Freud, “sinirliyken söylenmiş her söz önceden tasarlanmıştır” diyor. Düşünürken eğriyi doğruyu tarttığımız gibi konuşmamızın dozunu da belirleriz. Böyle dile getirilmez diye zihnimizden kovduğumuz duygularımız, sinirlendiğimizde su yüzüne çıkabilir.
Ülkemizde siyasi, toplumsal, ekonomik, kültürel doğru bir adım atılmıyor. Atılanlarsa ya denk geldiği için ya da artık çare bulunamadığı için hayata geçiyor; ama genel çerçevede kimse -buna siyasi erk de dahil- hoşnut değil. “Ver yetkiyi, gör etkiyi” diyen “Ekonomist”, iki yıldır, Temmuz’da enflasyonun düşeceğini iddia ediyorsa da, tam tersini yaşıyoruz. Zorunlu giderlere yapılan zam üstüne zamlar yeterli olmadığı için, çalışanların cebine de el atmaya kadar vardı ve memurların servis hakları kaldırıldı. Ne kazandıracak diye soran çıkmadı, yalaka alkışları dışında kimse ses çıkartmadı. Şimdi, memurlar onca ekonomik sıkıntının üstüne bir de otobüs, dolmuş, metro ile (üstelik cebinden ödeyerek) işyerine ulaşacak… yol yorgunluğu, gecikmesi ise cabası. İtibardan tasarruf etmeyenler, vatandaşın zamanını çalacak, yetmeyecek itirazlar gerilime varacak.
İşte, en tam da o nedenle Freud’un sözüyle başladım yazıya. Birkaç yılda bir getirilen bu tür önlemler, iki yıla varmadan eski haline dönecek, ama tasarruf tedbirleri gerçek tedbirler olmadığı için yine kağıt üstünde kalacak.
Gazetemizin başyazarı Dr. Zeki Dönmez, (bir kez daha okuyunuz) bu konuya değiniyor. Uçulmayan havaalanlarına, geçilmeyen yollar ve köprüler için ödenen garanti paralardan -ki, her biri maliyetini çoktan çıkardı- yok edilen yeşil alanlardan, maden diye diye “altın”dan da değerli olan zeytin ağaçlarının kesilmesinden vazgeçilirse, turizme açıyoruz diye kıyılar belli müteahhitlere peşkeş çekilmezse birçok sorunun çözümüne ulaşılır. Bir de tabii, tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlılıktan vazgeçilmesi gerekir.
Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, bunların hepsini bizden çok daha iyi bildiği halde, birçoğumuza göre “bölücülük” yaparak mahkemelerin siyasi kararlarıyla, anayasayı bile çiğneyerek insanlar mahkûm ediliyor. Avrupa’dan gelen tazminat cezalarını hepimiz ödüyoruz, olan da ülkemize, insanımıza oluyor.
Toparlarsak, gerilim artacak, ekonomik sorunlar daha da büyüyecek, işsizlik çoğalacak, okulların zaten yetersiz olan eğitimi daha da kötüleşecek ve itirazların dozu artacak. O zaman, Freud’un sözü bir kez daha anlam kazanacak. Gelin, o raddeye varmadan çözümünü bulalım. Bırakın bu kin ve nefreti, bırakın bu bölücülüğü, barış ve demokrasi ile tabii ki, el birliğiyle aşalım bu zorlu dönemi.
19 Mayıs nedeniyle, Atatürk’ün, ünlü Bursa nutkunu okumanızı dilerim. ■