Şairin şiirce dillendirdiği yaşamı anlatan dizeleri, insanı her zaman düşündürür. Kimin ne sorunu varsa, nerede zorlanıyorsa aklı hep oraya takılı kalır. Atalarımız o nedenle, “acın neredeyse canın oradadır” demiş. Kiminin sağlık, kiminin ekonomik, kiminin eğitim, kiminin barınma sorunu var, çözümlemek için didindiği. Pandemi gibi, deprem gibi kendisinden kaynaklanmayan sorunların çözümünde destek bekleyenler de var, biliyorsunuz.
Ay herkese gülümserken…
Dağlarda karlar eriyip, incecik, berrak, şırıl şırıl derecikler oluşturduğunda, dallarda tomurcuklar belirir ve ısınan havayla birlikte herkeste bir umut doğar. Daha bir sarılır insan, işine o zaman, daha bir sever yaptıklarını, daha bir çalışın şevkle…
Rüzgârın sesini duyar mısınız, böylesi zamanlarda? Nasıl da aşka çağırır insanı. Nasıl da gülümser insan, her şeye inat. Artık ne yalnızlık vardır ne soğuk ne de açlık… Ebegümeciden yavşana, kırçandan naneye, ısırgana kadar her şey katık oluverir. Isırgan dediğimden kaçınmayın, üzerinden sıcak su geçirin yumuşar. En bayat ekmeği bile yumuşatır tadıyla.
Zamana karşı gelmek mümkün değil derler, inanırsanız. Zamanı dondurmak da mümkündür, sonsuza dek uzatmak da. Her canlı ölümlüdür de insanın yaptıkları kalıcı olabilir. Şimdi, bindiğiniz, sürdüğünüz teknolojik gelişmişlik abidesi otobüs kalıcı değil mi? Tabii ki, eskiyecek, hurdaya dönecektir bir süre sonra, miadını doldurunca; ama unutabilir misiniz onunla yaşadıklarınızı. Çektirdiğiniz bir fotoğraf, bulanık çıkmış da olsa, gözünüzde pırıl pırıl değil mi yoksa. Duygularınız da eskir mi dersiniz?
Çocukluğunuzdaki gibi değil mi artık o şehirler, o evler? Peki, dostluklar, arkadaşlıklar… Yolda izde yardımlaşmalar, bir somunu bölüşüp de “Eskidendi o çok eskiden” dediğinizi duyar gibiyim. Yoo, neden eskide kalsın o erdemlerimiz ki? Depremde ilk yardıma koşturan siz değil miydiniz? Cebinizdeki, belki de size ancak yetecek parayı paylaşan siz değil miydiniz? O can pazarından kaçanları ücretsiz taşıyan siz değil miydiniz?
Demek ki, bir şeyler hâlâ geçerli, hâlâ yaşıyor. “Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden” diyor şair şiirce. O geçmişin güzel günlerinin, o unutulmaz anıların gitmemiş olması yetmez mi dersiniz?
“Ne duruyorsun be kardeşim” diyordu Orhan Veli, gelin, birlikte okuyalım…
“Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin
Gideceksin ığrıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin,
Şenlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar,
Donanmalar mı?
Heeey
Ne duruyorsun be, at kendini denize:
Geride bekleyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere...”
Mustafa Kemal Atatürk'ün, Samsun'a çıkışıyla başlayan milli mücadeledenin 104’üncü yılında 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun. ■