Türkiye serbest piyasa ekonomisini benimsemiş durumda. Tüm ekonomik faaliyetlerde serbest girişimcilik esas. Taşımacılıkta da böyle. Taşıma Kanunu, taşımaların serbest rekabet ortamında geliştirileceğini belirtiyor. Taşımacılık için gereken belgelerin şartlarında bir sınırlama yok. Şartları sağlayan herkes belge alıp taşımacılığa beşleyebiliyor.
Buna rağmen özel hallerde sınırlamadan söz ediliyor. Kanunun 5’inci maddesinde, bazı nedenlerle yetki belgelerinin verilmesinde sınırlamalar ve yeni düzenlemeler getirilebileceği belirtiliyor. Henüz hiç kullanılmamış olan bu yetkinin kullanılma ihtimali pek de yüksek değil.
Belediye mevzuatı
Gerek 5393 sayılı Belediye Kanununda gerekse 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını belirlemek görev/yetki/imtiyaz/sorumluluktan söz ediliyor. Burada, bunun yapılması gereken bir görev mi, yoksa yapılabilecek bir hak mı olduğu pek net değil.
Farklı uygulamalar
İşin özü, devletin bir tane belediyelerin ise çok olmasında. Böyle olunca ve de belediyelerin bu işi yaparken uyacağı esaslar olmayınca keyfilik başlıyor. Her belediye kendine göre sınırlanacak araç türlerini seçip sınırlama koyuyor.
Amaç ne?
Eğer serbest piyasa esas ise kimsenin piyasayı düzenlemeye kalkışması gerekmez. Mevcut taşıtlara iş yok diye yeni taşıtların taşımacılığa başlamasını engellemez. Pek çok alanda mevcutlar iş yapamazken yenileri devreye giriyor. Keza bunu ulusal ekonomi, ulusal menfaat ile açıklamak da olmaz. Adı üstünde, bu menfaat serbest piyasada denmiş.
Trafik olayı
Trafikteki taşıt çokluğu yoğunluk yaratır, trafik akmaz, kabul. Bu, kayıtlı çok araç olmasından mıdır, yoksa trafiğe çok araç çıkmasından mıdır? Var olan bir araç trafiğe çıkmadığı sürece yoğunluk oluşturmaz. Aksi doğru olsaydı, trafik belgelerine yeni araç kaydına izin verilmezdi.
Trafiğe çıkış
Özel araçların trafiğe çıkışı bir hak. Tek-çift plaka pek çözüm değil gibi… İsveç veya Norveç, haftada bir gün mazotlu araçların trafiğe çıkışını yasaklamış. Ana amaç trafik yoğunluğunu değil, çevre kirliliğini azaltmak.
B, D, C, K gibi Bakanlık belgeli araçlar ya tarifelerine göre ya da iş durumlarına göre sefere giderler. Hiçbir turizm-grup taşıma aracı, hiçbir servis aracı işi olmadan trafiğe çıkmaz. Şehiriçi tarifeli araçlar da zaten bellidir. Keyfi olarak alınıp sefere konamazlar. Mevcut taşıtlar arasında sadece taksiler işleri olmadan iş aramak için diğer bir deyişle av için trafiğe çıkıyorlar. Belki trafik açısından tahdit bunlara gerekebilir.
Taksilerin durumu
Taksilerin iş için trafiğe çıkması zorunlu gibi gözüküyor. Bu da önlenebilir, en azından azaltılabilir. Durak taksileri zaten daha iyi. Başlamış bulunan çağrı sistemleri trafikte iş aramayı azaltmaya başladı. Halen her taksi bireysel kazanç peşinde. Bir de sürücü sahibi olmadığı aracın kirasını ödeyip kazanç sağlamaya çalışıyor. Bu düzen biraz değiştirilebilir. En azından üç-beş şirkette taksilerin toplanması düşünülebilir.
Sonuç olarak söyleyebiliriz ki, özel haller dışında tahdit gereksiz ve faydasızdır.
Trafik mevzuatındaki durum
Trafik mevzuatında bazı taşıtlara, bazı türden plaka verilmesi esası var. Bunun amacı, bu sayede taşıtların tahdidine imkan vermek değil. Belirli harf grubuna sahip olan taşıtın buna ilişkin taşımayı yapmasına izin verildiğini belgelerine bakmadan plakadan anlama amacı taşıyor. Tabii, bunun da şartı bu plakanın sahte olmaması…
Devire gelince…
Yukarıda belirtildiği üzere, tahdidin gerekliliği hayli tartışmalı. Bunun bir faydası yok. Sınırlamak, bu sınırın içinde kalan araçlara kolay kazanç kapısı açıyor. Bu sınırın dışında araç temin edemeyince taşımacı olmak isteyenler önceden bu sınırın içine girmiş araçları almak zorunda kalıyor. Bu da büyük rant yaratıyor. Faydasız tahdit bir de haksız kazancın kapısını aralamış oluyor.
Son söz
Bakanlık verdiği taşıma belgelerinde sınırlama getirmiyor. Belediyeler ise taşımacıların taleplerine boyun eğip tahdit ve devir esasını getiriyor. Bir de bunu ulusal ekonomi, yakıt tasarrufu, trafik düzeni, taşımacıların ekmek kazanması gibi sunmaya çalışıyorlar. Bunun sonunda, olan iki gruba oluyor. Birisi taşımacı olmak isteyenler, ya olamıyor ya da ağır bedeller ödüyor. İkincisi ise tüketiciler, kalitesiz hizmetleri yüksek bedellerle almak zorunda bırakılıyorlar. Çaresi ise önce devrin yasaklanması, sonra da tahditlerin yasaklanması veya azaltılması. ■