Ülkemiz, 6 Şubat’ta, Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli meydana gelen iki deprem nedeniyle ağır bir yara aldı. 49 bin civarında vatandaşımız hayatını kaybetti, çok sayıda vatandaşımız yaralandı. Halen bölgede enkaz kaldırma çalışmaları sürüyor. Meslektaşlarımızın da personel kayıpları oldu. Sıkıntılar hâlâ aşılabilmiş değil. Depremin yaşandığı Şanlıurfa ve Adıyaman bir de sel felaketi ile karşı karşıya kaldı. Yaşanan deprem ve sel felaketi bizlere ne yapmamamız gerektiğini gösteriyor. Doğa kurallarına karşı gelmenin bedeli çok ağır.
Umarım bundan sonra doğru adımlar atılır, yanlış kararlar alınmaz, yanlış işler yapılmaz. Bu yaşananlardan ders çıkarmamız gerekiyor. Tabii, iklim değişikliğiyle artan yağmurlar, depremler hayatın içinde olan gelişmeler. Deprem öldürmez, yanlış konumlandırılan, doğru şekilde inşa edilmeyen binalar öldürür. Yağan yağmur öldürmez, yanlış şekilde şehirleşme ve altyapı öldürür. Bu gerçekleri göz ardı etmemek lazım ve bunu siyasetin malzemesi olmaktan çıkarıp ortak çözümler üretilmesi lazım. Seçimler yaklaşıyor, popülist kararlar alınarak yine yanlış adımlar atılmamalı. Dere yatağında çadır kentler kuruluyor, ne büyük hata.
Yoğun yağan yağmur ile zaten deprem nedeniyle mağdur olan vatandaşlar bu kez sel nedeniyle ikinci bir mağduriyet yaşıyor. Pandemi, Rusya-Ukrayna savaşı, orman yangınları, arkasından sel, deprem tekrar sel felaketi… Umarım bundan sonra bir felaket ile karşı karşıya kalmayız. Yaz mevsimi geliyor, tekrar orman yangınlarıyla karşılaşmamak için önlem almalıyız. Ayrıca ağaçlandırmaya yönelik çok önemli bir çalışma başlatmak ve bu süreçte de ordumuzdan, okullardaki öğrencilerimizden faydalanmak gerektiğini düşünüyorum. Her bir askerin, öğrencinin eğitimden boşta kalan sürelerde 100-120 ağaç dikmesine yönelik bir planlama yapılmalı. Bunun devlet politikası haline getirilmesi gerekiyor. Yanan ormanların yerine daha fazlasını oluşturmamız şart. Önümüzdeki en önemli sorunlardan biri de kuraklık olarak görünüyor. Tedbirleri bir an önce almalıyız. Hepimizin suyu daha ekonomik kullanmamız gerekiyor. Doğal afetlerden çok ciddi dersler çıkarmamız gerekiyor.
Büyük bir belirsizlik dönemi yaşıyoruz
Yaşanan felaketler nedeniyle gündemin tamamen bu alana yoğunlaşması ile karayolu yolcu taşımacılığının tam anlamıyla beklediği düzenlemeler hayata geçirilemedi. Bazı düzenlemeler yapıldı ama bunlar yeterli değil. Karayolu yolcu taşımacılığında korsan taşımacılık sorunu giderek büyüyor. D4 kısa mesafe taşıma işi de daha karışık hale geldi. Şehirlerarası otobüslere ara duraklardan yolcu almaya yönelik kısıtlamalar getirildi. F1E dediğimiz elektronik bilet satışı ile ilgili yönetmeliğin hazırlanması gerekiyor. Bunun için de hem Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı hem de Ticaret Bakanlığı ile görüştük ve F1E acenteliğine yönelik tekel oluşturmayı önleyecek yeni bir düzenleme yapılması gerekliliğini ifade ettik. Bir taraftan fiziki acenteler var, diğer taraftan firmaların kendi satış ofisleri var, otogarlarda kendi yerleri var. Bir taraftan da yazılım şirketleri üzerinden yapılan satışlar var. Komisyon maliyetlerini düşürme çabası içindeyken daha da yüksek oranlara ilerlemeye başladı. Bu, sektörün para kazanması için bilet fiyatlarını çok daha yukarı çekmesini getiriyor. Bu ortamda zarar etmek kaçınılmaz hale geldi. Durum tüketici aleyhine gelişiyor.
F1E Acenteliği Yönetmeliği
Bir an önce Ticaret Bakanlığı’nın otobüs biletlerini e-ticaret kapsamına alması, arkasından da Ulaştırma Bakanlığı’nın sektörün talepleri doğrultusunda F1E Acenteliğini düzenlemesi gerekiyor. Düzenleme olmadığı için Rekabet Kurumu bilet portalları arasındaki satış işlemine çekinceli izin verdi. Şimdi bu süreci yaşıyoruz. Taleplerimizi Ulaştırma Bakanlığı’na ilettik. F1E Acenteliği nasıl olmalı, tekelleşmenin önüne geçilmesi lazım. Elektronik bilet sistemleri bütün satıcılara açık olmalı ve satıcılar özgür bir şekilde firmalarla anlaşma yapabilmeli. Satılan biletlerin ücretlerinin eş zamanlı şekilde firmaların hesabına, hizmet bedelinin de satıcının hesabına düşmesi gerekiyor. Kısıtlamalar kalkmadığı sürece satış maliyetleri, yolculuk maliyetleri artacak. Tüketici zarar edecek, firmalar kazanamayacak. Yabancı fonlar tarafından satılan bu portallar ülkemiz ekonomisine kayıplar yaşatacak, sektörün kalkınması, gelişmesi mümkün olmayacak. Personeline ücretini ödeyemez hale gelecek. Sigorta, kira, personel maliyeti, bakım ücretleri, otobüs fiyatları arttı. Üstelik ekonomik sıkıntılar var. Akaryakıt fiyatları dalgalı seyrediyor. Sürekli söylüyorum; sektörün kazancı artık giderlerinde saklı. Bunu çekip alamadığımız takdirde sıkıntılar yaşayacağız. Hat esası ve sınıflandırma konusunu da gündeme getirmek gerekiyor.
Beylikdüzü Cep Terminali
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile deprem öncesinde Beylikdüzü’nde bir cep terminali inşasına yönelik yoğun görüşmeler vardı. Deprem nedeniyle bu süreç ertelendi. Biz bu konunun takibini sürdürüyoruz. Trakya Bölgesine çalışan firmalar için bu hayati bir konu. Bir başka konu da ücretsiz servis... Bu konuda da süreç ertelendi. Ramazan geliyor. Ramazanda şehirlerarasında yolcu talebi düşer. Bayramla birlikte şehirlerarasında hareketliliğin başlamasını umuyoruz.
Turizm taşımacılarının sıkıntıları da büyüyor. Deprem nedeniyle rezervasyonlar da düşüş var. GAP turları iptal oldu. Bölgedeki turizmciler Arap turistleri İstanbul’a da taşıyordu. Kültür ve Turizm Bakanlığı, TÜRSAB ile bir adım atarak turizm sezonuna yönelik çalışmalar yapmalı. Sezonda işlerin biraz daha açılacağını umuyorum.
Herkese iyi haftalar. ■