Aynı gün tarihli bir gazetenin iki haberi dikkatimi çekti, gerçi bütün gazetelerde ve/veya haber bültenlerinde yer alıyordur muhakkak… 28 Ekim 2022 gününün önemli ve manşette yer alan haberi, Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın, ortaya atılan bir iddiayı dillendirmesi nedeniyle koparılan fırtına ve sonrasında tutuklanması… İkinci haber ise diğeri gibi manşette veya ilk sayfada değil, daha arkada, hatta gazeteci deyimiyle sayfanın eteğinde, bir sütuna beş santimlik bir “hırsızlık” olayıydı. Bir SMA hastası için (biliyorsunuz SMA hastalığının tedavisi çok pahalı ve valilikten izin alan aileler kampanya düzenleyip bağış topluyor) fırına konan kumbarayı çalıp kaçan hırsızın tutuklanması beklenirken, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Prof. Korur Fincancı, (haklıdır veya haksızdır başka bir konu… Soruşturma açarsınız ve yargılarsınız; ama sabaha karşı evinin basılmasının gereği yoktur. Kaldı ki, herkes için geçerli bir durumdur bu. Daha önce benzer bir durum nedeniyle benzer bir nedenle gösterilen tepkilere iktidar hak vermişti) başlatılan linç kampanyasına karşın yurda dönmesine, yani kaçma şüphesi yokken ve delilleri karartma ihtimalinin de olmamasına rağmen tutuklandı. Ama bir çocuğun yaşama şansını elinden almayı bile utanmadan kendinde hak gören bir hırsız serbest bırakıldı. Tabii ki, tutuklanma istemi bir tedbirdir, yukarıda da değindiğim gibi kaçma veya delilleri karartma şüphesi yoksa mahkemeler pek tutuklamazlar. Buradaki birinci haberde şüphelinin kaçma durumunun olmadığı, delilleri de karartamayacağı apaçık ortadayken tutuklanması siyasi saikle verilmiş bir karardır. İkinci habere konu olan hırsızın ise yaptığı sadece kötü bir şey değil, bir çocuğun canına kast eden bir davranıştır. İkinci haberdeki hırsızın da tutuklanmasını gerektirecek bir durumun ortada olup olmamasına hâkim karar verir ve vermiştir. Birinci haberde yer alan kişiye verilen tutuklama kararı, sıradan bir hâkimin sıradan bir kararı değildir. Gerek siyasi baskı gerek siyasal baskı gerekse medya üzerinden koparılan linç fırtınası sonrasında verilen, kimsenin içine sinmeyen bir karardır.
Adil karar verilmeyen bir yargılama sisteminde insanlar ister istemez ihkakıhakkı kendilerine yakıştırır. Kimsenin yargıya güveni ve saygısı kalmamışsa, herkes kendi adaletini kendince vermeye kalkar ve bu da kaosa yol açar.
Haklısınız, ülkenin birçok sorunu varken, enflasyon canavarı her şeyi, ama her şeyi yutarken, işsizlik ve açlık sorunu her geçen gün daha ileri boyutlara ulaşırken, sağlık sorunlarının çözümsüzlüğü dillerden düşmezken, sektörel olarak baktığımızda otobüsçülerin bilet fiyatlarıyla, otogar çıkışlarıyla, otoyol ve köprü ücretleriyle ilgili sıkıntısı varken bu sorun bu kadar öne çıkamaz. Ancak burası Türkiye ve gündemi sadece koşullar belirlemiyor, siyasi güçler kendi çıkarları doğrultusunda yeni gündemler oluşturarak hayatın kendi çevrelerinde dönmesini arzu ediyor. ■