Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri tamamlandı, resmi sonuçlar açıklandı. Kimi, verdiği oy doğrultusunda sevindi, kimi yine aynı nedenle üzüldü. Umutlar kimine göre suya düştü, kimine göre her şey daha yeni başlıyordu…
Her ne olursa olsun, yeni bir dönem başlıyor ve bu yeni dönemle birlikte birçok şey değişmek zorunda. Başkanlık sistemi uyarınca Cumhurbaşkanı, çoğunluğu değişmiş kadrosuyla çalışmalara başlayacak. Hayırlısı olsun.
Tabii ki, enflasyon, işsizlik, üretim noksanlıkları, deprem yıkımının sonuçları, oralardaki üretimin yeniden başlaması ve hızla yükselmesi gibi önemli, önemli olduğu kadar acil çözüm bekleyen sorunlar var önümüzde. Eğitim, sağlık, barınma gibi sorunları yok saydığımdan değil, onların belki de bir önce saydıklarımdan çok daha yaşamsal olduğunu kabul eden biri olarak, halkın beklentisinin bu yönde olduğunu düşündüğüm için bir sonraki cümlede ele aldım.
Gazetemizin manşeti, Dr. Zeki Dönmez’in yazısından yola çıkarak oluşturulmuş. Otobüsçünün beklentisi, umudu, yapması gerekenlerle devletin bu konuya yaklaşımının hangi yönde olması gerektiği çok açık olarak belirtilmiş. Dr. Dönmez, zaten karayoluyla yolcu taşımacılığı sektörünün en önemli uzmanlarından… Bakanlık bile kimi zaman ona danışıyor. Bu, daha sık ve düzenli hale gelse sektörün birçok sorununa çözüm bulunabilir.
Biz, devletin yapması gerekenleri takip edelim, önerilerimizi iletelim, çözüm için elimizi taşın altına koyalım… ama işimizi de unutmayalım.
Zeki Bey’in yazısından öğrendiğimiz kadarıyla sefer sayıları yıldan yıla artarken yolcu sayısı, daha doğrusu otobüslerin doluluk oranı 4-6 yolcu bandında duruyor. Yani ister sezonda ister sezon dışında olsun seferler istenilen güç ve dolulukta değil. Bunun olumsuz etkisi sadece otobüsçüye değil, ülke ekonomisine de yansıyor. Ya da tam tersi, ülke ekonomisinin olumsuz gidişatı otobüsçünün işinde kendini gösteriyor.
Nasıl ki, gerek cumhurbaşkanlığı gerekse parlamento seçimlerinde ittifaklar (ortaklıklar da diyebilirsiniz) yapıldıysa otobüsçünün de benzer ortaklıklar yapması gerekir. Nasıl olacağı, hangi yöntemin kullanılacağı, hangi firmanın hangi bölgede hangi firmayla ortaklık kuracağı kuşkusuz zamanla belirlenecektir. Ancak görünen o ki, bu gidişat hiç de iyi değil. Şöyle bir bakın, çok firma geldi geçti bu sektörde… Bir kısmı unutuldu, bir kısmı ise hâlâ “marka” olduğu için anılıyor. Bazı firmalar atak yapıp öne çıktıysa da birkaç yıl içerisinde kayboldu… Bazı firma evlilikleri ‘boşanma’yla sonuçlandı. Kimi firmalar ise ortaklarını içinde eritse de dayanamayıp silindi.
Bir zamanlar, Ankara’dan Doğu’ya ve Karadeniz bölgesine giden yolun başlangıcındaki PTT Eğitim Merkezi’nin önünden geçen otobüslerin hangi kentin firması olduğunu, nereye gittiğini bilebilirdim otobüsü görünce… Şimdi, aynı yerde olsam (bilmem o merkez duruyor mu) hangi otobüs hangi kentin firması tanıyamam. Ama aklıma mıh gibi çakılmış firma markaları hâlâ canlı duruyor; sanırım öyle de olacak. Sektördekiler bile unuttu neredeyse o firmaların adlarını, kaldı ki genç kuşaklar…
Otobüsçülerin bir huyu var, genel olarak: Reklama hiç önem vermiyorlar. Oysa seçim sürecinde hepimiz duyduk ve gördük ki, yapamayacak bile olsa vaat eden partiler kazanıyor. Avuç, hatta çuval dolusu para verip yatırım yaptığınız firmanızın, (aynı parayı dövizde tutsaydınız mesela, hiç başınız ağrımadan yine kazanırdınız) daha çok kazanması ve kalıcı olması için farkını fark ettirmesi gerekiyor. Oysa otobüsçüler, biri bir yenilik yapmışsa topluca onu yapmaya başlayarak özelliklerini sıradanlaştırıyor. Bir firma fiyat kırmışsa, diğerleri de aynı yolu izliyor ve maliyetinin de altında taşımacılık yaparak zarar ediyor. Fiyatta değil hizmette rekabet yapılsa, kalite daha iyi duyurulsa (zaten doluluk oranı ortada, en çok 6 yolcu) o kadar yolcuyu zaten bulur ve yine sürdürürsünüz hizmeti. Hızla gelişme kaydeder güçlenerek kalıcı olursunuz.
Saçlarınızı, berber kesmeden ak mı, kara mı şimdiden görmeniz hepimizin yararına… ■