Birbiri ardına gelen zamlar, ekonomik krizler, sosyal ve siyasal sorunlar, yetmiyormuş gibi bir de savaş… Gelin de korkmayın! Gelin de anlayın, anlayabilirseniz. Kaldı ki, Bakanlar başta kimse anlamıyor, biz nasıl anlayalım?
Okullarda öğretilir, ustaların kulaklara küpe olan sözüdür, yaptığınız işi önce kendiniz beğenin. Biz bize konuşuyoruz, yabancı yok aramızda; siz beğeniyor musunuz yaptığınız işi. Kendi işiniz, belki babadan devraldığınız. Koşullar ne izin veriyor ne de ileriyi görmeye fırsat tanıyor. Hiçbir şey yerinde durmuyor, sürekli yukarı gidiyor, şehirlerarası yolcu taşımacılığı otobüs biletleri dışında…
Türkiye’yi temsil ediyorsunuz
Karayoluyla yolcu taşımacılığı sektörü ekonominin can damarı. Ürün taşımıyoruz, ama insan taşıyoruz. Ürünle sınırlı değil ki ekonomi. İnsan faktörü yoksa içinde, zaten yerlerde sürünüyor demektir. Pandeminin arkasından bu gelen ekonomik sorunlar ve Rusya-Ukrayna savaşıyla zorunluluk dışında kimsenin bir yerden bir yere gitme hevesi kalmadı. İşte, Ramazan geldi, arkasından bayram ve sezon da başlamış olacak.
Yolcu yoksa insan hareketliliği istenilen düzeye çıkmayacaksa ekonominin can damarı dediğimiz bu sektör nasıl ayakta kalacak?
Karayoluyla yolcu taşımacılığı sektörü Türkiye’nin ekonomisinden siyasetine her şeyini kapsıyor. Otobüs durursa her şey duracak. Peki, soru burada kendini gösteriyor: Dursun mu? Durursa ne olur?
Yılbaşında elektriğe yapılan yüksek zam sonrası A’dan Z’ye, her kesimden herkesin yükselen itirazlar nedeniyle, sembolik de olsa geri adım atıldı. Bu bir işaret! Bana kalırsa bunu iyi değerlendirmek gerekir. Bir ara kamyoncular da ayaklandı ve haklarını elde etti. Demek ki, ağlamayan bebeğe kimse emzik vermiyor. Otobüsçü kendi hakkını savunmadığı, hatta umursamadığı için sürünmeye muhtaç.
Otobüsçülerin bulunmadığı bir yer var mı, ülkemizde? Dört bir yanda, en ücra köyde bile otobüsçünün, hem de en etkili kişiler olduğunu biliyoruz. Sanayici olarak, ticaret erbabı olarak, halkla iç içe çalıştığı için de toplumun nabzını tutan bir sektörüz. Dün aldığınız mazotu, bugün alamıyorsunuz. Dün belirlediğiniz bilet fiyatı bugün zarar yazdırıyor size. Kalifiye kaptan bulunmadığından yakınıyorsunuz. Diğer tüm personel de emeğinin karşılığını alamadığından sıkıntılı. Tepeden tırnağa bir hoşnutsuzluk yaşanıyor, her firmada, her otogarda.
İki ulusal bir de uluslararası federasyonu bulunan hemen her ilde ve büyük ilçelerde dernek çatısı altında toplanan şehirlerarası otobüsçüler sadece “ne oluyoruz, bizim de haklarımız var” dese, en azından kamuoyunun güvenini kazanır.
Evet, bugün bilet fiyatlarına zam yapılmadığı için halk yanımızda gibi gözüküyor, onların yararına bir durum. Ancak bir fabrika bedeli ödediğimiz altından rüzgâr geçen otobüslerimize verdiğimiz çuval dolusu paranın karşılığını almayacak mıyız? Daha iyi hizmet için daha rahat olmamız, endişelerimizden sıyrılmış olmamız gerekmiyor mu?
Havayolunun sübvanse edilmesi nedeniyle haksız rekabet yaptığından yakınıyoruz. Demiryolu için de geçerli bu yakınma. Karayoluyla yolcu taşımacılığı sektörü üvey evlat mı ki devlet hiç el uzatmıyor? KDV’si ÖTV’si, geçiş ücretleri, otogar çıkışları derken hep zarar yazan seferler firmaların kapanmasına yol açtığında, bu sektörün de cenazesinde saf tutacağız.
Her gün, her yerde aynı konuşmalar duyuluyor. Otobüsçü yakınıyor, üzülüyor ve çıkış yolu bulamıyor. Gelin, el ele verelim. İşini kaliteli yapan, hakkını da almalı ve sürdürülebilir hizmet politikasıyla kazanmasını da bilmeli. ■