Başbakanlık Hazine Müsteşarlığının; kamyon, kamyonet, minibüs, otobüs ve taksilerin Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası azami primlerini belirleyen 27 Ekim 2015 tarihli kararı yayınlandı. TOBB ve sigorta şirketlerine yayınlanan bu yazıyla ilgili ilk haberi, kararı müjde olarak duyuran TESK/TŞOF’tan öğrendik. Bir müjde değil, aksine taşıma güvenliğine aykırı olarak gördüğüm bu olumsuz karar üzerinde durmak istiyorum. Bu arada, yazılarımda kimin mutlu olacağı veya kızacağını değil, doğrudan yana olmayı esas aldığımı bir kez daha belirteyim.
Şikayet konusu
Taşımacılığı ilgilendirenler dahil, sigortacılıkla ilgili önemli haberleri ve bunlara ilişkin yorumları en fazla ve büyük bir zevkle Hürriyet gazetesinde, Noyan Doğan’ın köşesinden izlerim. 26 Ekim 2015 tarihli yazısı da trafik sigortası primlerine tavan getirilmesine ayrılmıştı. Yazıda, TESK Başkanı Bendevi Palandöken ve bu Konfederasyonun üyesi TŞOF’un Başkanı Fevzi Apaydın’ın görüşlerine yer verip eleştirmişti. Bunların iddialarına göre İstanbul’da geçen yıl 1.300 ile 2.500 lira prim ödeyen iki minibüse hasarları olmadığı halde, bu sene 11 bin 810 lira ile 12 bin 310 lira primle poliçe kesilmişti. Taksiler için de benzer iddialar vardı. Sonuçta sigorta risk ve fiyatının devletçe belirlenip sigortacıların keyfiliğinden esnafın kurtarılması isteniyordu.
Konu uzmanı Noyan Doğan, 26 Ekim 2015 tarihli yazısında hasarsız ve nedensiz prim artışı olmadığı, bu şekilde prim artışı yapılan minibüs veya taksilerin bildirilmesi halinde bunu yayınlayacağını bildirdi. Buna bir cevap verilemedi.
Prim esasları…
Bilindiği üzere sigorta primlerinde iki esas bulunuyor. Birincisi, sigorta şirketlerinin hiç hasar yapmayıp kendisine fatura çıkartmayanların sigorta primlerinin zaman içinde düşürülmesi… Buna karşılık ölümlü ve/veya maddi hasarlı çok kaza yapıp kendine yüksek tazminat ödetenlerin primlerini arttırmaları. İkincisi ise her taşıt sahibinin sigortasını kendisinden daha az prim talep edene yaptırabilmesi… Kimse ‘bunların hepsi birlikte hareket ediyor’ demesin. Yeterli sayıda sigorta şirketi var ve bunlar rekabet halinde. Ancak kimse bu rekabetin zarar pahasına kötüye az prim uygulanmasını getirmesini beklemesin.
Noyan Doğan’ın değerlendirmeleri…
Noyan Doğan, gerek adı geçen yazısında gerekse prim tavanının yayınından sonraki 9 Kasım tarihli yazısında iddialara cevap veriyor. Bu cevapta, yüksek primlerin sadece çok kaza yapan taşıtlara uygulandığını rakamlarla belirtiyor. Çok kazanın suçlusu olup yüksek tazminat ödenmesine neden olan adeta trafik canavarı diyebileceğimiz 86 minibüs ve 28 taksinin durumları özel olarak veriliyor. Öyle ki hasarsız olduğu halde yüksek prim ödeyen araçların bildirilmesi halinde bunları yayınlayacağını belirtip meydan okuyor, ama cevap alamıyor. Bir milyon 687 bin ticari araç içindeki 20 bin araç sürücüsünün gürültü çıkardığını belirtiyor. Hatta iş bu kadarla kalmayıp iddia sahiplerini kolaysa sadece bu sigortaların alanında faaliyet gösteren sigorta şirketi kurup hem düşük prim alarak taşımacıları kurtarmasını hem de para kazanmasını öneriyor.
İşin aslı…
Başta 86 minibüs ve 28 taksi olmak üzere bazı araçların ölümlü veya maddi hasarlı çok kazaya karışıp primlerinin artması sonrasında şikayetçi olmalarına TESK ve TŞOF itibar edip primlerin devletçe belirlenmesini talep ediyorlar. Bu arada yüksek prim ödediği belirtilen araçların bunu ödemek yerine niye başka sigorta şirketlerine gitmedikleri hiç akla getirilmiyor?
Sigortacılık alanında getirilen taşıma güvenliği esaslı prim düzenine aykırı biçimde bu kötü araçların daha az prim ödemesi talebi kabul edilip tavan getirildi. Tabii, bundan zarar görecek sigorta şirketleri taşıma güvenliğine önem veren diğer araçların primlerini arttırarak kayıplarını telafi edecek. Bu arada prim tavanı sadece ticari araçlara yönelik olarak düzenlenmiş bulunuyor. Özel araçların kötülerinin de bu imkandan yararlanamaması bakımından olumlu. Ancak özel araçlar da kötü ticari araçların primlerini telafi etmede ceza görecek.
Akif Nuray’ın yorumu…
Gazetemiz köşe yazarı Akif Nuray, 9 Kasım tarihli 207’nci sayıdaki yazısında bu konuya yer veriyor: “Zorunlu trafik sigortasında 650 bin ticari araç var, Bunların sadece 6 bin 700 adedinin hasar sicili çok ve çok bozuk. Siciline uyumlu olan prim de tabii çok yüksek. Bunların meslek örgütleri, bu kötü sicilleri eğitimle iyileştirmek yerine, devletten muafiyet sağlayarak ödüllendirdiler. Devlet de primlere tavan koydu. Yani onların hasarlarının bir kısmını bizler ödemeye devam edeceğiz. Bu örgütler geçimini şoförlükle kazanan bu esnafı üye alamıyor, temsil edemiyor, kendilerinin bu durumlarını da düzeltemiyorlar. Yasaları böyle!”
Kararın gerekçesi ne?
Anayasa dahil her türlü kanun değişikliği veya yeni kanunda bir gerekçe hazırlanıp teklif/tasarı ile birlikte sunulur. Bunda hem genel gerekçe vardır hem de her maddenin ayrı ayrı özel gerekçesi. Bu gerekçe değerlendirmeyi kolaylaştırır. Hatta anlaşılmasında şüphe doğarsa gerekçeye bakılarak yorum yapılır. Yönetmelik veya daha alt düzey düzenlemelerde de bunun yapılması çok yerinde olur. Hem yanlış yapılmaktan korunulur hem de gereksiz itirazlar önlenir. Tabii, kendine güvenenler için…
Müsteşarlığın yazısında herhangi bir gerekçe bulunmuyor. Bu nedenle amacını anlamak mümkün değil. Ancak yukarıdaki yazılar her şeyi açıklıyor. Benim kanaatim de taşıma güvenliği hiçe sayılarak bazı kişileri memnun etmek için, yani popülizm yapılarak kötüler korunup iyiler cezalandırılıyor.
Karar hukuki mi?
Adı geçen Müsteşarlık yazısında karara dayanak olarak Trafik Sigortası Yönetmeliğinin bir maddesi gösteriliyor. Bu madde metni şöyle: “Müsteşarlık, trafik sigortası prim tutarlarının; sigorta şirketlerinin mali bünyelerinin güçlendirilmesi, sektörde (bunun sigortacılık sektörü olduğu şüphesizdir) haksız rekabetin engellenmesi ve sigorta şirketlerinin sigorta yapmaktan kaçınmasının önlenmesi amaçlarıyla sigortacılık esasları çerçevesinde değiştirilmesini isteyebilir.”
Sormak lazım: Adı geçen yazı sigorta şirketlerinin bünyelerini güçlendiriyor mu? Sigortacılık sektöründe haksız rekabeti engelliyor mu? Sigorta şirketlerinin sigorta yapmaktan kaçınmasını önlüyor mu? Hepsi de hayır! Tam tersine prim tavanı; sigorta şirketlerinin mali bünyelerini zayıflatabilir, haksız rekabet yaratabilir ve sigorta şirketlerinin bazı çok riskli taşıtları sigorta yapmaktan kaçınmasına neden olabilir. Dolayısıyla bu yazının dayanağı sakat olup hukuki geçerliliği pek yoktur.
Basit bir yazı…
Devletin kural getirmesi, kanundan başlayıp daha alt düzeyli düzenlemelerle gerçekleşir. Bunların önemli bir kısmı da Resmi Gazetede yayımlanır. Burada ise hiçbir kategoriye girmeyen sade bir yazı var.
Bu yazıda otomobil değil taksi ifadesi kullanılarak özel otomobiller devre dışı bırakılmış. Peki, taksi dışındaki ticari otomobiller, örneğin A belgeli otomobiller niye yok? Tanımı farklı olan taksi dolmuşlar var mı bilmem.
Bu arada taksi dışındaki araçların ticari olma zorunluluğundan söz edilmiyor. Acaba bunların ticari olmayanları da bu karardan faydalanacak mı? Kimse ticari olmayan kamyon-otobüs yok demesin. Çok sayıda ticari olmayan minibüs ve kamyonet bulunuyor. Yazıdaki ifadeye göre, bunların da bundan faydalanması gerekir.
Bir de adı geçen yazıda bu prim tavanıyla ilgili bir süre belirtilmiyor. Bu tavan ne zamana kadar sürecek? Yenisi yayınlanana kadar mı? En iyisi bu yanlış ve biraz da ciddiyetsiz düzenlemeyi bir an önce yürürlükten kaldırın da yanlıştan dönme erdemini gösterin.
Otobüsçülere özel…
Yolcu taşımacılığında çok kullanılan büyük otobüslerin prim tavanı 17 bin 700 TL. Bilmem, bundan faydalanan olacak mı? Umarım ki, yoktur. Kimse bu dileğimi yanlış anlamasın. Hiçbir taşımacı ve hiçbir otobüs bundan daha yüksek prim ödemek zorunda kalacak kadar kötü değildir diye düşündüğüm için böyle diyorum. Bundan faydalanacak taşımacı ve otobüsçüler varsa vay halimize! Tavsiyem ya hemen işi bırakmaları ya da en azından kendilerine esaslı bir çekidüzen vermeleridir. ■