Boğazınıza bir yumruk gelir oturur mu hiç? Hani yutkunursunuz, yutkunursunuz da gitmez bir türlü… Gözleriniz yaşarır, aksırır tıksırırsınız da derdinizi bırakın başkalarına, kendinize bile anlatamazsınız ya… İşte öyle bir durumdayız.
Bir ses bile karanlıkları aydınlatabilir. Her ne kadar balık, “ağzımı açsam su doluyor” dermiş ama… konuşmanın, yararlılığını, gerekliliğini gücünü kabul etmeliyiz. En ufak bir çıtırtı bile hayatın sürdüğünün göstergesidir. Mutlak sessizlikte insanın kendi organlarının işleyişini, kanının akışının sesini duyacağını söylüyor uzmanlar, o da çıldırtırmış insanı… Tam da o noktada, “susma, sustukça sıra sana gelecek!”
Bir yıl daha…
Bir yılı daha düşürdük işte karanlığa, bir üçyüzaltmışbeş gün daha geçti gitti hayatımızdan. Kimi hüzün, kimi hazan, kimi sevinç, kimi coşku… en çok da aşk ve sevgi ile. Çok insan yitirdik 2013’te. Hastalıklardan, kazalardan, polis kurşunlarından, ecel gibi bir sürü nedenle, zamanlı zamansız…
Bir yılı daha düşürdük karanlığa, bir üçyüzaltmışbeş gün daha geçti hayatımızdan. Gezi Direnişi bir şeylerin bittiğinin göstergesi, ilk adımı oldu. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. O sessiz yığınlar haklarını almak için başkaldırmaları gerektiğini öğrendi Gezi ile.
Parklarda, bahçelerde, sokaklarda, meydanlarda tencere tava çalarak seslerini duyurdular. “Duran Adam” eylemi ile tepkilerini gösterdiler ‘ses’e itiraz edenlere.
Bir yılı daha düşürdük karanlığa, bir üçyüzaltmışbeş gün daha geçti hayatımızdan. Biraz güçlendik, biraz olgunlaştık, akıllandık da biraz. ‘Yaşlandık’ demeyelim, tecrübe kazandık biraz… Çok yönlü bakmayı, çok yönlü değerlendirmeyi öğrendik.
Gelecek eskisi gibi olmayacak!
Sahi, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu, daha güzel olacağının işareti bana sorarsanız. Sadece önünü ardını değil içini dışını, yanını yöresini, çevresini ufkunu da sorup sorgulayacağız. Aklımıza yatarsa kabul edeceğiz, yatmazsa aşıp geçeceğiz, gözyaşına bakmaksızın. Kimse de bizim gözyaşımıza, mazeretlerimize, ipe un sermelerimize bakmasın.
Hayal dünyasında…
“Hayal ufkunda uçan binbir renkler” Neveser Kökdeş’in Rast makamındaki bestesi, sözleri de kendisine ait. Şöyle diyor Neveser Hanım, “hayal ufkunda uçan binbir renkler / enginlerde efsane güzellikler / mehtab hazin, denizde sis, meltemler / bana aşk şiiri, şarkısı söyler // ruhum coşar ah, hülyalara dalar / unutulmaz o tatlı hatıralar / mehtab hazin, denizde sis, meltemler / bana aşk şiiri, şarkısı söyler” (internette birçok yorumunu bulabilirsiniz).
Ziya Paşa’yı, asıl adı Abdülhamit Ziyaettin uzun geldiği için mahlas olarak kullanan ünlü edebiyatçı ve devlet adamının meşhur sözünü, biraz değiştirerek, “Hayal etmeyeni etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kitaptır” yaparsak geleceğe yönelik mesaj da vermiş oluruz.
Geleceğin daha güzel olması, daha güçlü, daha güvenli ve daha yaşanabilir olması için -tabii ki susmamak, başkaldırmak birincil- hayal kurmak gerek.
Sahi hayalsiz yaşanmıyor.
Hayal gibi bir dünyada, hayal gibi bir yıl diliyorum.
Tabii ki herkesin hayali kendine…