Ahmet Güneştekin’in “Yüzleşme” sergisi sosyal medya üzerinden başlayarak gündem oldu. Nereye gitsem, kiminle konuşsam herkes bu konu üzerine bir şeyler söylüyor.
Dikkat ettim de, Ahmet Güneştekin ve çalışmaları üzerine değil, sadece açılış günü çekilen halay ile birlikte paylaşılan selfie fotoğraflar üzerinden konuşuluyor.
Ahmet Güneştekin, ressam, çok yönlü bir sanatçı. Yaşar Kemal’in manevi oğlu olarak tanındığı gibi dünyanın en büyük galerilerinde çalışmaları sergileniyor. Resimlerinin çok büyük fiyatlar ettiğini, koleksiyonerler tarafından satın alındığını biliyoruz. Bir de satılamayacak, satın alınamayacak sergileri var. İşte “Yüzleşme” onlardan biri.
Bana sorarsanız çok iyi, çok güçlü, söyleyecek sözü olan bir çalışma. Ancak sanatçının yapıtları üzerinden fırtına koparılmadı. Yaptığı iş yorumlanmadı (tabii ki, sanat sayfalarında, sosyal medyada işler üzerinden yazılanlar da sayıca yüksek).
Resim, sanat ve yorum konusu gerçekten önemli, ufuk açıyor ve hedefe odaklanmayı, sonuca ulaşmayı sağlıyor. Yol gösteriyor… Ancak benim burada üzerinde durmak istediğim konu gündem oluşturmak ve kamuoyunun ilgisini çekmek.
Kendi açımızdan bakalım…
Karayoluyla yolcu taşımacılığı sektörünün hem de acil çözüme kavuşturulması gereken onlarca sorunu var. Otobüsçünün kendi arasındaki konuşmaları, dertleşmeleri geçtim, ilgili/yetkili kurum ve kişilerle görüşme olanağı bile bulunamıyor. Bırakın çözüm yollarını bulmayı, sorunu bile dile getiremiyor elçiler. “Elçi” diye adlandırdıklarım, çünkü karayoluyla yolcu taşımacılığı sektörünü temsilen görüşmeye gidenler. Gazetemizde de okuyorsunuz, “geçen hafta içinde…” diye başlayan cümlelerle şu bakanlığın bu yetkilisi, o daire başkanı, bu müsteşarı ile görüştüklerini yazıyorlar. Peki, sonuç! Sonuç yok. Elinizi taşın altına koymazsanız sonuç alamazsınız.
Dışarıdan bakan için “otobüsçünün tuzu kuru”, akaryakıt zamları belki biraz nemlendirmiştir o kadar. Bir de otobüsçüye sorun, bakalım.
Dernek ve federasyonların sorumluluklarını birilerinin (o birileri de sponsorlar doğal olarak) yıkmaya çalıştıklarını, sonuç olarak da “parayı veren düdüğü çalacağı” için havanda su dövüldüğünü herkes biliyor.
Yapılması gerekenler…
Otobüsçünün dile getirebildiği tek radikal çözüm kontak kapatmak. O da o kadar zor ki, birçok bileşeni var ve mümkün olamıyor. Zaten pek doğru bir yöntem de değil. Ya da bana öyle geliyor.
Peki, ne yapılabilir? Kamuoyu oluşturmak mümkün. Başka örnek vermeyeceğim. Güneştekin, hayalinde kurduklarını somutlamak, sergiye dönüştürmek için deyim yerindeyse çuval dolusu para harcamış.
Düşüncesini aktarıyor. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz, herkesin yorumu farklı olacaktır… Ancak geleceğe yönelik bir farkındalıkla hafızalarda yer etmeyi başardı.
Otobüsçü ise birileri elini taşın altına soksun, ceremesini ödesin, kendisi de semeresini toplasın istiyor. Yok öyle üç kuruşa beş köfte! Ne ka ekmek o ka köfte! Otobüsçü kendisi katılacak, kendisi ayağa kalkacak, kendisi çabalayacak. Başka yolu yok!
Otobüs perondan çıkmadan üç cümleyle yaşanan sorunları yolculara derdimizi anlatmalı, farkındalık yaratmalı… Sektöre destek de bu çalışmalar için aranmalı. Afiş, pankart, gazete ilanı, film yapımı, konser, sergi açma gibi etkinlikler düzenlemekle oluşan kamuoyu ile devletin de ilgisi artacak, sadece yönetmelik ve kuralla sınırlı kalmayıp somut bir şeyler yapmak için kendini zorunlu hissedecektir. ■