Devletin gelirlerini artırma amaçlı önlemler arasında Motorlu Taşıt Vergisi’nin (MTV) önümüzdeki yıl ekstra olarak, yüzde 40 arttırılması da yer alıyor. Buna da bağlı olarak, MTV üzerinde durmak istiyorum.
Devletler de yaşamak, görevlerini yerine getirebilmek, hizmet sunabilmek için para harcamak zorundadır. Bunun için de gelir veya borç gerekir. Artık eski devletlerin haraç ve benzeri kazançları günümüzde yok. Borcu bir süre sonra ödemek için yeni borç alınmazsa yine ayrıca gelir gerekir. Devletin bazı haklarını satması veya kiralaması gibi kaynaklar dışında ana gelir kalemi vergilerdir.
Vergiler öncelikle, yurttaşların gelirleri üzerinden alınır. Bunun ötesinde sahip olunan varlıklara ve harcamalara göre alınan vergiler de vardır. Bu ikinci gruptakiler zaman zaman vergilendirilmiş gelirin harcanmasından vatandaşı cezalandırmak gibi bir anlam da taşıyabilirler. Bunun ötesinde; hiçbir vasıtaya bağlı olmaksızın alınan dolaysız vergiler ve alışveriş gibi bir vasıtaya dayalı dolaylı vergiler de söz konusu. Biz MTV’ye gelelim.
Taşıt alım vergileri
Motorlu taşıtlarla ilgili vergilerin birincisi, motorlu taşıtın yeni alınması sırasında ödenen taşıt alım vergisidir. Bu kapsamda taşıtın türüne, kullanım amacına (hususi-ticari) fiyatına, büyüklüğüne, silindir hacmine, ithal veya yerli oluşuna göre değişen büyük bir vergi söz konusudur. Değişik adlarla bu miktar oluşmakta ve alıcıları zorlayabilmektedir. Bunlarda zaman zaman yapılan artışlar taşıt satışlarını düşürebilecek boyutlara gelmektedir. Mantığını ararsanız, taşıt alımının cezalandırılması ötesinde bir gerekçe bulamazsınız.
MTV
Taşıtın alımından sonra taşıtın elde bulundurulması ve kullanılması aşamasına geçilmektedir. Bu aşamada her yıl alınan MTV söz konusudur. MTV’nin devlete gelir sağlama dışında haklı bir gerekçesi olabilir mi? Şüphesiz ki, alınan taşıtın kullanılmasına bağlı olarak çevreye ve kullandığı yollara zarar verme, trafik yoğunluğu yaratma söz konusu olacaktır. Ancak MTV, taşıtın kullanılmasına bağlı bir vergi de değildir. Hiç kullanılmayan devamlı olarak garajda yatan taşıttan da bu vergi alınır. Geçenlerde uzun yıllar kapalı bir bölmede tutulan eski bir otomobil duvar yıkılarak çıkartıldı ve kullanıma geçildi. Bu aracın burada durduğu yıllarda da MTV ödemesi yapılmış olmalı. Yani MTV, aracın kullanımının sonucu salınan bir vergi değil. Kullanılmayan bir araç, eğer özel park yeri yoksa açık bir alanda park etme dışında bir kamusal yük getirmez. Belki MTV, açık alanda parkın karşılığı olabilir hepsi o kadar.
Akaryakıt vergileri
Araçlar kullanımlarına bağlı olarak akaryakıt tüketiyor. Bu akaryakıtın tüketimi çevreye ve yollara zarar verebilir. Bu zararın karşılığı olarak, akaryakıttan maliyetinin ötesinde zararlarını karşılayıcı vergiler alınması normal. Bu nedenle akaryakıttaki vergiler bir noktaya kadar hoş görülebilir. Bu nedenle petrol üreticisi ülkeler hariç, hemen her ülkede bu ağır vergiler söz konusudur. Bu bakımdan bizi geçen ülkeler de var. Geçmeyen gelişmiş ülkeler de vergi bakımından bizim sadece biraz altımızda, o kadar. Akaryakıt vergilerini bu şekilde aklarken bazı noktalara dikkat etmek gerekir. Örneğin; kötü yakıtın çevreye daha çok zarar verecek olması nedeniyle daha çok vergiye tabi tutulması gibi. Ancak bu böyle olmayabiliyor. Daha zararlı olan motorinin vergisinin daha az zararlı olan benzine göre daha düşük tutulması bu çelişkiyi anlatabilir.
Tekrar MTV
Görüldüğü gibi araçlar kullandıkları yakıtla büyük ölçüde orantılı bir akaryakıt vergisi ödedikten gayri bu vergiyi ödüyorlar. Hiçbir haklı gerekçesi de bulunamıyor. Adeta “sen bu arabayı elinde tutuyorsun, al sana ceza” anlamına geliyor. Peki, akaryakıttan alınan vergiler kullanma zararlarını tam karşılamadığı için bu vergi olabilir mi? Eğer böyle olsaydı, bu vergiyi almak yerine akaryakıt vergilerini artırmak daha adil olmaz mıydı? Aslında, gelirlerin kayıt altına alınıp bundan yeterli verginin alınması esas olmalı. Ancak ülkemizde bu olmadığı için bir kısmı vergilendirilmeyen kazançların taşıt alım vergisi gibi harcanması sırasında bir kısmı da alınan ürünün elde bulundurulmasında vergilendirilmesi akla gelebilir. Bu da pek adil sayılmaz. Suçların ve cezaların bireyselliğine hiç uymaz. Birisinin geliri vergilendirilmedi diye başkasının vergilendirilmiş gelirinden vergi alınması pek adil olmamalı. Hele hele böyle bir verginin sırf gelir amaçlı olarak, arttırılması hiçte hoş karşılanamaz.
Adaletsizlikte adalet
MTV hesabında aracın türü, yaşı, silindir hacmi fiyatı gibi kriterler esas alınarak miktarın belirlenmesine gidiliyor. Taşıt alımında benzer kriterlerin kullanıldığını ve bu özelliklerin zaten vergilendirildiğini düşünürsek bir gerekçesi bulunmayan MTV’nin tekrar bunlara göre hesaplanması haksızlığı giderip haklılık sağlayabilir mi? Hayır. Eğer var olan aracın kullanımını akaryakıt dışında ayrıca vergilendiremiyor ve akaryakıt vergisini aracın verdiği zararlar bakımından adil ve yeterli bulamıyorsak, başka bir vergi düşünebiliriz. Bu anlamda düşünülecek olursa, MTV miktarının aracın olası zararlarına göre belirlenmesi gerekir. Bu durumda çevreye daha fazla zarar verme potansiyeli olan eski teknolojiye sahip araca, yola daha fazla zarar verme potansiyeli bulunan ağırlığı (daha doğrusu dingil ağırlığı) daha fazla olan araca ve kötü akaryakıt kullanan araca daha çok MTV yüklenmesi gerekirdi. Durum bu değil. Bu arada, eğer daha çok akaryakıt tükettiği için akaryakıt üzerinden daha fazla vergi ödeyen yüksek silindir hacimli aracın hala borcu olduğunu düşünüyorsanız yüksek silindir hacmini de yüksek MTV gerekçesi yapabilirsiniz.
‘Bana para lazım, gerekçe önemli değil’ diyorsanız söylenecek bir söz yok. Yolunuz açık olsun. Ama adalet ve gerekçe sizin için önemliyse, bir kez daha düşünün. MTV alıyorsunuz bari fahiş artış yapmayın. ■