Ülkemizde yönetime gelen iktidarların ekonomik tercihi rekabetçi serbest piyasa ekonomisi yönünde olmuştur. Buna aykırı görüşler ifade edilmişse de yönetime gelememişlerdir. Bazıları da kendilerinin de faydalandığı rekabeti, kendi faaliyetlerine ilişkin alanlarda zararlı görmüşler ve verimlilik, ülke kaynaklarının korunması gibi gerekçelerle kendi faaliyetlerindeki rekabetin engellenmesini talep etmişlerdir. Bunlar bugüne kadar sonuç vermemiştir.
Bir mal veya hizmetin önceki miktarda, önceki kalitede ve eski üreticiler tarafından üretilmeye devam edilmesi mümkün değildir. Gelişen ülkemiz daha iyi kalitede, daha fazla miktarda mal veya hizmeti gerektirmekte, tüketiciler de bunlara daha iyi koşullarda sahip olmayı istemektedirler. Diğer taraftan aynı alanda faaliyet göstermek isteyen yeni girişimcilerin hakları da görmezden gelinemez.
Rekabet Kanunu
Belirlenen ekonomik tercih doğrultusunda piyasada tam bir rekabet ortamının geçerli olabilmesi için 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Kanunu çıkarılmıştır. Bu Kanun kapsamında Rekabet Kurumu ve Rekabet Kurulu oluşturularak Kanuna aykırılıklar önlenmeye çalışılmaktadır. Bu kapsamda Rekabet Kurumu’nun rekabete aykırılık içeren mevzuatı ele alması çok yerindedir. Nitekim bu inceleme sonucunda pek çok mevzuatta rekabete aykırılık tespit edilmiştir. Rekabet Kanunu’nun verdiği görevle rekabeti sağlamaya çalışan
Rekabet Kurumu’nun bu faaliyetini engelleyen düzenlemeler bulunması, aslında kabul edilemez. Bunları bu kurumun iptal yetkisi olmadığına göre; TBMM’nin, ilgili bakanlıkların ve bunların yetkililerinin rekabete aykırılık teşkil eden düzenlemeleri ilk fırsatta gözden geçirerek bu ihlalleri önlemesi gerekir.
Rekabet Kurumu’nun bu faaliyetini engelleyen düzenlemeler bulunması, aslında kabul edilemez. Bunları bu kurumun iptal yetkisi olmadığına göre; TBMM’nin, ilgili bakanlıkların ve bunların yetkililerinin rekabete aykırılık teşkil eden düzenlemeleri ilk fırsatta gözden geçirerek bu ihlalleri önlemesi gerekir.
İyileştirici bir eleştiri
Yapılan çalışmayı büyük bir keyifle inceledim. Emeği geçenleri kutluyorum. Ancak bildiğim konularda bazı eleştirilerim de var. UDH Bakanlığı’nın, rekabete aykırı görülen taban-tavan ücret yetkisinin Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nde olduğu belirtiliyor. Aslında bu bir Karayolu Taşıma Kanunu hükmü. Keza rekabete aykırı bulunan UKOME Yönetmeliği’ndeki toplu taşıma, servis ve taksi ücreti belirleme yetkisi de Belediye Kanunu ile Büyükşehir Belediyesi Kanunları’nda yer alıyor. Çalışma bu yönde genişletildiğinde çok daha doğru ve çok daha geniş sonuçlara ulaşılacaktır. Belirtilen kapsamda taşımacılıkla ilgili alanlarda rekabeti sınırlayan pek çok düzenlemenin olduğu da görülecektir.
Belediye mevzuatı
Rekabet Raporu’nda yer alan belediye alanı yolcu taşımaları ile ilgili ücret tarifesi belirleme yetkisi, Belediye Kanunu’nun 15.p hükmünde yer alıyor. 15.f’de bununla ilgili. Keza Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 7.f ve 7.p hükümleri de bununla uyumlu. Büyükşehir Belediye Kanunu’nda bu maddelerde yer alan yetkilerin kullanımında UKOME’ye görev veriliyor.
Tartışmalı yetkiler
Adı geçen mevzuatta belediye ve büyükşehir belediyesi alanlarındaki servis, toplu taşıma aracı ile taksilere ilişkin olarak bazı yetkiler belirtiliyor:
1: Bu türlerdeki taşıt sayıları
2: Bu taşıtların bilet ve ücret tarifeleri
3: Zaman ve güzergahların belirlenmesi
Rapor, bu yetkilerden bilet ve ücret tarifesi belirlenmesi hususunu rekabete aykırı görmüş. Aslında diğerleri de bu kapsamda olmalı. Bu düşüncemi okuyanlar, “bunlar rekabete açılırsa ortalık karışır” diyeceklerdir. Aslında hiçte öyle değil. Başka ülkelerde bunun örneklerini görüyoruz.
Servislerde durum
Personel ve öğrenci taşıtlarının sayı ve ücret yönünden serbestleştirilmeleri, hiçbir problem yaratmaz. Bunlar önceden yapılacak sözleşmeye göre çalışacak ve iş bulanlar trafiğe çıkacaktır. İşe çıkma şimdiki gibi servis saatinde olacaktır. Belediyeler ve diğer idareler çalışma saatlerini ve yolların taşıtlarca kullanımını her tür taşıt için ayrı ayrı veya ortaklaşa düzenleme hakkına zaten sahiptirler.
Taksilerde durum
Her taksinin ücret belirlemesi şüphesiz ki, kabul edilemez. Bu durum taksimetre öncesi ilkel dönem olur. Ancak taksiler sarı, yeşil, kırmızı gibi gruplara ayrılıp her grup rekabet gereği belirleyeceği ve ilan edeceği tarifeyi uygulayabilir. Tabiî ki buna geçişin bazı zorlukları olacaktır. Şu da düşünülmeli ki gruplaşan taksiler, aynı yolda ve aynı noktada birden fazla yer almayacak ve ortalık taksi seline dönmeyecektir.
Toplu taşıma araçları
Bu kapsamda belediye otobüsleri ve minibüsler akla gelir. Bunların da gruplandırılarak farklı tarifeler uygulamaları zor da olsa mümkündür. Ayakta yolcu almayan, ekspres, televizyonlu, ikramlı lüks servisler gibi. Bunun ötesinde mevcut minibüs anlayışının artık taşımacılıkta yeri olmamalıdır.
Grup turizm taşımaları
Aslında bunlara ilişkin bir yetki mevzuatta yer almıyor. Buna rağmen izin yetkisi belediyelerde. Ücrete ilişkin bir yetkinin belki de unutulmuş olması gayette yerinde. Zira hiçbir müdahaleye gerek yok. Keşke servisler de bunlar gibi unutulmuş olsaydı.
Demiryolu ve denizyolu
Yukarıda kentiçi karayolu yolcu taşımaları ele alındı. Bunun kentiçi ve dışı demiryolu ile denizyolu boyutu da var. Bunlarda rekabet için yeterli sayıda farklı taşımacı olması ve idarenin bunlara el atmaması gerekiyor.
Tahditli taşıtlar
Bu türden taşıtlar sayı ve ücret tarifesi yönünden belediye yetkisinde olduğu gibi sayının artırılamaması, azaltılamaması gibi rekabete tümüyle aykırı özel sorunları da var. Bu nedenle bunların tahdit yetkisinin kaldırılması, en azından bu gruba yeni taşıtlar eklenmeyerek sorunun büyümesine neden olunmaması asgari gerekliliklerdir. Bu konunun rekabet dışında diğer girişimcilerin haklarını kısıtlama gibi boyutları da bulunmaktadır. ■