Dikkat ettiniz mi? Hemen her yıl bir seçim sandığı konuyor önümüze. Kimi zaman referandum kimi zaman genel kimi zaman da yerel, hepsi “milat” olarak tanımlanan seçimler. Ama hiçbir şey değişmiyor. Şöyle bir bakın, önce kendinize, çevrenize, ülkeye, dünyaya… Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, çevresel bir değişiklik var mı? Varsa da iyiye değil kötüye doğru bir değişim var ve ona değişiklik değil düşüş dememiz gerekir.
Genel seçim havasında bir yerel seçim geçirdik. Belediye görevleri ve/veya yükümlülüklerinden çok sosyal, siyasal, ekolojik sorunlar dile getirildi. Bilinen bir gerçektir “boş tencere iktidar devirir”. Buna bağlı olarak siyasi iktidarda da bir hareketlilik yaşanmaya başladı. Olası kabine değişikliğine hazır olmak gerekir.
Yerel de olsa seçim öncesi “istikrar kazanmalı” diyenler, bugün döviz ve değerli madenlerde yaşanan dalgalanmayla kendilerini haklı gösterme telaşında… Oysa bu dalgalanmanın en çok da de siyasi iktidarın irade gaspından olabileceğini hiç dile getirmediler.
Önümüzde açılan pencere pek geniş açılı değil ve ilerisi de pek puslu görünüyor, belki de görüş alanımız çok dar. 31 Mart’tan birkaç gün önce gündemi karıştırmak için Cumhurbaşkanının anayasal olarak bir daha seçilemeyecek olması ortaya atıldı. İktidardakiler de biliyordu ki, seçim sonuçları hiç de istedikleri gibi olmayacaktı.
Peki, başlıkta da yer aldığı gibi Türkiye rahat bir nefes alabilecek mi? Pek görünmüyor. Seçim sonuçlarına itirazlarla başlayan, Van’da son anda (hiç mahkemeye işiniz düştü mü, yıllar sürer, unutursunuz bile ne olduğunu) mesai saatinin bitmesine beş dakika kala alınan kararla, büyük farkla kazanan yerine, onun yarısı kadar oy alana verildi başkanlık mazbatası.
Ayın üçüncü günlerinde enflasyon durumu açıklanıyor, biliyorsunuz. Cetveli deldi geçti, tutulması mümkün değil. Bunca sorunun arasına bir de “irade gaspı” sıkıştırılırsa olacakların önüne geçilmesi de mümkün olmayacak. Güvenlik sorunu yeniden gündeme gelecek, analar yine ağlayacak, çocuklar yine okuluna gidemeyecek, otobüsler yine korku dolu olarak yol alacak.
Demokrasiye karşı atılan her adım ne istikrar getirir ne de rahat bir nefes aldırır. İyi çalışsaydınız (ya da iyi kontrol edip) seçilme izni vermeseydiniz demek hakkımız değil mi?
Barış ve kardeşlik demek olan bir bayramın arifesindeyiz. Belirsizlikler o kadar çok ki, kimse yarınını göremiyor. Ekonomiyi düzeltmeden bir şeylerin iyiye gitmesi kolay değil; insanlar ceplerinde üç kuruşla bırakın çay içip simit yemeyi, evini nasıl geçindireceğini düşünüyor. Vaatler yerine getirilmediği sürece bu tepki daha da artacaktır. Ancak seçmenin verdiği oylarla iradesini göstermesi, güzel günlerin de habercisidir yine de…
Bayramda ve sezonda tekerleğiniz taşa değmesin.
İyi bayramlar… ■