Ülkemiz, bu yıl 9 günlük tatili olan ikinci ve son bayramı da geçirdi. Hep birlikte, “nice bayramlara” diyelim… Bu döneme ilişkin hususlara bir göz atalım.
Son fırsat
Gazetemizin ve köşe yazılarımın konusu olan taşımacılık açısından bayramların özel önemi seyahat talebinin artmasıdır. Yine öyle oldu. Bu da, bazı problemler getirir. Kanaatime göre, bu tatilde hem ülkemiz hem de otobüsçüler pek kötü bir sınav vermediler. Umarım ki, dertlerine derman olacak bir kazanç da sağlamışlardır. Kış dönemi öncesinde bu, son önemli fırsattı. Bayram sonrası normale dönen seyahat talebi önümüzdeki günlerde daha da düşecek ve kış durağanlığına girecek. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı hafta sonu tatiline sadece yarım günlük bir ek yapıyor ki, pek fazla hareket getirmez. Başka bayram ve tatil de yok. Yılbaşı da hafta sonuna geliyor. 2017 takvimine bakmadım, ama gelecek yıl 9 günlük tatil de pek olası değil.
Ücretli-ücretsiz kullanım geleneği…
Gerek şehiriçi gerekse şehirlerarası olsun, ülkemizde kullanıma yeni açılan yollar, köprüler, metrolar uzunca bir süre ücretsiz hizmet verirler. Bazen bunu indirimli kullanımlar da takip eder. Bunun ötesinde mevcut tüm yol ve köprülerin bayramlarda ücretsiz hizmet vermesi bir alışkanlıktır. Ben buna destek vermem. Zira bu durum gereksiz kullanımlara ve yoğunlaşmalara yol açar. Üstelik gelir kaybı da olur. Bu dönemde elde edilecek gelirler başka ihtiyaçlarda kullanılabilir veya bunlara zam yapılmasını geciktirebilir. Üstelik eskisi gibi buralarda zor şartlarda çalışan ücret toplayıcıların da bayramda tatil yapması söz konusu değil. Zira artık ücret toplama teknoloji yoluyla yapılıyor.
Bu bayram..
Geçtiğimiz dönemde iki önemli köprü açılışı yapıldı. İzmit Körfez geçişindeki Osmangazi Köprüsü, Ramazan Bayramını da kapsayan bir süre ücretsiz hizmet verdi. Ancak bu süre öncekiler kadar uzun tutulmadı. Üçüncü Boğaz Köprüsünün ücretsiz kullanımı hem daha kısa oldu hem de bayramı kapsamadı. Gerek Osmangazi Köprüsü gerekse Yavuz Sultan Selim Köprüsü, bu bayramda ücretsiz kullanım imkanının dışında tutuldu. Üstelik buna bu köprülerin otoyol ücretleri de dahildi. Ben bunu beklediğimi daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Tabii ki kahin değilim. Bunun nedeni, bunların yap-işlet-devret yöntemine göre özel sektörce yapılmış olması. Üstelik bunlara devletçe belirli bir araç geçişinin ve gelirin garanti edilmiş olması. Ücretsiz kullanım kapsamına alınsalardı, bundan doğacak gelir kaybını devlet karşılayacaktı. Tabii, kullanmayanlar dahil hepimizin cebinden. Zaten bunlar da taahhüt edilen araç sayısı ve gelire ulaşılamadığından devlet eksiği ödemek zorunda kalıyor. Ücretsizlik halinde bu fatura daha da ağırlaşacaktı.
Osmangazi özel…
Bu köprüye ücreti nedeniyle çok büyük tepkiler olduğunu duyuyorum. Öyle ki Osmangazi isminin bile bu tepkiden zarar gördüğünü ifade edenler var. Ben buna katılmıyorum. Bu köprü, mevcuda et bir imkan. Kullanımı zorunlu da değil. Eskisi gibi İDO’nun araba vapurları ile geçmek mümkün. Nitekim bu yolu seçenler de çok oldu. Üstelik rekabet sonucu İDO da hizmet koşullarında iyileştirme yaptı. Bu da bir avantaj. Burada bayram döneminde hem köprünün hem de İDO’nun ücretli olması gibi bir eşitlik de var.
Boğaz’a özel…
Körfez’de tek köprü var ve alternatifi olan İDO ile şartları uyumlu. Boğaz’da ise üç köprü var ve yeni köprünün esas rakipleri diğer köprüler. Bayramda bunlardan birinci ve ikincisi ücretsiz, üçüncü ise ücretli hizmet verdi. Bu ne perhiz, ne turşu! Üstelik geçiş bakımından avantajlı olanlar ücretsizken geçişi daha külfetli olan üçüncüsü ücretli. Gel de anla! Belki ‘sen de onu kullanmayıver’ diyenler olacaktır. Mecbur olmayan veya görme merakı bulunmayan kimse zaten kullanmadı. Bu da, bu köprünün gelirlerini azaltıp devletçe ödenecek faturayı katladı.
Otobüsçüye bayram yok
Diğer taşıtlar istemediği takdirde üçüncü köprüyü kullanmayıp ücretsiz geçişten faydalanırken bazı taşıtlara bayramda bu imkan verilmedi. Bunlar, şehirlerarası otobüsler ile yük taşıyan ağır vasıtalar. Hani, türküdeki “bayram benim neyime” misali…
Peki, bu köprü de ücretsiz olsaydı, otobüsçülerin mağduriyeti giderilmiş olacak mıydı? Kesinlikle hayır! Belki bayrama özel mağduriyet giderilecekti, ama otobüsçülerin derdi bu değil. Bana göre düşük ücretli ikinci köprüyü kullanmaya hakları olduğu, aksinin büyük adaletsizlik olduğu halde otobüsçüler gerekirse yüksek ücret ödeyerek ikinci köprüyü kullanmaya razı. Öyle ki bu ücreti ücretsiz geçişin olduğu dönemlerde bile bu köprüye ödemeye sesleri çıkmayacak durumdalar. Bu köprünün ücretinin diğerlerinden fazla olması ve ayrıca otoyol ücreti ödenmesinin faturasının ağırlığını bile gözleri görmüyor. Çünkü bu köprünün ücretten öte mağduriyetler getirdiği meydanda. Bu arada, bu zorunluluğu trafik yoğunluğuna çare olarak savunanlar iyi düşünsün. Önce bu yoğunluğun sorumlusu otobüsler değil, özel araçlar. Ayrıca otobüsler toplu taşıma hizmeti veriyor. Bunun ötesinde gerek bayramda gerekse diğer zamanlarda diğer köprülerde yoğunluk sorun olmadığı halde onlar üçüncü köprüde zorluk çekiyorlar. Bu, biraz da boşa akan temiz suyun kullandırılmayıp insanı kirli suyu parayla içmeye mecbur etmeye benzemiyor mu?
Otogar…
Bayramın en hareketli yerleri terminaller oldu. Tabii, en akla gelen de Bayrampaşa. İstanbul’da olması dikkat çekiyor, ama yaşattığı sıkıntı da çok fazla. Burası talebin yüksek olduğu dönemlerde yetmiyor, üstelik çok sorun üretiyor. Geçmişte iyi niyetli ve gayretli arkadaşların çalıştığını biliyorum. Bugün de öyle olduğuna inanıyorum. Alınacak ek tedbirlerle bu sorun çözülemiyor. Başka bir çözüm gerekiyor.
Bazılarının bunu talep fazlalığıyla açıkladığını ve diğer taşıma sistemlerinin unsurlarında da yaşandığını belirttiğini duyar gibiyim. Tabii ki sorun sadece Bayrampaşa’da değil. Ancak eksik olan her eyrde tedbir alınması şart. Yetmeyen köprülere, feribotlara ek olarak köprüler yapılmıyor mu? Yetmeyen havalimanları yerine veya yanına ekler yapılmıyor mu? Tabii ki yapılıyor ve yapılacak. Aynı şey Bayrampaşa için de geçerli. Geçici tedbirle veya mimari iyileştirmelerle sorun çözülemeyeceğine göre, bunun yerine veya bunun yanı sıra ek terminaller yapılarak kapasitenin arttırılması şart.
İstanbul büyümeye devam edip bunun faturaları ağırlaştıkça yeni duruma uyum şart olacak. Buna göre Anadolu’ya giden otobüslerin pek büyük bir kısmı Anadolu yakasından, Trakya’ya gidenler de Trakya yakasından hareketle hizmet vermek zorunda kalacak. İstanbul ve otobüsçüler iyi düşünüp bunu savunsalar ve gereğini yapsalar çok iyi olacak. Bu arada isteyen Anadolu’ya giden otobüsünü Trakya yakasından kaldırmaya devam edebilir. Yolcu ve otobüs sahibi bunun bedeline katlanacak. Tabii, Anadolu’dan kalkan otobüsü daha az ücret uyguladığı için istikrarı bozuyor diye suçlamak yok. ■