Ekonominin bir alanındaki kriz bile zaman içinde az veya çok diğer alanlara da yansır. Keza bir işletmedeki olumsuzluklar işletme sahibinin yanı sıra tedarikçilere, çalışanlara, pazarlayanlara, müşterilere kadar uzanır. Bir işçinin iş kaybı, ailesi yanı sıra mal veya hizmet aldığı diğer kişilere de zarar verir. Bu etkileşim uzar gider… Bu durum, konumuz olan taşımacılık için de geçerlidir.
Pazarlama zinciri
İşletmeciler ürünlerini kendi merkez veya şubeleri eliyle satabilirler. Ancak bunun dışında da dağıtım noktaları vardır. Bunlar; distribütör, bayi, acente vs. gibi isimlerle anılırlar. Dolayısıyla işletmede yaşanan sıkıntılar onların kendileri dışındaki satıcılarını da sıkıntıya sokabilir. Bu durum, tüm turizm faaliyetleri ve bu kapsamda otobüsçülük için de geçerlidir.
Otobüs acenteliği
Otobüsçüler ürettikleri yolcu taşıma hizmetini kendi merkez veya şubeleri yanı sıra acenteleri aracılığıyla yolcularına pazarlarlar. Bu durum, taşımacılara maliyet tasarrufu getirirken yolcuların da hizmetleri kolayca satın almasına imkan verir.
Karayolu Taşıma Kanun ve Yönetmeliği, taşımacıların biletlerinin acenteler eliyle satışına imkan veriyor. F1 ve F2 şeklindeki yetki belgelerini alan acenteler, tarifeli taşımacılara bilet satış hizmeti verirken tarifesiz taşımacılara da taşıma sözleşmesi yapma imkanına sahipler. Buna da yönelik olarak Karayolu Taşıma Kanununda, karayolu taşıma acenteliğinin tanımı bulunuyor.
Acente krizi
Otobüsle taşımacılıkta yaşanacak gelişmeler şüphesiz ki acenteleri de etkileyecek. Keza acente sayısındaki artış veya azalışlar da acentelerin ekmek kavgasını ateşleyecek. Bütün bunlardan daha önemlisi; teknolojik gelişmelerdir. Artık bir taşımacının biletini almak için şubesine veya acentesine gitmek gerekmiyor. Bilgisayar, telefon gibi iletişim araçlarıyla firmaların kendi iletişim merkezlerine erişip bilet almak mümkün. Üstelik şube veya acente giderlerinden kurtulan taşımacı bundan memnun. Bu memnuniyet indirim şeklinde de yolcuya yansıyabiliyor. Sonuçta, olan bu işten para kazanmak durumunda olan acenteye oluyor.
Mal - hizmet farkı…
Mal, fiziki bir varlık olup bir satıcıdan fiziken alınmak zorunda. Otobüs biletindeyse bu dahi yok. Alışveriş uzaktan bitiriliyor. Gerçi mal satışında da malın alıcıya teslimini sağlayan “kapıda teslim” sistemleri artık var. Dolayısıyla her çeşit pazarlama aracıları gelişmelerden zarar görüyor. Buna rağmen bizim konumuz, yolcu taşıma acenteleri.
Acenteyi korumak…
Bunun için basit çareler mümkün. Bazıları için sayı sınırlaması hemen akla gelir. Ben, yine birilerini kızdırma pahasına, bunun serbest piyasada mümkün olmadığını söyleyeceğim. Bir başka çözüm acentelik payı anlamındaki komisyonun arttırılması. Bundan, önce taşımacı sonra yolcu zarar görür. Yolcunun zararı da tercihlerine yansır ve sonuçta hem taşımacı hem de acente tekrar zarar görür. Bir başka çözüm de yolcu sayısının arttırılması. Buna hiç itirazım yok. Tabii, bu artış için geçerli bir yol bulmanız şartıyla…
Acenteye ek iş
Otobüsçülük acentelerinin ek işten para kazanması tabii ki iyi olur. Bunun için, bu ek işin iyi belirlenmesi gerekir. Leblebi mi satılacak, saç tıraşı mı yapılacak, yoksa sandviç mi? Bunlar mümkün olamayacağına göre akla diğer acentelik faaliyetleri geliyor. Bu da yine bir malın pazarlama acenteliği olamayacağına göre diğer taşımaların acenteliği olabilir. Yani otobüs acenteleri niye aynı yetki belgeleriyle uçak, tren, vapur bileti de satmasın? Bunun kime ne zararı olabilir ki! Üstelik tasarruf da sağlayabilir. Görünüş böyle de… Bir de başka cephe var.
Seyahat acenteleri
Adı üstünde, işi seyahatlerde aracılık olan bir meslek var. Bunlar diğer hizmetlerin yanı sıra bilet satışında da acentelik yapıyorlar. Üstelik özel bir mevzuatları var ve bu mevzuat onlara bu hakkı veriyor. Seyahat Acenteleri Kanununda çok net olmasa da Seyahat Acenteleri Yönetmeliğinin acentelerin hizmetlerine ilişkin 5’inci maddenin 1.a.2 kısmında “Acentelerin kara, deniz ve hava ulaştırma araçlarının ve bu araçlara sahip işletmecilerin rezervasyonlarını yapar, biletlerini satar” diyor.
Acentelerin yaşadığı krizler
Turizmde yaşanan kriz ve özellikle de turizm ve seyahat hizmetlerinin de uzaktan kolayca ve aracısız biçimde, üstelik de daha ucuz olarak alınabilmesi, seyahat acentelerinin de krizine yol açıyor. Bu durum, tur düzenleyemeyen, sadece diğer tur ve seyahatlerin biletlerini satanlar için çok daha ağır. Onlar da krizden çıkış için çözüm istiyorlar. Akla gelen çözümler otobüs acenteliğindeki değerlendirmelere tabi, yani onlar için de kolay çözüm yok. Hele hele, ekmek kapıları olan havayolu, denizyolu biletlerini başkalarına kaptırmaya hiç imkanları da yok, niyetleri de yok. Bu arada demiryolunda yaşanacak özel işletmeciliğe bağlı olarak demiryolu biletlerinin satışı da aynı tartışmaya dahil olacak.
Adil çözüm var mı?
Seyahat acentesi veya otobüs acentesi ayrımı yapılmadan hepsi tüm biletleri satsın denebilir. Bu, adil gibi de görülebilir. Ancak bundan seyahat acenteleri zarar görür. Keza bunun için mevzuat değişikliği de gerekir. Karayolu Taşıma ve Seyahat Acenteliği mevzuatlarından birinde yapılacak değişiklik, diğeriyle çelişir. Aslına bakarsanız, karayolu taşıma mevzuatında acentelik diye bir faaliyet ve bunun belgesi ayrıca konu edilmemeliydi. Karayoluyla gitmek de bir seyahat ise bunun biletini de mevcut seyahat acenteleri satabilmeliydi. Şimdi, işin içinden çıkılması hayli zor.
Otobüsçü cephesi
Otobüsçüler maliyetleri kısma peşinde. Bu doğal. Bunun içinde daha az bileti acenteler üzerinden satmak ve daha az bilet komisyonu ödemek de var. Yani acentelerin istediklerinin tersi. Acenteler buna alışıp başlarının çaresine bakmalı. Acente açma yönünde bir zorlama mevzuatta yok. Gelecekte çoğu işsiz kalabilir. Mevzuat sadece şubesi bulunmayan yerlerde taşımacının bir acenteden hizmet almasını zorunlu kılıyor. Ben, bunun dahi gerekli olmadığını düşünüyorum. Yolcular, önceden aldıkları biletlerle şube veya acentesi bulunmayan terminal/otogarlarda firma otobüsüne pekala binebilir. Bunun istisnası belki ilk kalkış-son varış noktaları olabilir. Acenteler buna dahi hazırlanmalıdır.
Acente sorununun kolay çözümünü ben bulamıyorum. ■