Ateş çemberindeki bir bölgede, 100 yıl boyunca ayakta kalabilen bir Cumhuriyetimiz var. Bu önemli olduğu kadar değerli bir durum. Ancak değerini bildiğimiz pek söylenemez.
1923’ten beri bilinen bir gerçek, 2023’te Cumhuriyetimiz 100’üncü yılını kutlayacak. Gerek resmi gerek özel kurum ve kuruluşlar bunun farkında olmalıydı; ancak on gün kala “Cumhuriyet’in 100’üncü yılı için bir şey yapalım” diye çırpınmaya başladılar.
100’üncü yılını kutlayan kaç devlet var, hiç baktınız mı çevrenize… Almanya, iki kez, Polonya bir, Macaristan bir, İtalya, Fransa (cumhuriyetlerinin sayısını onlar da unuttu), Makedonya ülkeleri, hatta Rusya… Aralarından bir Türkiye sıyrılıyor. Peki, bunca önemli, bunca kıymetli olan bir değerimizi yeterince kutlayabiliyor muyuz? Tabii ki hayır!
Bir meşaleli yürüyüş, iki pop konseri, üç kitapla geçiştirmek yakışmıyor bu büyüklüğe…
Cumhuriyet 100 yaşında
Sosyal, siyasal, ekonomik sorunlarımız alabildiğine fazla. Eğitim, sağlık, barınma gibi en temel haklarımızı bile koruyamamakla karşı karşıyayız. Olası bir savaş, olası bir ambargo hepimizi etkiler kesinlikle. Belki de, en tam da bu nedenle emeklilere neredeyse hiç zam yapılmadı; Kasım ayının ortalarında verilecek olan “ikramiye” ise, o zamana kadar zaten “kuşa” dönecek, o da verilenlere, çünkü verilmeyecek olanlar var.
Öğrenciler eğitim sistemi ve barınma, çalışanlar işsizlik ve pahalılık ile boğuşurken Cumhuriyet’in 100’üncü yaşını kutlayamıyor. Peki, devlet kurum ve kuruluşları, belediyeler, özel şirketler, sektörler… ne yapıyor?
Cumhuriyet olmasaydı, hiçbirimiz, hiçbir şeyimiz olmazdı. Bu bilinci herkesin aklına nakşetmesi lazım.
Ağzını açan mangalda kül bırakmıyor, birlik, beraberlik, dirlik, düzen… arka arkaya sayıyor. Tüm bunları sağlayanın Cumhuriyet olduğunu; Atatürk bile (1919’dan sayarsak) 19 yıl sürdürmüş iktidarını. Bugün ülkemizde istikrar abidesi gibi gözüken ve doğal olarak cumhuriyetin etkisi ve gücüyle 20 yılı aşkın süredir iktidar (Başkanlık sistemi de getirildi, artık bürokrasiye takılmayacaktı hiçbir şey) olanlar kendilerine bu olanağı sağlayan
Cumhuriyeti göz ardı ediyor.
Bu ayıp hepimizin!
Bu, sadece unutulmuşlukla açıklanamaz, aklıma gelen sözcüğü siz yazınız… Ayıp, hem de kocaman bir ayıp.
Bir marş bile hazırlanamadı (10’uncu Yıl Marşı, hem akılda kalıcı ezgisi hem de kolay söylenişiyle her zaman dillerde, ama üzerinden 90 yıl daha geçti). Bütün dünyaya parmak ısırtacak etkinlikler yapılabilir(di). Atatürk’ün doğumunun 100’üncü yılında bütün dünya Türkiye’yi gördü duydu ve tanıdı. Sergiler açılabilir, söyleşiler düzenlenebilir, paneller açık oturumlar yapılabilir, yarışmalarla gelişmeler herkese duyurulabilir… Ama nerede?
Birkaç pop konseriyle bu önemli ve değerli konu geçiştiriliyor. Asıl acısı da kimsenin itirazı yok!
Yoktan var edilen Cumhuriyet kutlamaları, zamanın yoksulluğu içerisinde alabildiğine görkemliydi; şimdi dünyanın ilk 20 ekonomisi içerisinde olduğumuzu iddia ediyoruz, teknolojik gelişmelerle her şey daha kolaylaştı…
Ama gelin görün ki, yaprak kımıldamıyor.
Otobüsçüler böylesi sıkışık durumlarda bir çıkış yolu bulmayı becerir. Ben umudu üzmüyorum. Değil mi ki, 100’üncü yıl kutlaması bir günle geçiştirilemez, geçiştirilmemeli. ■