İnternetli yaşam başlarken, biraz da kinayeyle, “sınırlar kalkıyor, her şey eşit ve şeffaf olacak” demiştim. Öyle de oldu, yapay zekâ ile daha da gelişti; sürücüsüz otomobiller, uzaktan muayene hatta ameliyatlar, birbiriyle bağlantılı sorunların çözümü, tümüyle olmasa da hayatımıza girdi. Şimdi yeni tanımlamalar yapmamız gerekiyor.
Robotlar üretimde öyle yoğun kullanılıyor ki, işçi ihtiyacı kalmadı birçok alanda. Ancak bu, insan gücüne, emeğine, bilgi ve deneyimine gerek kalmadığı anlamına gelmez, asla. Tabii ki, insan olacak başında. Yapay zekâ da kendisine yüklenen komutlar ve olasılıklar üzerinden çözüm yolları veya önerileri sunacak. Son karar yine insanın, kesinlikle.
Bu arada, siyasal iktidar eliyle zorunlu tutulan “sigara sağlığa zararlıdır” uyarısı gibi belirtelim: Dünya sadece insanların değil, tüm canlılarındır; böcekler, otlar, büyük hayvanlar, kemirgenler dâhil. Hatta insandan önce onlar vardı…
Birbiriyle doğrudan bağlantılı olunca, “bütün yollar Roma’ya çıkıyor”, bir diğer deyişle demokrasiye… Demokrasi, eşitlik, barış ve şeffaflık yaşamı sürdürülebilir kılmanın en emin yolu. Nedense pek istenmiyor bu. “Demokles’in kılıcı” tepemizde sallandırılıyor. O kılıcın keskinliğinden korkuyoruz. Oysa o kılıcı elinde tutanlar korkmalı, çünkü önce onları kesecek ilk havaya kalktığında.
7 Ekim’den bu yana Gazze’de, katliama dönüşen İsrail’in saldırılarına karşı tepki giderek büyüyor, dahası tüm dünyaya yayılıyor. İşte ABD’de, bir kadın profesörün ters kelepçeyle gözaltına alınmasıyla hepimizin tepki gösterdiği protesto olayları. Gizlemek mümkün değil. Uluslararası üst düzey toplantılarını protestolar internet aracılığıyla örgütleniyor; bu da katılımcı sayısını arttırıyor. Daha önce Fransa, Belçika, İspanya ile diğer ülkelerde çiftçilerin traktörlerle yol kapama ve gübrelerin özellikle önemli alanlara dökülmesi olaylarını izlemiştik. Demek ki bir rüzgâr esmeye başladı yeniden işçiden, emekçiden yana…
1 Mayıs, işçinin, emekçinin, “birlik, mücadele ve dayanışma” günü, işçi bayramı. Bu bayram, 100 yılı aşkın zaman önce kanla, dirençle kazanılmış bir hak. Şimdi sıra Türkiye’de… 1077 yılında büyük bir provokasyonla kana bulanan 1 Mayıs kutlamaları sonrasında, Taksim Meydanının adını “1 Mayıs Alanı” olarak değiştirmişti işçiler, emekçiler. 12 Eylül sonrası yasaklanan kutlamalar başladı. Siyasal iktidar işçilerin “1 Mayıs Alanı” talebini önce olumlu yanıtladıysa da (biliyorsunuz, egemen güçler siyasal iktidarı diledikleri gibi yönlendirebilirler), sonra ne olduysa vaz geçti. Anayasa Mahkemesi, kazanılmış hak olduğu gerekçesiyle 1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanında yapılabileceği kararını verdi. Siyasal iktidar bir yandan Taksim’in yasaklı olduğunu, bir yandan da kısıtlı olduğunu ileri sürüyor. Bu çelişkiye dikkat çeken emek güçleri de, taleplerini yüksek sesle haykırarak bu yıl iki, üç koldan
Taksim’e yürüyecek. Devlet, görevini yapar da provokasyonları önleyecek tedbirleri alırsa, herkesin gönlünce bir kutlama yapılır. Ancak bu, pek açık gözükmüyor, daha önceki miting ve toplantılara yapılan saldırılar nedeniyle.
Onlara “gölge etmeyin başka ihsan istemez; biz kendi güvenliğimizi alırız” diyoruz.
Hepinizi coşkuyla, halaylarla, türkülerle kutlayacağımız 1 Mayıs etnikliklerine çağırıyorum:
Yaşasın 1 Mayıs! İşçilerin, emekçilerin birlik, mücadele, dayanışma günü kutlu olsun. ■