Öyle çok ki sorunumuz, sadece askeri savaştan söz etmiyorum, ekonomik savaş da var, sosyal ve kültürel savaş da… İşte en tam o nedenle “birazcık barış” molası istiyoruz.
Nicole, “a little peace” adıyla, bundan tam kırk yıl önce seslendirmiş ve hepimiz İngilizce bilelim bilmeyelim, mırıldanarak da olsa katılmışız sözlerine…
İran-Irak, Irak-Kuveyt, Irak-ABD, Suriye-Rusya-ABD, Azerbaycan-Ermenistan hemen sınırlarımızda yaşanan savaşlardı. Buna Afganistan’da yaşanan eklendi, insanlar günlerce, kilometrelerce yürüyerek iltica ettiler, ülkemizin etkilendiği bir savaş oldu.
Mültecilik veya sığınmacılık sanki hayatın bir gerçeği artık, iktidarların kabul etmek istemediği… Suriye’den akın akın gelenlere, Afganistan’dan gelenler eklendi. Onların yaşadıkları zorlukları ve sorunları görmezden gelip de sadece “yabancı” olarak görmek yeterli değildi ve her geçen gün büyüyor bu sorun.
Şimdi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle yeni bir mülteci akımı başladı. Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana gördüğü en büyük sığınmacı hareketliliği diye anılsa da, unutmayın, Sırbistan-Bosna Hersek savaşı ‘90’ların başındaydı ve beş milyon insanın mülteci olduğu ifade edilmişti. Yani, savaşlar her zaman sadece sivil insanların kaybına yol açıyor. Onca insan evlerinden, işlerinden, ailelerinden uzaklaşınca hayatın dengesi kayıyor.
Bir tarafta haksız ve hadsiz kültüre bile sansür uygulamaya çalışanlar… Sporda da yaşanıyor bu haksızlık. Bir tarafta da sürdürülen barış görüşmelerinden bir sonuç çıkmaması… Türkiye’nin öncülüğünde, Antalya’da yapılan
Dışişleri Bakanları arasındaki görüşmenin karara varılmadan bitmesi… Hastanelerin vurulması, sivil kayıplar… Gelin de savaşa hayır, barış hemen şimdi diye haykırmayın ağız dolusu…
Peki, bir de kendimize bakalım, bu çerçeveden: Akaryakıt fiyatlarının inanılmaz artışıyla her şeyin ucu kaçtı. Her şey pahalandı, pahalanıyor. Bu ekonomik savaşa da hayır demek gerekir. Silkinip kalkmak gerekiyor bu tembellikten, biliyoruz ki ağlamayan bebeğe meme vermiyor kimse. Sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel yaşamın her anında her alanında bir değişim gerekiyor.
En tam da bu nedenle katılıyorum Nicole’ün “a little peace” (Birazcık barış) talebine…
“A little peace…"
"Kış kapıyı aralarken bir çiçek, / Dondurucu rüzgârda bir ateş, / Kucaktan kucağa istenmeden dolaşan taşbebek sanırım bazen kendimi. // Başımın üstündeki bulutları görüyorum / Rüzgârın uğultusunu, kuş cıvıltıları kesiyor / Karanlığın ürpertici şarkısı dökülüyor dudaklarımdan / Ve her şeyin böyle sürüp gitmeyeceğini biliyorum.
Biraz barış, / Biraz güneş / Üzerinde yaşadığımız bu dünya için. / Biraz barış, / Biraz neşe. / Biraz sıcaklık diliyorum sadece / Biraz barış, / Biraz rüya, / ve insanlar ağlamasın istiyorum. / Biraz barış, biraz sevgi, / ve hiç yitirmeyelim umudumuzu diyorum.
Biliyorum şarkılarım değiştirmeyecek dünyayı / Biliyorum sadece şarkı söayleyen ve duyan bir genç kız olmadığımı / Yalnız ve terk edilmiş rüzgârda kanat çırpan bir kuş yaklaşan fırtınayı duyuyor ama...
Biraz barış, / Biraz güneş üzerinde yaşadığımız bu dünya için. / Biraz barış, / Biraz neşe, / Biraz sıcaklık diliyorum sadece. / Biraz barış, / Biraz rüya, / ve insanlar ağlamasın istiyorum. / Biraz barış, / Biraz sevgi, / ve hiç yitirmeyelim umudumuzu diyorum.
Birlikte küçük bir şarkı söyleyelim, -ki dünyanın tümü barış içinde yaşasın.
Hep birlikte bir şarkı söyleyelim. -ki dünyanın tümü barış içinde yaşasın."
* * *
DİSK’te örgütlü gücün yenilmezliğini kavrayıp da karayoluyla yolcu taşımacılığı sektöründe de örgütlü olmanın gerekliliğini savunan; TOFED’in Genel Sekreteri olarak bu görevini aksatmadan sürdüren Mevlüt İlgin yaşamı bizlere bıraktı. Üzgünüz. Çiçek koksun toprağı. ■