar dikkat ediyor- hiç atık madde yaratmıyor. Ürünün var edilişinden yok edilişine kadarki adımların ekonomikliğini gözetiyor. En anlaşılır örnek de bilgisayar gibi teknoloji ürünleri. Her gün yenisi çıkıyor da eskisi ne oluyor? Artık Afrika ülkeleri bilgisayar çöplüklerini kabul etmiyor!
Bizler bunu otomotivde, ürün tasarımında, malzeme seçiminde, satın almalarda, fiyatlamalarda yıllardır uyguluyoruz: Adı bizde, Ömür Maliyeti.
Bu maliyete artık ‘yok etme maliyeti’ de girecek. Doğa kimsenin hakkı değil.
Hakça paylaştığımızda kalkınma ve huzur gelecek!
İyi haftalar. ■