Dalgaları karşılayan gemiler gibi…
Şairin şiirce dediği gibi “gövdelerimizle karanlıkları yara yara…” Tam 90 yıl önce, son dönemde savaştan savaşa, savunmadan saldırıya çok zorluklar yaşamış, topraklarının büyük bir bölümünü kaybetmiş, kalanı da işgal altındaki bir “dev”i tarihin sayfalarına gömmüş, Cumhuriyet’le yeni bir sayfa açmış ülkenin, deyim yerindeyse yiyecek ekmeği yokken otomotiv gibi gerçekten önemli, önemli olduğu kadar da gerekli ve en az bir o kadar da geleceğini belirleyici bir adımı atması unutulamaz, göz ardı edilemez.
“çıktık, rüzgarları en serin
uçurumları en derin
havaları en ışıklı sıra dağlara”
Tabii ki, kolay olmadı. Önce kafaların değişmesi, geleceğin aydınlık olduğuna ikna edilmesi gerekirdi. İtirazlar, itiraflar, karşı çıkışlar, öncelikler… derken küçükten bir hareketlilik başladı. Vehbi Koç’un müthiş hayali, cesareti, öngörüsü, tutkusu ve azmiyle 1928 yılında “Ford Ankara Acenteliği” ile Otokoç Otomotiv hayata atıldı.
“Arkamızda bir düşman gözü gibi karanlığın yolu.
Önümüzde bakır taslar güneş dolu.”
Büyük şehirlerde bile sadece bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda otomobilin var olduğu gerçeği, ne denli büyük ve bir o kadar da önemli bir adım atıldığının göstergesidir. Bu, muhakkak ki bir riskti, ama bu riski göze almazsanız ileriye hamle yapamazsınız. Amaç Türkiye’nin çağdaş uygarlıklar düzeyine çıkması ve teknolojide de liderlik yapmasıdır.
Dostların arasındayız!
Güneşin sofrasındayız!
Aradan 90 yıl geçti… 90 yıl bu, dile kolay… Nereden nereye geldik! Otokoç büyüdüğü gibi üretimiyle ihracatın da kapısını açtı, 9 ülkede çalışmalar yürütmeye başladı. Öyle bir başarılı başlangıçtı ki bu, arkasından birçok firma Otokoç’tan ilham alarak sektör oluşumuna katkı sağladı.
Aradan geçen bunca yılda, birçok ileri atılım yapıldı. Sadece İstanbul’da Boğaz’a üç köprü, bir tünel açıldı. Çanakkale Boğazı’na köprü yapılmasına başlandı. İzmit Körfezi’ndeki köprü yolları kısalttı. Duble yolları ve otoyolları saymıyorum bile… Hepsinin, hepsinin temelinde “Bir Vizyon, Azim ve Tutku Yolculuğu” olan Koç Topluluğu’nun bünyesindeki Otokoç yatıyor.
271 sayfaya zor sığan Otokoç’un 90 yılının kitabını, bir gazete sayfasında tümüyle anlatmak pek mümkün değil, kabul edersiniz ki…
Bir önemli noktaya yer vereceğim sadece… Koç Topluluğu’nun kurucusu, hayali, öngörüsü ve cesaretiyle hepimizin örnek alması gereken Vehbi Koç, oğlu Rahmi Koç’u, okulu ve askerliği biter bitmez, Bernar Nahum’a, “eti senin kemiği benim” diyerek veriyor ve yetiştirmesini istiyor. Her şeyi onunla öğreniyor Rahmi Koç… en önem verilen tahsilat konusu başta. “Mösyö Bernar, otomobile duyduğu aşkın yanı sıra çalışan yetiştirmeyi de amaç edinmiş biriydi..." cümlesinden öğreniyoruz ki kendisinden başka, sektörün duayenleri olan Erdoğan Gönül, Berti Kamhi, Can Kıraç'ı da yetiştirmiş... ■
Bir öneri…
ARTER açılıyor, Eylül’de yeni yerinde… ARTER, Koç Topluluğu’nun kültür sanat alanındaki en önemli gücü… Otokoç’un 90’ıncı Yılı nedeniyle Ahmet Çağan’ın kaleme aldığı Bir Vizyon, Azim ve Tutku Yolculuğu” kitabının hemen ilk sayfasında yer alan Rahmi Koç’un Otokoç Otomotiv için özel çizdiği 1928 model otomobil resminden anlıyoruz ki Sayın Koç, yetenekli bir çizer ve yapıtları bu otomobille sınırlı değil… Daha kim bilir neler çizmiştir… ARTER’in açılışına bir Rahmi Koç sergisi yakışır.